Yazarlar ...Ve bir yıldız daha kaydı

...Ve bir yıldız daha kaydı

30.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

...Ve bir yıldız daha kaydı

...Ve bir yıldız daha kaydı


Zehra GÜNGÖR

Dün akşam üzeri içimi burkan bir haber aldım. TÜSİAD'ın eski başkanlarından Ali Koçman önceki gece yaşamını yitirmişti. Hem de Koçman'ın sahibi olduğu şirketlerden birinin genel müdüründen öğrendiğime göre tedavi görmek üzere ABD'ye giderken uçakta vefat etmişti. Ve uçak Türkiye'ye zorunlu olarak geri dönmüş, Koçman'ın cenazesi de uçaktan alınıp Amerikan Hastanesi'nin morguna kaldırılmıştı.
Genç yaşta vefat etti Koçman. Henüz 56 yaşındaydı. Dün, hayatta olan annesi Mehfaret Hanım ve babası Sıtkı Bey'e vefat ettiği hala söylenmemişti. Babasının hayatında önemli bir etkisi vardı. Kendisiyle yapılan bir röportajda 'İş hayatında başarıyı sadece babamın itibarı için kovaladım' diyordu.
Koçman, Işık Lisesi'ni ve İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu'nu bitirmişti. Daha sonra Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'de çeşitli üniversitelerde iş idaresi üzerine lisans çalışmaları yapmıştı. Ve Türkiye'ye dönerek gemicilik, otomotiv, gıda sanayi, ithalat, ihracat konularında faaliyet gösteren aile şirketlerinin başına geçmişti. Ama esas olarak Türkiye O'nu TÜSİAD'daki cesur çıkışlarıyla tanımıştı. 1980 öncesi dönemde siyasilere milli birlik hükümeti kurma yolunda ikazların bulunduğu ünlü TÜSİAD ilanlarında başkan yardımcısı olarak imzası vardı. 1980 sonrası liberal ekonomiye geçiş sürecinde de, 1980 ile 1985 yılları arasında TÜSİAD Başkanı olarak görev yapmıştı. Koçman politize olmamasıyla dikkat çekmişti. Siyasi partilerin, milletvekilliği hatta bakanlık tekliflerine rağmen politikadan uzak durmayı tercih eden Koçman, bunun nedenini soranlara esprili bir dille "Babam istemediği için politikaya girmedim" şeklinde yanıt vermişti.
Koçman'ın pek bilinmeyen yönlerine gelince. Birincisi gece hayatını çok seven yaşama gustosu olan bir insandı. Hatta bu konudaki tecrübelerini Vizon Dergisi'nde yazdığı yazılarla insanlarla paylaşmıştı. Bu dergide ayrıca yaklaşık bir yıl dönemin ünlü sanatçılarıyla yaptığı röportajlar yayınlanmıştı. Unutmadan, hasta Fenerbahçeli'ydi Koçman.
Kendisiyle en son gemicilik şirketleri Koçtuğ'un Karaköy'deki merkezinde görüşmüştüm. Uzun zamandan beri şeker hastasıydı ve gözlerinden rahatsızdı. Odasına girdiğimde yerinden kalkamıyordu ve bütün panjurlar inik kapkara bir ortamda oturuyordu. Amerikan Hastanesi'nden aldığım bilgiye göreyse kendisi sık sık bu hastaneye gelip başta kalp sorunu olmak üzere çoğu zaman yoğun bakımda olmak üzere tedavi görüyordu. Ayrıca yurtdışında da uzun süredir sağlık kürlerine gidiyordu. Son aylarda ise 30 kilo vermişti.
İş dünyasının Koçman'ın tecrübelerine daha çok ihtiyacı vardı. O'nun sözünü sakınmadığı nasihatleri benim bile hala kulaklarımda çınlıyor.

İş bilenin kılıç kuşananın

Bulgaristan'ın Filibe kenti yakınlarında özelleştirme kapsamındaki selüloz ve kraft kağıt fabrikasını satın alan Işıklar Holding'in yöneticileriyle birlikte bu fabrikanın açılış törenine katılmak üzere geçtiğimiz hafta Bulgaristan'daydım. Açılışı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yaptı. Demirel'in beraberinde Ali Dinçer ve eşi Yıldız İbrahimova, Necdet Menzir, Cavit Çağlar gibi küskün milletvekilleri ve işadamları vardı. Küskünlere bakacak olursanız, Bulgaristan'a moral bulmaya gelmemişlerdi. Çoğunun ya Batı Trakyalı, ya da Bulgaristan göçmeniydi.
Işıklar Holding, yeni yatırımlarla 30 milyon dolara mal olan Celhart Fabrikası'ndaki üretimle Bartın, Konya, İzmir, Adana, Elazığ, Mısır ve Kazakistan'daki kraft torba fabrikasının hammadde ihtiyacını karşılayacak. İşin ilginç yanı, Işıklar'ın fabirakalarından İstanbul'daki genel merkeze en yakın Bulgaristan'daki fabrika olacak.
Işıklar Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Kutlu Işık, törenden sonra otobüsle fabrikayı dolaştırıyor. O kadar geniş arazi (1000 dönüm) zaten yürüyerek dolaşılacak gibi değil. Rıza Işık, dökülmeye yüz tutmuş fabrikayı satın aldıktan sonra 2500 ton hurda demir çıkardıklarını söylüyor. Fabrika müdürü Ragnar Quarnstrom, bu demirleri sattırıp 250 - 300 bin marklık bir gelir elde etmiş. Bu gelirle de fabrikanın dış yüzeyi onarılacakmış.
Işıklar Ailesi oldukça akılcı hareket ediyor. Yaptıklarıyla çok fazla övünmedikleri için bu özellikleri öyle pek fazla hissedilmiyor. Yönetici seçmeyi çok iyi biliyorlar. Bulgaristan'daki Celhart Fabrikası'nın hem müdürü hem de başkan yardımcısı olan Ragnar Quarnstrom bir İsveçli mühendis. Üç kuşak kağıt işiyle uğraşan bir ailenin torunu. Büyük dedesi İsveç'te nehir kıyısındaki değirmende kağıt işleyerek işe başlamış. Torun Quarnstrom ise Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Rusya'da kağıt fabrikalarında yönetici olarak çalışmış. Işıklar Holding'le tanışması ise Rusya'dayken olmuş. Işıklar Rusya'dan hammadde alımına girdiğinde tanımışlar kendisini. Bulgaristan'daki fabrikayı alınca da Ragnar'a yöneticilik teklif etmişler. Şimdi Ragnar'ın ne kadar isabetli bir seçim olduğunu görüyorlar.
Işıklar'ın bir başka isabetli kararı da Kiril Momtchilov. Bulgaristan'ın bundan iki ay öncesine kadar İstanbul Başkonsolosu olan Kiril Momtchilov, emekli olup, Bulgaristan'a dönme kararı alınca, hemen Işık Ailesi tarafından holdingin Bulgaristan temsilcisi olarak işe alınmış. Çok iyi Türkçe bilen Kiril Momtchilov şimdi Bulgaristan'daki fabrikaları nedeniyle bir ayakları Bulgaristan'da olan Işıklar Holding'in bu ülkedeki her türlü bürokratik, hukuki ve diğer işlerini yürütmek için hazır bulunuyor. İşte Işıklar'ın isabetli iki insan seçimi. Ne demişler, "iş bilenin kılıç kuşananın".

Koç'un kızları eğitim parkı kurdu

Eğitim Gönüllüleri Vakfı Başkanılığı'ndan YDH'dan siyasete atılması nedeniyle ayrılan İbrahim Betil, yeniden başkan seçildi. Mütevelli Heyeti'ne Cem Duna ve Nuri Çolakoğlu da girdi. Ali Rıza Çarmıklı ise mütevelli heyetinden ayrıldı. Bilindiği gibi Eğitim Gönüllüleri Vakfı, iş dünyasının ileri gelenleri tarafından Türkiye'de eğitimin kalkınması amacıyla kurulmuş, "Modern Köy Enstitüleri" görevini görmeye başlamıştı.
Yapılan bağışlarla gerçekleştirilen eğitim kurumlarının açılması sadece bağışlarla olmuyor. Örneğin, Kars'ta yapılan Feyyaz Tokar Eğitim Parkı'nın herşeyi tamam, bir tek Enerji Bakanı Sayın Ziya Aktaş'ın bu binaya elektrik verilmesi için trafo inşaatının iznini bekliyor. Trafo sağlanır sağlanmaz, Karslı gençler eğitim yuvalarına kavuşacaklar.
5 Nisan'da Eskişehir'deki eğitim merkezini açmaya hazırlanan iş dünyasında eğitime çok önem verenlerden ikisi de Vehbi Koç'un kızları Suna Kıraç ve Semahat Arsel. Şimdi Suna Kıraç Antalya'da, Semahat Arsel de Ankara'da kendi adlarına birer eğitim parkı yaptırıyorlar. Bir eğitim merkezinin kuruluşu 15 bin dolara maloluyor, 15 bin dolar da eğitim için gerekiyor.

‘Ben Özal’ın bürokratıydım’

ANAP'ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Vahit Erdem, savunma sanayinin yakından tanıdığı bir isim. İtalya ile Apo krizi başlar başlamaz da bir çok savunma sanayi ihalesine teklif veren İtalyan firmalarının yakından tanıdığı bu isim Türk - İtalyan İş Konseyi Başkanlığı'na getirilmişti. İtalyanlar temkinli hareket etmek zorunda, çünkü Erdem'in bu görevi halen sürüyor.
Şimdi Vahit Erdem, bir başka kimlikle karşımızda: Belediye Başkanı adayı olarak. Devletin hakkında soruşturma ve dava açılmayan ender bürokratlarından Erdem'le Milliyet'i ziyareti sırasında konuştuk. Ankara'da Melih Gökçek'e giden 79 bin ANAP oyunu geri almakta ısrarlı. Seçmenin Özal felsefesini istediğini söylüyor ve kendisinin de Özal dönemi bürokratlarından olduğunu hatırlatıyor.
Dürüstlüğün ve temizliğin meziyet olduğu toplumumuzda, "ben temiz kaldım" diyor Vahit Erdem. Seçim için ANAP'ın kendisine verdiği 500 bin dolar ile kampanyasını yürütüyormuş. "Ben söyledim, cebimden harcayacak param yok dedim" diye ekliyor. Yönetim kurulu üyeliklerini yürüttüğü ne Kale Grubu ne de Güriş kendisine teklif bile etmemişler, o da birşey istememiş. Bayramda dağıttığı bin kutu lokumu, lokumcu olan il başkanı yaptırmış. "Ben eşantiyon sevmem, benden habersiz adıma kalem de yaptırmışlar" diyor Erdem. Toplu Konut'ta ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nda birlikte çalıştığı bürokrat arkadaşları onun kampanyasında gönüllü çalışıyorlar. Seçim için kullanılan büronun kirasını parti veriyor. ANAP'ın verdiği 500 bin dolarla Vahit Erdem seçimlere kadar sinemalarda tanıtım filmleri, el ilanları, bilboard reklamları ve diğer harcamalarını yapacak. Kendi değimiyle, seçilirse, "Yemeyen Başkan" sıfatını alacak Vahit Erdem.

Dil kavgası mahkeme kapısında...

Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay'a bağlı Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda, bürokratlarla müşteşar Yavuz Ege arasında bir süredir elektrikli bir hava esiyor. Rüzgarın ne taraftan geldiği belli olmasa da neden estiği belli. Bundan bir süre önce müsteşar Yavuz Ege yeni bir yönetmelik hazırlatmış. Bu yönetmelikte Dış Ticaret Müsteşarlığı elemanlarının yurtdışına gidişleri için puanlama sistemi getirilmiş. Değerlendirme komisyonu da yurtdışına giderek orada görev yapan adayları değerlendirip onlara notlar verecekmiş. Yeni yönetmelik Resmi Gazete'de de yayınlanmış.
Yıllardır bu görevde bulunan genel müdürler, hukuk müşavirleri, yeni hazırlanan yönetmelikte kendilerine hakaret olduğu gerekçesiyle müsteşara çıkmışlar. İddialara göre, müsteşar, genel müdürleri üçlü kararname gerektiği için görevden alamazken, vekaleten görev yapan genel müdür yardımcılarını görevden almış.
Yönetmeliğe karşı gelen genel müdürler geçtiğimiz hafta savunmalarını vermişler. Halen Hazine'nin de aynı yönetmeliği kullandığını söyleyen bürokratlar, Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın yönetmeliğinin nasıl değişebileceği tartışırken, müsteşar Ege de "Hazine'nin kendisini ilgilendirmediğini söylüyormuş. Müsteşar Ege, Devlet Personel Başkanlığı'nın görüşü alındığı için yaptığının yanlış olmadığını, yabancı dil için yönetmelik çıkartılmasını kanunun emrettiğini söylüyormuş.
Dış Ticaret'teki bürokratlar savunmalarını vermişler, müsteşar da bürokratları hakkında müfettişlerden disiplin soruşturması istemiş. Bu arada bürokratlar da idari mahkemeye başvurmuşlar. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın ilerde yurtdışı kadrolarının daha da artacağı, Hazine'nin kadrolarının ise azalacağı yolunda söylentiler de bugünlerde Ankara'da yaygın bir şekilde konuşuluyor.