Zafer Şahin

Zafer Şahin

zafer.sahin@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Bizim muhalefetin tek şanssızlığı karşılarında Erdoğan gibi bir siyaset dehasının olması değil.

Dünya ve Türkiye konjonktürü de aleyhlerinde çalışıyor. Sen aylarca parlamenter sisteme nasıl döneceğine dair kafa patlat, HDP’yi küstürmeden dışarıda bırakmak için anandan emdiğin süt burnundan gelsin… Güçlükle üzerinde anlaştığın metni kamuoyuna açıklamak için Türkiye’de banka sistemi üzerinden ekonomi ve siyasetin yeniden dizayn edildiği 28 Şubat’ın yıl dönümünü seç… Sonra bütün bu siyaset mühendisliği çalışması Putin’in Ukrayna’ya saldırmasıyla güme gitsin!

Haberin Devamı

Acı ama gerçek. Altı siyasi partinin parlamenter sisteme dönüş projesi ölü doğdu. Bu sonucun ortaya çıkmasının tek sebebi savaş gündemi de değil üstelik. Özünde bir 28 Şubat ittifakı olduklarını saklamayan bu ittifak da ortaya koydukları mutabakat metni de buram buram naftalin kokuyor. Topluma sundukları yeni bir şey yok. Zaten yeni bir şey ortaya koymak gibi bir dertleri de yok. 25 yıl önceki öncülleri ne yaptıysa onlar da aynısını yapacaklar.

Naftalin demişken, 28 Şubat sürecinde işler nasıl yürüyordu hatırlayalım. Bugünün 28 Şubat ittifakı bir gün iktidara gelirse neler yaşanacağını gençler de öğrenmiş olsun.

90’lı yılların bakanlarından DYP’li Hasan Ekinci, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda anlatıyor: "Bir gün Tansu Hanım’la oturuyoruz, Sayın Ecevit geldi, yanında Hüsamettin Özkan var. 'Sayın Çiller, Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşıyor. Biz size üç tane isim getirdik.' En başta Mehmet Haberal’ın ismini saydı. 'Haberal daha önce sizden Rize adayı oldu. Herhalde desteklersiniz' dedi. Tansu Hanım da sıcak yaklaştı bu öneriye. 'Ben zaten destek vereceğinizi biliyordum' dedi rahmetli. Tam o sırada bir telefon geldi Hüsamettin Özkan’a. 'Tamam Paşam, tamam…' deyip duruyor. Döndü 'Sayın Başbakanım, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu arıyor, randevu istiyor' dedi. Ecevit 'Gelsin, gelsin… Buradan çıkınca yarım saate odamda olacağım' dedi. Ertesi gün Ecevit bizi yeniden ziyaret etti. Dedi ki, 'Ben biraz sabıkalıyım, daha önce Cumhurbaşkanlığına Anayasa Mahkemesi Başkanını önerdim, şimdi de Anayasa Mahkemesi Başkanını öneriyorum.' Bir gün önce Haberal’ı öneren Ecevit bir gün sonra Ahmet Necdet Sezer’le kapımızı çaldı!"

Haberin Devamı

Parlamenter Sistem işte tam olarak bu hikâyedeki gibi bir sistemdir. Son sözü millet değil atanmışlar söyler. 2023 seçimlerinde muhalefetin çatı adayının tıpkı 28 Şubat sürecindeki gibi belirleneceğinden hiç şüpheniz olmasın. Bakalım yeni Ahmet Necdet Sezer kim olacak?

Yeni başlayanlar için 28 Şubat

Türkiye’nin açık ara en karanlık yılları olan 90’larda devlet bir taraftan borçlanırken, kamu kuruluşları da ellerindeki fazla parayı yüksek faizle bankalara yatırıyordu.

Koca bir ülkenin emeği faiz lobisinin cebini dolduruyor, bunlarla iş birliği yapan sivil-askeri bürokratlarla, siyasetçiler ise servetlerine servet katıyordu. Türkiye korkunç bir faiz ve borç sarmalına sokulmuştu.

Refah-Yol hükümeti döneminde ülkeyi uçuruma sürükleyen bu soygun düzenine karşı bir kontrol sistemi kuruldu. Artık yüksek faizle sağlanan kaynaklar hükümetin kontrolünde kullanılacaktı.

Haberin Devamı

Ellerinde yüklü miktarda para olan ve bu sisteme dâhil edilen TOBB gibi kuruluşlar uygulamaya hemen karşı çıktı. Pervasızca kullandıkları paralar ve çılgın faiz gelirlerini hükümetin zapturapt altına almasını kabullenemediler.

Sadece onlar değil bu düzenden nemalanan bazı sermaye grupları, medya patronları ve devlet içine çöreklenmiş çeteler de rahatsızdı. Hemen düğmeye bastılar. Meşhur 5’li sivil inisiyatif toplantıları o dönemde başladı.

Ülke adım adım darbeye sürüklendi. Dönemin kudretli paşalarını yanlarına alarak, kendi ifadeleriyle demokrasiye bir güzel balans ayarı yaptılar! Milletin parasını, ülkenin birikimlerini bankalarda hortumladılar.

Bitmedi… Devamı var

1994-2003 yılları arasında Türkiye’de 25 banka fona devredildi. Devlet bunların açıklarını kapatmak için 50 milyar dolar ödedi. Hazine bu parayı içeriden yüksek faizle borçlanarak aldı. Borçlanan Hazine değil milletti aslında. Kan emicilerin önümüze koyduğu faturayı biz ödedik.

Medya desteğiyle 28 Şubat’ın altyapısını oluşturan büyük sermayenin o dönemdeki en büyük kozlarından biri de emekli askerlerdi. 28 Şubat’ta aktif rol oynayan askerlerin neredeyse tamamı büyük holdinglerin yönetim kurullarına girdi.

Dönemin kudretli paşalarından Güven Erkaya, işadamı Korkmaz Yiğit’in danışmanı oldu. Vural Beyazıt, Etibank’ın… Teoman Koman, İnterbank’ın, Muhittin Fisunoğlu Sümerbank’ın yönetim kurulu üyesiydi. Saadet dolu günler 2001 krizine kadar sürdü.

Ali Balkaner, Hayyam Garipoğlu, Cavit Çağlar ve Murat Demirel gibi bankalarına el konulan patronlar hapse atıldı. Ne ilginçtir ki onların bankalarında yönetim kurullarında görev yapan paşalara kimse dokunmadı. Bırakın hapse atılmayı, ifadelerine bile başvurulmadı. Yönetim kurullarına emekli paşa almayı ihmal eden Yurtbank ve Egebank’ta ise patronlarla beraber yöneticilerin tamamı yargılanıp cezalandırıldı.

Meraklısı için küçük bir not: Bütün bunlar olurken ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle değil parlamenter sistemle yönetiliyordu.