AntalyaTÜRKİYE'DE İLİK NAKLİ İÇİN SIRA BEKLENMİYOR

TÜRKİYE'DE İLİK NAKLİ İÇİN SIRA BEKLENMİYOR

04.06.2014 - 17:16 | Son Güncellenme:

.

TÜRKİYEDE İLİK NAKLİ İÇİN SIRA BEKLENMİYOR

Türkiye’nin son on yılda nakil merkez sayısını beş, nakil sayısını 10 kat artırdığı belirtildi.
Türk Aferez Derneği Başkanı Prof.Dr. Fevzi Altuntaş, ülkemizde artık otolog ve allojenik nakiller için bekleme sırası kalmadığını belirterek "2013 yılında 3000 civarı kemik iliği nakilleri gerçekleştirilmesiyle, Avrupa’da 4. sıraya yükseldik“ dedi.
Türk Aferez Derneği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, löseminin bir tür kan kanseri olduğunu ifade ederek, hastalığın altında yatan sebeplerin zaman zaman saptanamadığını belirtti.
Löseminin tedavi edilmediği takdirde ölümcül bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Altundaş, şöyle konuştu: "Son yıllarda geliştirilen yeni ilaçlar, destek tedavileri ve ileri aferez (donör ya da hastadan tam kanın alınarak bileşenlerine ayrılması ve istenen bileşenin alındıktan sonra kalan kısmın geri verilmesi işlemi) teknolojileri sayesinde lösemilerde başarı oranları giderek artmaktadır. Yeni bireyselleştirilmiş tedavi stratejileri ile lösemisiz yaşam nispeten daha uzundur. Artık lösemiyi yenip evlenen, çocuk sahibi olan, üniversite sınavı kazanan, üniversiteyi bitirip iş bulan veya iş kuran, yurtdışına okumaya giden hastalarımız var, kısaca 'lösemiyi, kanseri yenmek' artık mümkün.”
İLAÇ TEDAVİSİNİN ÖNEMİ
Lösemi tedavisinde ilk aşamanın ilaç tedavisi olduğunun altını çizen Prof.Dr. Altundaş, şunları söyledi: “Bunun çok iyi yapılması ve erken dönemde hastalığın kontrol edilmesi şarttır. Hasta kayıplarının çoğu löseminin erken aşamasında görülmektedir. Bu nedenle modern lösemi servislerine ve yataklarına ihtiyaç vardır. Erken dönemde lösemi kontrol altına alındıktan sonra hastalığın tekrarlaması bakımından yüksek risk taşıyorsa elde edilen erken yanıtın devamlılığının sağlanması ve güçlendirilmesi gerekir. Bu durumda da hastalığın tekrarlama riski göz önüne alınmalı ve tedavi buna göre planlanmalıdır. Bu seçeneklerden biri allojenik kök hücre naklidir.”
“KÖK HÜCRE UMUTTUR”
Kan kanserinde en etkili tedavi yöntemlerinden birinin kök hücre nakli olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Altundaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kök hücre umuttur kök hücre gelecektir. Ancak kök hücre nakli, sorunların bittiği anlamına gelmemektedir. Lösemi de nakil sonrası nakil süreci kadar önemlidir. Nakil sonrasında yakın takip ve gerektiğinde acil müdahale de büyük önem taşımaktadır. Nakil yapılan hastaların tercihen nakil yapılan merkezde uzun yıllar takip edilmesi gerekir. Aksi takdirde bu hastalar aylar, yıllar sonra bile ciddi problemlerle karşılaşabilir.''
KAN BAĞIŞLAYIN
Lösemi hastasının kemoterapi uygulaması veya kemik iliği nakli tedavileri sırasında çok sayıda kan ürününe ihtiyacı olduğunu ifade eden Prof.Dr. Altundaş, şöyle konuştu: “Yeterli kan ürünü sağlanamazsa hasta o dönem kaybedilmektedir. Bu nedenle kan bağışı en az ilaçların bulunması ve nakil sürecinin kolaylaştırılması kadar önemlidir. Aferez teknolojisinin gelişmesi ile birlikte artık istenilen kan ürünü daha fazla miktar ve daha az sayıda vericiden güvenle elde edilebilmektedir. Bu şekilde akut lösemi hastasına mükemmel denecek düzeyde kan ürünü desteği sağlanmış olmaktadır. Aferez teknolojisindeki yeni gelişmeler ölüm oranlarını azaltmaktadır."
LÖSEMİ HASTALARINA ÖZEL PERSONEL
Aferezin kemoterapiye yardımcı bir tedavi yöntemi olduğunu dile getiren Prof.Dr. Altundaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aferez lösemi hücreleri fazla olan hastalarda erken dönemde uygulanırsa hayat kurtarıcı öneme sahiptir. İlk bir ay içinde lösemiye bağlı ölüm oranını azaltmaktadır. Sağlık Bakanlığı tedavinin önemine binaen dünyadaki gelişmelere paralel olarak Terapötik Aferez Sertifika Programı oluşturmuş ve bu merkezlerde şimdiye kadar 400 üzerinde sağlık personeli Terapötik Aferez Eğitimi almıştır. Artık lösemi hastaları sertifikalı sağlık personeline emanet edilmektedir.”
2013 YILINDA ÜÇ BİN İLİK NAKLİ
Türkiye’de son dönemde kemik iliği nakli başta olmak üzere sağlık hizmetine ulaşımın kolaylaştığını kaydeden Prof.Dr. Fevzi Altundaş, “Son 10 yılda nakil merkez sayısı 5 kat, nakil sayısı 10 kat artmıştır. Otolog ve allojenik nakiller için bekleme sırası kalmamıştır. 2013 yılında 3000 civarı kemik iliği nakilleri gerçekleştirilmiştir. Sayı bakımından Avrupa’da 4. sıraya yükselmiştir. Nakillerin yüzde 10’unu yurt dışından gelen hastalar oluşturmakta ve her geçen gün artmaktadır” dedi.
“NAKİL BEKLEME SIRASI KALMADI”
Prof.Dr. Altundaş, Sağlık Bakanlığı ve SGK’nın teşvik edici uygulamaları ile ülkemizde 10 yıl önce hayal edilemeyen nakil bekleme sırası sorununun çözüldüğünü belirterek şunları söyledi: "Ülkemizde, ‘lösemili hastaya nakil yapılacak hastane bulanamıyor dönemi’, ‘En erken 3 ay sonrasına randevu veriliyor dönemi', 'Lösemili hastalar sıra beklerken ölüyor dönemi' bitmiştir. Tam tersine KİT merkezlerinin sayısı ve her yıl yapılan nakil sayısı hızla artmaktadır. Nakil merkezleri neredeyse hasta bekler hale gelmiştir.”
“KÖK HÜCRE DENEME TEDAVİLERİNİN ÖNÜ AÇILDI”
Deneme amaçlı tedavilere Türkiye’de izin verildiğini ve teşvik edildiğini işaret eden Prof.Dr Altundaş, şöyle konuştu: “Henüz deneme tedavisi kapsamında olan haploidentik nakil dediğimiz uyumsuz nakillerin bile SGK tarafından geri ödemesi yapılmaktadır. Bazı kanserler, nörolojik hastalıklar, romatizmal hastalıklar, immünolojik hastalıklar geri ödeme kapsamına alınmıştır. Deneme amaçlı kök hücre tedavilerinin önünün açılması ülkemizin kök hücre nakilleri ile ilgili vizyonunu yansıtmaktadır.”
LÖSEMİDE BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİ ÖNEMLİ
Yaşlılarda lösemi ve allojenik nakil sonuçlarının gençlere göre daha kötü olduğunu aktaran Prof.Dr. Fevzi Altundaş, şu konulara dikkat çekti: “Yaşlılarda nakille ilişkili ölüm oranı, erken dönem komplikasyon gelişme riski, ölümcül komplikasyon gelişme riski, doku reddi oranı, hastalığın tekrarlama riski daha yüksektir. Ayrıca bu yaş grubunda bağışıklık sistemin yeniden yapılanması uzun sürmekte ve bu nedenle ciddi infeksiyon gelişme riski ve buna bağlı ölüm oranları yükselmektedir. Nakil sonrası yaşam kalitesi ciddi oranda daha kötüdür. Takvim yaşından ziyade fizyolojik yaş daha önemlidir. Yani hastanın görünümü, dinç olup olmaması daha önemlidir. Bu nedenle nakil kararı bireyselleştirilmelidir. Ülkemizin gelişmiş batı ülkelerindeki bireyselleştirilmiş tedavi ilkelerinden geri kalması düşünülemez.”
ÜLKEMİZDE İLERİ YAŞTA NAKİL ORANI ARTIYOR
Prof.Dr. Altundaş, ülkemizde bir başkasından kendisine (allojenik) nakillerin yaş ortalamasının yaklaşık 40 olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı: "Ülkemizde şimdiye kadar 65 yaşın üzerinde nakil sayısı yok denecek kadar azdı. Bunun önemli sebeplerinden biri ülkemizde şimdiye kadar ileri yaşla ilgili bir yasal düzenleme olmamasıydı. Artık sağlık otoritesi bir düzenleme yapmıştır. Sağlık Bakanlığının bireyselleştirilmiş tedavi düzenlemesi ile ileri yaş grubuna naklin önü açılmıştır. Ancak bu yaş grubunda nakli teşvik edici diğer unsurların devreye sokulması gerekir. Önümüzdeki yıllarda haploidentik nakillerde olduğu gibi ileri yaş grubunda da nakillerin artacağını ümit ediyorum. Bu şekilde çağdaş bilimin gereklerine ve hakkaniyete uygun, kolay erişilebilir, nitelikli sağlık hizmeti herkese sunulabilmiş olacaktır.”