Restoranlar sadece gidip yemek yediğimiz yerler değildir. Kimi zaman misafirizdir kimi zaman ev sahibi. Yorgunluğumuzu attığımız, hayat karmaşasından kaçabildiğimiz lezzet limanlarıdır.
Yemek ve alışverişin birbirinden ayrılmadığının en görünen örneklerindendir AVM’ler. Ancak son yıllarda pandeminin de yarattığı kapalı yerden çekinmekten olsa gerek, açık alanlardaki ünlü alışveriş markalarının bina girişlerindeki restoran sayısının giderek arttığını görüyoruz.
İşte Suadiye Noir ve Vertical, bu tarz iki iddialı restoran. İkisi de kendi özgünlüklerini koruyarak misafirlerini ağırlıyor. İki yeni işletmenin de yerel malzemeleri kullanmasının yanı sıra sınır tanımaksızın dünya yolculuğu yaptıran konseptleriyle önümüzdeki günlerin sadece Cadde’de değil, tüm İstanbul’da en çok konuşulan mekânlarından olacağına eminim. Aslında deyim yerindeyse bir Kadıköylü olarak izninizle az da olsa taraf tutarak belirtmek istiyorum ki, Asya ile Avrupa yakaları arası lezzet çekişmesinde Cadde sanki arayı açıyor gibi.
Suadiye Noir Cadde’nin yeni gözdesi
İki farklı giriş sizi şaşırtmasın. Bir tarafı restoran diğer giriş de en az restoran kadar iddialı olan patisserie. Suadiye Noir daha ilk adım attığınızda ambiyansıyla sizi kucaklıyor. Yine Cadde’nin en sevdiğim köşelerinden Brasserie Noir’ın sahipleri Miray ve Oğuz Ermeç çifti gurur duyulacak bir işletmeyi daha hayata geçirmiş. Restoranlara sadece gidip yemek yediğimiz yerler olarak bakmamak lazım. Misafir olduğumuz, ağırlama yaptığımız ya da yorgunluğumuzu attığımız, kendimizi özel hissettiğimiz, belki de hayatın karmaşasından bir süreliğine kaçabildiğimiz lezzet limanları. Suadiye Noir bir lezzet mekânı ama aynı zamanda sunumundan servisine, mutfağından personeline kadar müşteri memnuniyetine öncelik veren bir imza restoran. Menü konsepti, Oğuz Ermeç’in dünyanın farklı bölgelerinden topladığı reçetelerin deneyimli Şef Tuğhan Söztutar’ın dokunuşlarıyla harmanlanarak ortaya çıkan özgün bir sonucu. Eğlenceli ve de şaşırtan farklılıklar yaratmayı amaçlamışlar ve de bizzat deneyimlediğim kadarıyla çok da başarılı olmuşlar. Caddeliler çok şanslı.
Tadım notları:
Trüflü Ezine peyniri acı biber reçeliyle tam damak şenlendirici.
Aioli ve kişnişli sos eşliğinde mısır dilimleri çok iyi düşünülmüş bir lezzet birlikteliği.
Kabak ve pırasa spaghetti kızartma o kadar lezzetli ki inanın sadece bu tabak için bile restorana gidebilirsiniz.
Çin kökenli, Japonya, Kore gibi ülkelerde yetiştirilen bir narenciye olan ekşi yuzu suyu ile hazırlanan Trüflü salatayı mutlaka denemelisiniz.
Susamlı ve Galbi soslu bonfile, Karides mini bun, Domates rigotani hepsi nefis ama ah o lakerda! Çok severim zor beğenirim. Tempura kırıntılı, wasabi, limon, tereyağı, üzerinde turşulanmış kırmızı soğan dilimleri, kuzu kulağı ve roka dilimleriyle çok keyifli bir tabaktı. Aklım kaldı.
Rocher ise hem görselliği hem de lezzetiyle mutlaka tadılması gereken Şef’in imza tatlısı.
Dikey bahçe lezzetleri
Bildiğimiz restoran kavramının dışında yepyeni bir mekân Vertical. Benzerlerini daha çok yurt dışında gördüğümüz bu yenilikçi konseptin yaratıcıları Elif Boyner ve Alican Akdemir. Mutfağın başında ise MSA kökenli, yurt dışında uzun süreli çalışmaları olan genç şef Uğur Ekren var. Burası bir restoranın çok ötesinde; sürdürülebilirlik, ileri dönüşüm, geri dönüşüm, minimum atık, dikey tarım gibi konulara atıfta bulunan bir deneyim alanı. Vertical; restoran, workshop bölümü, bar kısmı, pop-up restoran tarafı ve en ilginci de dikey tarım alanını bir çatı altında topluyor. Şehrin tam göbeğinde sıra dışı bir deneyim. Bu alanda daha çok mantar ve yeşillik çeşitleri üretiliyor. Alican Akdemir, dikey tarım alanında yetişen ürünlere başka işletmelerin de ilgi gösterdiğini, talebe göre dikim yaptıklarını söylüyor. Vertical’ın mutfağını tek kelimeyle tanımlamak zor olsa da menüye comfort food denilen tarzda yiyeceklerin hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Mutfakta gıda sarfiyatını minimuma indirgeyen seçimler yapmaya azami gayret gösteriliyor.
Tadım notları:
Son derece lezzetli pancar ravioli, Şef’in dediği gibi, suyuna ekmek banılası.
Eğlenceli sunumuyla Guacamole’nin tuz ve ekşi oranını kendinize göre ayarlayabiliyorsunuz. Avokado, kırmızı soğan ve özellikle taze kişnişin ahengi büyülüyor.
Beluga mercimeği, Sürk peynirli salataya ayrı bir renk katmış. Lezzetler arası uyum çok iyi.
Rostolanmış istiridye ve Şitaki mantarı sarımsaklı brioche ekmeği üzerinde servis ediliyor. Dikey bahçe ürünü ve henüz menüde yer almıyor, sunum çok başarılı ama lezzet konusunda aynı şeyi söyleyemiyoruz. Menüye girmeden bir dokunuş şart.
61 Derece Somon, menünün en sürpriz ismi olabilir. Somon 61 derecede 17 dakika pişiriliyor. Zararlı bakteriler ölene kadar pespembe kalacak şekilde ve asla çiğ hissi almadan. Nefis bir tat.