Uğur İşven

Uğur İşven

ugur.isven@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

Deprem gerekçesiyle Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptal edilmesi, toplumda büyük tepki yarattı. Baloların, resepsiyonların, eğlence etkinliklerinin yapılmamasına kimsenin bir şey dediği yok. Aksine bu etkinlikler yapılsa, eleştirilir.
İyi de, resmi törenler niye iptal edildi? Tam da milli dayanışmaya ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde; böyle bir günde birliğimizin güçlenmesini sağlayacak törenlerin iptal edilmesine mantıklı bir açıklama yok.
“Asıl hedef Cumhuriyet” diyenler haksız mı?
Daha önce de terör saldırısı nedeniyle 30 Ağustos resepsiyonunu, bir başka bahaneyle de Atatürk’ün Ankara’ya gelişini kutlamak için 90 yıldır düzenlenen Garnizon Koşusu iptal edilmişti.
Şimdi de Cumhuriyet kutlamalarını iptal için deprem gerekçe gösterildi.
Oysa daha Cumhuriyet’imizin birinci yılını kutlamaya günler kala, 1924’te Erzurum 6.9 şiddetindeki bir depremle sarsılmıştı.
O sırada Karadeniz gezisinde bulunan Mustafa Kemal, geziyi yarıda kesip deprem bölgesine gitti. Hasar büyük, kış yakındı. Gazi yere çöktü, düşünceliydi. Kurduğu genç Cumhuriyet savaştan yeni çıkmıştı, yoksuldu. Evi yıkılan, evlatlarını şehit vermiş bir köylüye “Devletten bir isteğin var mı?” diye sordu. “Bir şey istemiyrik paşam. Biz yedi düvelle harb etmişik. Koca memleketi yeniden kurmuşuk. Hükümet-i Cumhuriyetimiz var olsun. Biz bu köyleri yeniden yaparız” dedi. Ve o köylü haklı çıktı. Onca yokluğa rağmen depremin yaraları 37 gün içinde sarıldı.
2011’in Türkiyesi mi bu yaraları saramayacak?
Erzurumlu dedenin söylediği gibi; biz yeter ki Cumhuriyet’imizi kaybetmeyelim.

Haberin Devamı

Halk hazır, hükümet değil
1999 yılında meydana gelen İzmit depreminde sergilenen beceriksizlikler, dönemin siyasi iktidarının düşmesine sebep olan iki önemli etkenden biriydi. Hatırlarsınız; diğer etken de anayasa fırlatma kriziyle tetiklenen ekonomik krizdi.
Türkiye 99 depreminden önemli dersler çıkardı. Depreme hazırlıklı olmanın önemi anlaşıldı. Bu düşünceyle yapılan bazı düzenlemelerin ardından birkaç önemli deprem de yaşadık. Bingöl, Elazığ-Karakoçan ve Simav depremleri organizasyonumuzdaki aksaklıkları görüp daha büyük afetlere hazır olmamızı sağlayacak fırsatlardı aynı zamanda.
Peki bizi yönetenler bu fırsatları iyi değerlendirdi mi?
Van depremi gösterdi ki; hayır!
Orta şiddetteki depremlerde durumu idare etmişlerdi ama ilk büyük depremde resmen çuvalladılar.
Çadır, gıda dağıtımı, yardımların organizasyonunda büyük rezillikler yaşandı.
Yardım öneren yabancı ülkelere efelenip önce “İhtiyacımız yok” deyip, sonra “Hemen gönderin” denmesi de cabası.
1999’dan farklı ve iyi olan tek şey, kurtarma ekipleri oldu. O zaman AKUT ve Zonguldaklı maden işçileri vardı; bu defa hemen her ilden resmi, sivil sayısız kurtarma ekibi bölgeye akın etti. Yurtdışından gelecek ekiplere ihtiyaç duyulmadı.
Ancak, bu işi de koordine eden birileri çıkmadı.
Elimizdeki bu hazır gücü bile etkin şekilde kullanamadık.
Bu bize ders olsun diyeceğim ama olmuyor...
Ne yazık ki...

Haberin Devamı

İzmir’i bekleyen tehlike
Mavişehir’deki kamusal arazide, Karşıyaka Kulübü’ne stat yaparken arada birkaç yüz milyonluk rant sağlayacak imara açma operasyonu şimdilik geri püskürtüldü. Ancak rant çok büyük. Bu işin burada kalmaz.
Önceki hafta yaptığım bir çağrıya yeni yanıt aldığım için yeniden değinmek farz oldu. Haftalardır bu konuda sessiz kalmasına sitem ettiğim Şehir Plancıları Odası’nın İzmir Şube Başkanı Gökhan Erkan, hafta içinde bir açıklama gönderdi.
Kendilerine biraz haksızlık ettiğim vurgusuyla birlikte, konuyu gündemde tutmamı da takdir ediyorlar; sağolsunlar.
Başkan Erkan, düşündüğüm gibi sessiz kalmadıklarını, ancak yaptıkları açıklamarın medyada fazla yer almadığını vurguluyor.
Oda’nın yeterince duyurma fırsatı bulamadığı görüşlerini özetlemekte yarar var.
Çünkü daha önce dediğim gibi bu konuda fikri alınması gereken ilk sivil toplum örgütü onlar.
Oda Başkanı Erkan, arazinin imara açılmasına kesinlikle karşı. Buna ek olarak, spor alanı olarak imar planına işlenmiş bir yeri TOKİ’ninnasıl sattığının sorgulanması gerektiğini de vurguluyor. İzmir’de son dönemde böyle konuların hiç tartışılmadan gündeme taşınıp baskı aracı haline getirildiğini de ifade ediyor. Erkan’ın şu saptaması dikkat çekici:
“Yerel seçimler yaklaştıkça imar rantına dayalı girişimlerin, suni gündemlerin, bunlar etrafında dolanan siyasi manevraların yoğunlaşacağı açıktır. Meslek odamız hiçbir durumda görüşünü ifade etmekten çekinmemektedir. Ancak, gündem konularının belirli bir olgunluk taşıması gerektiği de açıktır. İlgili idareler bilgi, belge ve karar üretmeyerek, konuları sorumluluk üstlenmeyecek düzeyde bırakmakta, korunaklı pozisyonlar almaktadırlar. Bu siyasi stratejinin içine bilim ve meslek çevrelerinin çekilmesi doğru değildir.”
Önümüzdeki dönemde İzmir’i bekleyen ortam, korkarım ki böyle. Otoyol, hızlı tren, Körfez’e köprü gibi yatırımlarının yarattığı cazibe ortamının, dikkatleri kente çekeceği belli. İyi niyetli yatırımcı kadar, voliyi vurmak isteyenler de akın edecek ister istemez.
Büyük yatırımlar yapıp sosyal ve ekonomik yaşama katkı koyacakları teşvik ederken, kentin kaynaklarını talana gelenlere karşı da uyanık olmak zorundayız.