Yalanlar dolanlar!..

SABAH, radyoyu karıştırıyorum. Nedense uykum kaçmış. Birden bir konuşma: "Bugün size sorsalar, yaşamda en çok istediğiniz nedir diye, sihirli bir el isteğinizi hemen yerine getirse, ne derdiniz?". Yanıt: "Dün gece TV'de duydum birkaç yeni ve eski bakan, Çakıcı'ya yardım etmişler, sesleri, konuşmaları ortada, bugün en çok istediğim şey, mafya ile içli dışlı olan bu siyasetçilerin tutuklanmaları, adalet önünde cezalandırılmaları..."
Uyanır uyanmaz işte bir şok! Gazeteler de geldi, baktım bir kez daha ANAP'lı Aşık konunun baş kahramanı... Çakıcı ile içtenlikli, dostça bir söyleşi:
"Evet, ya abi, senin lafından sonra yer değiştirdim, Kanada'ya çıktım, bir - iki ay bekledim."
"Aslında ben Mehmet Ali Yılmaz'la konuştum, o da televizyona çıkıyor dedi. Hatta Hüsamettin Ağabey'le konuşuyor Mehmet Ali Yılmaz"
"Biliyor musun seninle her gün konuşuyorduk."
"Bana bir banka teklif ettiler. Ben dedim ki, ben ne Mesut Bey'i ne Eyüp abiyi yarı yolda bırakmam."
"Sen benim abimsin. Sen o zaman bize bir haber verdin işte. Biz de o zaman bildiğin gibi yer değiştirdik."
Bunlar Çakıcı'nın sözlerinden birkaç alıntı... ANAP'lı Bakan Aşık'ın da ilginç yanıtları var. Birçok siyasetçi işin içinde görünüyor. Bir de kadın bakan var, kim olabilir dersiniz. "Asena" diye tanınan Meral Akşener mi? Ya Hüsamettin? DTP Başkanı mı? Ya Trabzon Kulübü Başkanı Yılmaz? Hepsi içiçe!..
Başbakan Mesut Yılmaz çetelerle uğraşacakmış!.. Bunu hep söyler, sonuç boş! Yıllardır işlenen cinayetlerin, hırsızlıkların, dün adı yokken bir anda trilyoner olanların nerelerden kaynaklandığı az çok biliniyordu, ama artık bütün perdeler yırtıldı, yırtılıyor...
* * *
AMERİKA'da iki kez büyük çoğunlukla seçilen, bugün bile halkın önemli desteğini elde eden bir Başkan, engizisyon mahkemelerine benzer bir "jüri" önünde hesap verebiliyor. Hırsızlık mı, cinayet mi, mafyalarla ortaklık mı, başarısız yönetim mi, hiçbiri yok... Bir genç kızla arasındaki ilişki!.. En büyük suçu yalan söylemesiymiş! "Benim bu kızla cinsel birlikteliğim olmadı" demesi!..
Fransa'da Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın bir metresi olduğu herkesin bildiği bir durumdu. Nitekim cenazesinde bile o kadın ve kızı bulundu. Bu gerçek, Mitterrand'ı kamuoyunun gözünde küçültmedi. 1900'lerde bir başka Cumhurbaşkanı, Felix Faure, Elisee Sarayı'nda metresinin koynunda ölmüştü. Bir devlet adamının gönül serüvenleri hoş görülmeyebilinir, ama o kişi devlet yönetiminde başarılı ise, ülkesindeki işsizliği azaltmış, geçim düzeyini yükseltmiş ise, onu tutup da mahkemelere sürüklemek, görevden almaya kalkışmak doğrusu ya, akıl dışı bir tutumdur.
Hele, yalan söyledi diye suçlamak bir siyasetçiyi!.. İşte ülkemizde yaşananlar, hemen her gün nice yalanla karşı karşıyayız. Politikacılık bir bakıma yalan söylemek sanatıdır! Halkı en çok kandıran, uyutan en üst başarıya ulaşmış sayılır. Seçim üstüne seçim kazanır. Devletin en üst yerlerine kadar tırmanabilir... Yalanın hepsi mi kötüdür, çirkindir, zararlıdır? Yaşam boyu ben hiç yalan söylemedim diyen elini kaldırsın!
Nazım Hikmet bile bir şiirinde yazmıyor mu?
"başkasının hesabına utandım yalan söyledim / yalan söyledim başkasını üzmemek için / ama durup dururken de yalan söyledim."
Aşırı Nazım hayranları, bunu da değiştirmeye kalktılar, "durup dururken de yalan söylemedim" diye değiştirdiler, doğallıkla şiir de yitip gitti! Durup dururken yalan söylemeyi neden bir şaire yakıştırmadılar, oysa güzel yalanlarla doludur şiirler, yazılar! Yaşamın kendisi de bir bakıma yalan değil mi? "Ah yalan dünya" demez miyiz zaman zaman!..
* * *
EYÜP Aşık "Beni DGM'ye verin, her şeyi açıklayayım" diyor... Öyleyse ne duruyoruz, Hüsam Bey, Mehmet Ali Yılmaz, o kadın bakan!.. Başbakanın "çeteleri temizleyeceğim" demesi yetmez. Önce çevresindekileri, politika dünyasına sızmış mafyacıları teker teker ortaya çıkarsın. Bu kirlilikler temizlenmeden ülke işleri düzelmez.
* * *
HA, bir de kitap okudum "Bu Halk Bunları Unutur mu?". Kimler yalan söylemiş, kimler sözünden dönmüş, hepsi var bu kitapta... Neyse sonunda CHP olumlu bir iş yaptı, bu derlemeyi okurlara sundu. "Gerçeklerden senin de haberin olsun Türkiye" diyerek!..
Her şey ortada. Her şey açıkta. Gözler önünde... Ama hangi güç söküp atacak bu kördüğümlenmiş, ama herkesin bildiği kirlilikleri, kim, hangi güç?