Zafer Şahin

Zafer Şahin

zafer.sahin@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

CHP’yi karıştıran ‘Helalleşme’ çağrısı tahmin edilenden çok daha büyük bir kırılma yarattı. Adeta bir ‘reddimiras’ anlamı taşıyan ve partinin yetkili karar organlarında görüşülmeden atılan bu adımın perde arkasında yaşananlar en az projenin kendisi kadar ilginç.

Detaylara geçmeden küçük bir hatırlatma yapalım. Tarih 19 Aralık 2020. CHP lideri Kılıçdaroğlu yanına İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu alıp MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in eşi Seval Türkeş’in evine gitti. Kemal Bey’in Cumhurbaşkanı adayı olmayı kafasına koyduğunu gösteren ilk işaret aslında bu ziyaretti. Türkeş soyadı üzerinden milliyetçilere bir gül uzatıldı. Sıranın muhafazakârlara geleceği daha o günden belliydi.

Haberin Devamı

Gelelim bugüne... CHP liderini hep mesafeli durduğu adaylığa ikna edenler CHP içinde “Cumartesi Ekibi” ya da “Gölge MYK” olarak bilinen bir grup. Her cumartesi günü Kemal Bey ile genel merkezde buluşuyorlar. CHP’nin politikalarını, stratejisini belirleyen kararlar o toplantılarda alınıyor. Daha sonra da MYK ve Parti Meclisi’nin haberi oluyor. Türkeş ziyareti ve muhafazakârlarla helalleşme çağrısının parti içinde bu kadar tepki çekme sebebi de bu zaten. Kemal Bey’in kontrolü tamamen bu ekibe verdiği görüşü hâkim CHP’de.

Ekipte kimler olduğunu anlatacağım. Önce şu helalleşme işinin nasıl olgunlaştığına bir bakalım. Cumartesi ekibi Kemal Bey’in adaylık yolunda muhafazakâr cepheden de destekçileri olması gerektiğine karar veriyor ve düğmeye basıyor.  Bir grup muhafazakâr gazeteci-yazarla temasa geçiliyor. CHP liderinin kendileriyle sohbet etmek, sorunlarını dinlemek istediği söyleniyor. Tabii burada asıl amaç, o yazarlarla kamuoyuna verilecek fotoğraf. Ancak işler planlandığı gibi gitmiyor. Davet edilen bir kadın yazar “Toplantıya katılırım ama CHP’nin önce bizimle helalleşmesi” lazım diyor. Bu istek Kılıçdaroğlu’na iletiliyor. O da hiç ikiletmeden kamera karşısına geçiyor ve ortaya “Partimizin açtığı derin yaralar” diye başlayan o helalleşme videosu çıkıyor.

İnanması zor ama CHP tarihini sorgulamaya açan helalleşme çağrısının bu kadın yazarın toplantıya katılmasını sağlamak üzere çekildiği söyleniyor! Cumartesi ekibinin ne kadar güçlü olduğunu görüyorsunuz değil mi? Ekipte Abdullah Gül ve Babacan’a yakınlığıyla bilinen kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu var. Kendisine CHP Genel Merkezi’nde bir oda tahsis edildiği biliniyor. Ekibin diğer üyeleri Rasim Bölücek, Erdoğan Toprak ve Faik Öztrak. Kemal Bey’in çatı adaylığı kesinleştikten sonra partiyi genel başkan vekili olarak Öztrak’a bırakacağı da kulislerde konuşuluyor.  

Haberin Devamı

Cumartesi ekibinin icraatları CHP’de daha çok krizler yaratır. Bu daha başlangıç.

Erdoğan yargısı mı dediniz?

Rakamlar CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2011 yılından itibaren kendisi hakkında 44 dava açılmış. Bunların 21’i nihai olarak sonuçlanmış. 18’inde Kılıçdaroğlu lehine, 3’ünde ise aleyhine karar çıkmış!

Kemal Bey farkında mı bilmem ama bu açıklamayla iktidara yüklenirken sık sık kullandığı önemli bir argümanını boşa çıkardı. Hani Türkiye’de yargı bağımsız değildi? Hani Erdoğan ne derse onu yapıyordu?! 

Haberin Devamı

Durum hiç de Kemal Bey’in söylediği gibi değilmiş! Açılan davaların neredeyse yüzde 90’ında yargı Kemal Bey lehine karar vermiş. İktidar bu açıklama için CHP liderine ne kadar teşekkür etse azdır.

Bir daha Alman medyasına “Türkiye’de hukuk güvenliği yok, Erdoğan yargısı var” diyen olursa onlara verilecek cevap Kemal Bey’in davalarıdır. Başka söze gerek var mı?

Sözünü tutamayan Bakan!

Türkiye’de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde tam 18 milyon 85 bin 943 öğrenci örgün eğitim alıyor. Öğrenci sayımız birçok Avrupa ülkesinin nüfusundan daha fazla. Pandemi sebebiyle bu çocuklar geçen yılı evlerde geçirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl kimilerine göre riskli bir karar alarak 6 Eylül’de yüz yüze eğitime başladı. Çok şükür korkulan olmadı ve alınan tedbirlerle eğitim kesintiye uğramadan devam ediyor. Şu anda Türkiye genelindeki 850 bin sınıftan sadece 66’sı kapalı. Diğer tüm sınıflarda eğitim yüz yüze devam ediyor.

İlginçtir, bu pozitif tablo bile ‘başarısızlık’ olarak gösteriliyor. Neymiş, Bakan Özer “Okullar 22 Kasım’da sıfır vakayla eğitime başlayacak” demiş. Sözünü tutamamış! Bir gazete 66 sınıfın kapalı olmasını “Milli Eğitim’in sıfır vaka hedefi tutmadı” başlığıyla duyurmuş. Diğeri ise “Okullar karantinayla açılıyor” demeyi uygun görmüş! Bu sayı 66 değil de 6 bin olsaydı ne yazacaklardı acaba?

Hepi topu 66 sınıf kapalı. Her 13 bin sınıftan sadece 1’i karantinada. Toplumu böylesine endişeye, paniğe sevk edecek bir durum söz konusu değil. Bırakın da çocuklar okula gitsin, daha fazla eğitimden uzak kalmasın...