Ege Hayatı roman!

Hayatı roman!

12.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Berrin Pehlivan; yaşamı Belçika, Almanya ve Türkiye üçgeninde geçti. İki yaşında anne ve babasını uçak kazasında kaybetti. Ablası büyüttü. Okudu, işkadını oldu. Bugün Port Alaçatı Hotel’i başarıyla işletiyor

Hayatı roman

Berrin Pehlivan, hayatta pek çok kişinin olmak isteyeceği bir noktada. Port Alaçatı Evleri kapsamında hayata geçirilen Port Alaçatı Hotel’in işletmeciliğini yürütüyor. Denizin yanıbaşında konumlanan Alaçatı Port’a bir tekne geliyor, bir diğeri gidiyor. Her şey çok şık. Ancak o hoş ve renkli görüntünün ardında, perde arkasını araladığınızda yani, Pehlivan’ın henüz iki yaşında anne ve babasını uçak kazasında kaybettiğini, kendi deyimiyle hikayesinin işte tam da o noktada başladığını öğreniyorsunuz. “Avrupa’da böyle bir kent olsa bambaşka yaparlardı” dediği Alaçatı’da buluşuyor, öyküsünü ve geleceğe ilişkin projelerini dinliyoruz.

Haberin Devamı

- Hikâyeniz nerede başladı?

29 Eylül 1971’de Belçika’da doğdum. Beş kardeşiz. İki yaşına kadar da Belçika’da kaldım. Ailemi uçak kazasında kaybettikten sonra iki yaşında Türkiye’ye dönüş yaptım. Lise dönemim İzmir’de geçti.

- Kaza nasıl oldu?

Biz Belçika’da yaşarken anneme akrabalarımızdan telgraf geliyor. “Annen çok ağır hasta görmek istiyorsan gel” diye. Aynı anda babama da, “Baban trafik kazası geçirdi ağır hasta gel” diye haber geliyor. Annemin yakın arkadaşları, “Çocukları bize bırakın öyle gidin, orada bir şey olur, ilgilenemezsiniz” diyor. Bunun üzerine annemle babam bizleri Belçika’da bırakıyor, Türkiye’ye gidiyor.

- Sonra?

Ondan sonra annemler İzmir’e geliyor. Geldiklerinden bir iki gün sonra anneannemi kaybediyoruz. Babamın babası da o sırada Isparta Eğirdir Hastanesi’nde tedavi görüyor. Uçak kazası dönüş yolunda oluyor.

Haberin Devamı

- Isparta’dan İzmir’e dönerken mi?

İzmir’den Belçika’ya dönüşte. İzmir Adnan Menderes Havalimanı o zaman Cumaovası Havaalanı diye geçiyor. Anne babamın bindiği uçak havalanırken yukarıda patlama oluyor ve düşüyor. Hikâyem de ondan sonra başlıyor zaten. (Gözleri doluyor.) Kaza yerine cesetleri tespit etmesi için en büyük ablamı götürüyorlar. O sırada ablam ikinci çocuğuna hamile. Tabii ki bütün cesetler yanmış. Annemi kolyesinden, babamı derisine yapışan kareli ceketinden tanıyor. Ablam o gün üzüntüden erken doğum yapıyor. Sonra mahkeme vekâleti dedeme veriyor. Babamın babasına. Ablam doğumdan sonra kendine gelince Belçika’ya geliyor. Dedem de bizi almak için ardından Belçika’ya geliyor. Ancak ablam, “Kardeşlerimi kimseye vermek istemiyorum” diyor ve bizi şehir şehir kaçırmaya başlıyor. Tabii en sonunda dedem bizi buluyor mahkeme kararı da bu olunca ablam bizi vermek zorunda kalıyor. Dedem bizi Türkiye’ye getiriyor. Buraya geldikten sonra ablam da Belçika’daki her şeyi bırakıp, ailesiyle Türkiye’ye yanımıza geliyor.

- Nereye yerleşiyorsunuz?

İzmir’e. Dedem Aydın’da ablam İzmir’de oturuyor. Okul dönemim genelde ablamın yanında geçti. Yaz tatillerimiz ise hep dedemin yanında.

Haberin Devamı

Hemşirelik okudum

- Ne okudunuz? Ne mezunusunuz?

Hemşirelik okudum.

- İzmir’de mi okudunuz?

Hayır. Evlendikten sonra Köln’de okudum.

- Erken evlendiniz o zaman?

Biraz erken oldu. 17 yaşında görücü usulü tanıştık. İlk evliliğim o şekilde oldu.

- Eşiniz de Türk müydü?

Evet. Evlendikten sonra Köln’e yerleştik. Ancak benim için çok sıkıcı dönemdi. Sürekli arkadaşlarımla buluşmak bana göre değildi, bir şeyler yapmam gerekiyordu. Almancamı ve kendimi geliştirmek için kurslara gitmeye başladım. Sonra bir hamilelik durumum oldu. 1992’de kızım doğdu. Anaokuluna gitmeye başladıktan sonra da benim okul serüvenlerim başladı. Hemşirelik okudum.

- Kaç yaşındaydınız o zamanlar?

26-27 yaşında.

- Hem annelik hem okumak zor olmadı mı?

Çok zor oldu ama ilk eşimin desteğini o zamanlarda çok gördüm. Kızım küçük olduğu için ona zaman ayırdı. Ben de böylece okulumu bitirdim. Hatta kızımla okullarımız yan yanaydı, teneffüslerde buluşuyorduk beraber. (Gülüyor.) Hastanelerde çalıştım. Sonra da boşandık.

Haberin Devamı

Tek başıma başardım

- Kaç yıl önce boşandınız?

Kızım 15 yaşındaydı.

- Sonra Türkiye’ye dönüş mü?

Hayır. Türkiye’ye dönüşümüz o zaman değil. O dönemde tek başıma mücadele başladı. Kızım küçüktü ve tek başıma kalmıştım. Çok şükür tek başıma birçok şeyi başardığıma inanıyorum. Bir kadın olarak mücadele etmek kolay iş değil.

- Almanya’da kadınlara daha çok destek oluyorlar sanırım...

Evet bizden daha çok destekliyorlar. Sosyal yardımlar alıyorsunuz. Ev kiranızı ödüyorlar. Ancak benim o dönem yardıma ihtiyacım yoktu, işim vardı.

- Türkiye’ye ne zaman döndünüz?

Dört yıl oldu.

- Peki, Alaçatı Port Hotel’de işletmeci olarak görev almanız nasıl oldu?

Buraya başlamam Aykut Bey sayesinde oldu. Aykut Mutlu, Alaçatı Port projesinin kurucularından. Kendisi baba gibi gördüğüm çok sevdiğim bir insan. O bana çok destek verdi, “Çok sıcak ve cana yakın bir insansın. Otelciliğin sana yakışacağına inanıyorum” dedi. Farklı bir daldı otelcilik ama destekleriyle ilk başlangıcı yaptım.

- Alışmak zor oldu mu?

Çok kolay olmadı. Yurtdışında yaşadığım için yıllarca oranın disiplinine alıştım. Burada en çok karşılaştığım sıkıntı, bir şey yaptıracağım zaman, “Bugün geleceğim” diyenlerin bir hafta sonra uğraması oldu.

Haberin Devamı

İzmir artık evim gibi

- İzmir’de olmayı, Alaçatı’da yaşamayı sevdiniz mi?

İlk dönemler alışamadım. Ama mart ayından beri Köln’e gittiğimde artık Alaçatı’yı özlediğimi fark ettim. İzmir artık benim evim gibi oldu.

- Gelecek hedefleriniz arasında neler var?

Kişisel olarak hedefim aslında daha çok sanatla ilgilenmek. Resim yapıyorum ama en çok istediğim şey kendi tasarımım kıyafetleri yapmak. Giyinmeyi çok seviyorum. Bir kıyafete baktığım zaman, “Ben olsam böyle yapardım” diye düzeltmelerde bulunuyorum. Bu çok hoşuma gidiyor.

- Peki otelle ilgili?

Port Alaçatı Hotel’in kıyı şeridi, yanımızdaki otelle birleşip bir plaj haline gelecek. Seneye otel bünyemizde masaj ve SPA salonlarımızı da açmayı düşünüyoruz.

- İzmir’de nereleri seviyorsunuz?

Karşıyaka taraflarını daha çok seviyorum. Orada büyüdüğüm için daha çok...

- Sizce İzmir hak ettiği noktada mı?

Hayır değil. Öncelikle entteki düzensiz yapılaşmaların azalması gerekiyor.

- Hangi alanlarda marka olabilir?

Turizmde olabilir. Mesela Çeşme’de termal suları yaygınlaştırıp sezon süresini 45 günden daha fazla bir süreye çıkarabiliriz. Bu herkes açısından daha iyi olur. Çeşme’nin dünyadaki diğer turizm yerlerinden hiçbir eksiği yok.
Alaçatı zaten butik bir yer. Belediyelerin altyapı sorununu bir an önce çözmesi gerekiyor. Yolların düzeltilmesi, gerekli bakımların zamanında yapılması şart. Denetimlerin artması ve insanların da çevreye duyarlı olmaları lazım.

Yazarlar