Yalvaç Ural

Yalvaç Ural

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Okul söyleşilerinde “Gözü Boynuz ile İzi Yaldız”ın öyküsünü anlatacağım zaman konuşmama şöyle başlarım: “Demin okul kapısından içeri girince yerde bir kabuk buldum. Bu kabuğun adını bilene bir kitap armağan edeceğim.” Çocuklar sırayla kabuk isimlerini saymaya başlar. Bizde kolay konuşma alışkanlığının getirdiği bir sözcük tasarrufu yöntemi vardır. Yani, sözcüğün aslını öğrenip kullacağımıza, arkasına “kuyruk” sözcüğünün yerine “kabuk” sözcüğünü koymayı bir hüner sayarız. İşte çocuklarımız da aynı yolu izledikleri için, şu kabukları sıralar...
* * *
Ceviz kabuğu, fındık kabuğu, fıstık kabuğu, portakal kabuğu, ayçiçeği kabuğu, kaplumbağa kabuğu, kurbağa kabuğu, salyangoz kabuğu, ağaç kabuğu, yerkabuğu gibi daha pek çok kabuk takılı isim... Arada çikolata kabuğu, sakız kabuğu gibi sözler de gelmedi değil. Ben bu “kabuk” takısı alan isimlerin İngilizce karşılığına baktığımda şaşırdım kaldım. Neredeyse her kabuğun farklı bir ismi var. Yalnızca benzerlik gösterenler, deniz canlılarının kabukları. Türkçemizde yerel kullanım olarak da olsa pek çok “kabuk” tanımlaması var.
* * *
Ayçiçeğinin ve tahılların üzerindeki kabuğa “kapçık” deniyor. Kabuğun küçüklüğünü vurgulamak için “kab”ın sonuna küçültme eki olarak “çık” konulmuş. Kaplumbağanın kabuğunun adı “bağa.” O da “kap” ile başlıyor, “bağa” ile sonlanıyor.
Kurbağa küçük derelerde, göletlerde yaşar. Üzeri sürekli nemlidir. Sıcaklar artıp dereler kuruyunca, kabuğu da kurur. Yollarda, bütün görüntüsüyle kâğıt gibi dümdüz olmuş kurbağa derilerine rastlarsınız. Benim çocukluğumda, derisi kuruduğu için ona “kuruyanbağa” anlamında “kurbağa” dendiği söylenirdi. Salyangozun, yani gözü boynuzun üzerindeki burma evin adı da “kavkı.” Ağacın üstündeki kabuğun adı “kışır”, ya da “kışrı.” Böceklerin, eklembacaklıların üzerindeki kabuğun adı “kitin.” Daha da çoğaltabiliriz...
* * *
Sonuçta, cebimdeki kabuğu ne kadar ipucu versem de çocuklar bulamaz, ben de her okulda birinin söyleyeceğini umut ederek bu söyleşiyi sürdürürüm. Kimi zaman öğretmenleri de işin içine katarım. Çok nadirdir, onlardan da “kabuk” konusunda gelen yanıt. Öylesine kabukları kalınlaşmış bir yazma ve konuşma alışkanlığı ki bu; sanki dilin zenginleşmesine engel olan bir hali var...
* * *
Bazı dillerde bırakın kabuğu, hayvanlardaki “kuyruk” tanımlamasının bile farklı adları var. Sanıyorum doğadan koptukça bu tür sözcükler de daha çok yaşamımızdan çıkmaya başlıyor. Günümüz çocukları alıç, hünnap, kocayemiş, böğürtlen, hatta muşmulayı tanımıyorlar. Günümüzde, yediği köftenin hangi canlıya ait olduğunu bilmeyen bir çocuk var. Yediği tavuğun tavuk mu, piliç mi, yarka mı, yoksa yeni türetilmiş bir tavuk mu olduğunu bilmeyen çocuklardan vazgeçtim, bir ebeveyn tipi var. Ama, beyaz et sağlıklı dendiği için, onu sorgulamadan tüketiyor.
* * *
Değişen, eksilen, kısırlaşan yalnızca sözcükler değil, yediklerimiz, içtiklerimiz de... Onun için, bize büyük bir “korungaç” lazım. Yani büyük bir kabuk; bütün bu yanlışlıktan bizi arındıracak... n