Aslında Hikaye Başka: Malefiz

Çok masal okumuş, çok dinlemiş bir kız çocuğu olarak (ki bilirsiniz, masalları genelde kızlar sever ve bu hayatları boyunca sürer) en sevdiğim tiptir Malefiz!

Başlı başına bir tiptir o! O ne müşkülpesent duruştur öyle, o ne keskin renkler, gücünün gölgesi boynuzlar, acımasız dudaklar ve kudretli eller! Çizgileriyle, ekranlara, sayfalara yansımasıyla büyülemiştir beni, gördüğüm ilk andan beri Uyuyan Güzel’i lanetleyen kötü peri . . .

Malefiz’i akademi ödüllü oyuncu, güzeller güzeli Angelina Jolie’nin oynayacağını öğrenir öğrenmez heyecanım ikiye katlandı. Yanılmamıştım, büyülendim . . .

Haberin Devamı

Uyuyan Güzel’in Pabucu Damda

Bazen tek bir gerçeklik olsa da, herkesin doğrusu kendine. Herkes için bir doğru evrende muhakkak bulunur. Diğer bir doğru da, sorunları kestirip atmak yerine sebepleri bulmak ve tekrarlanmamasına çalışmak elbet . . .

Bu sebeple olacak, prodüktör Joe Roth’un da dediği gibi “Neden?” sorusu işleniyor filmde. Kötü kalpli cadının gözünden bakıyoruz masala. Minicik bir bebeği, sırf doğum kutlamasına çağrılmadığı için lanetlediği söylenen cadının hikayesini kendi sebepleriyle izliyoruz.

Hollywood, bir kez daha kötülerin tarafından bakıyor; daha önce de Pamuk Prenses’in kötü kalpli cadısını Charlize Theron’un sanatıyla izlemiş, Pamuk Prenses’i neredeyse tümüyle gözden çıkarmıştık. Şimdi de olan Uyuyan Güzel Aurora’ya olacak anlaşılan?

Bir zamanların perisi Malefiz’i mutlu çocuk halleriyle, ormanında kendi gibi peri dostlarıyla tatlı sohbetler içinde, dev kanatlarıyla uçarken göklerde ve uçucu gündüz düşlerinde izliyoruz. Sonra dostlukla gelişen bir aşk ve makam hırsıyla dolu, durdurulamaz bir ihanet peydah oluyor genç perinin hayatında . . . Ve ardından yıkım. Dönüşüm işte burada başlıyor . . . Hem fiziksel, hem de kalben, Malefiz kendini dönüştürüyor, değişiyor, kundaktaki minicik yavruyu bile lanetleyecek kadar kötü, evrenin en kötüsü bir cadıya dönüşüyor.

Yalnız değil, yanında attan, ejderhaya, istediği her şeye dönüştürüp kendisine yaver yaptığı yol arkadaşı Kuzgun da var . . .

Haberin Devamı

Sam Riley, Kuzgun rolünde hem mizah yapıyor, hem de film boyunda Malefiz’in en iyi arkadaşı, çocuk Aurora’nınsa bir bakıma koruyucusu olup, gönlümüzü kazanıyor.

Kedi Kadın Malefiz!

Büyüyüp de sonsuz bir uykuya dalacak olan meşhur Aurora’yı canlandıran Elle Faning filmde, oyunculuk bakımından oldukça yetersiz, hatta benim gözümde sıkıcı bir noktaya varıyor.

Filmin sürpriz yüzü ise, en son Elysium’da Ajan Kruger ve Old Boy’da psikopat Adrian olarak izlediğimiz karizmatik oyuncu Sharlto Copley. Keşke Malefiz’in ilk aşkından, koltuk sevdalısı, acımasız krala dönüşen Copley ile Jolie’nin sahneleri çok daha uzun olsaydı, iki oyuncuyu aynı karede izlemenin keyfine doyulmadı. Yeri gelmişken, Kral ile hesaplaşma sahnelerinde Malefiz’i neredeyse Kedi Kadın olarak izliyoruz, öyle havalı, öyle dişil bir kahramana dönüşüyor!

Malefiz’ın yönetmenlik koltuğuna oturan Robert Stromberg’in bu anlamda ilk deneyimi; kendisini Avatar, Muhteşem ve Kudretli Oz ve Alice Harikalar Diyarında’nın yapım tasarımcısı, Açlık Oyunları ve Pi’nin Yaşamı’nınsa görsel efektlerini yapan usta kişi olarak tanıyoruz.

Haberin Devamı

Senaryo ise başarılı yazarlar Linda Woolverton ve Charles Perrault tarafından kaleme alınmış. (Gönül, Malefiz’den biraz daha aşk, hayal kırıklığı ve bir tutam da hayatın anlamını duymak isterdi.)

Aşk Kırıntısı Değil, Gerçek Sevgi

Son olarak, en mühim mesele, elbette ki şu “gerçek aşk öpücüğü” mevzusu!

Aklıma yine son zamanlar geliyor, izleyenler hemen hatırlayacak: Dokunduğu her şeyi buza dönüştüren, giderek kocaman bir ülkeyi Karlar Ülkesi’ne çeviren Kraliçe Elsa’yı bulan türden bir gerçek aşk buluyor Aurora’yı da.

Hollywood yine yapıyor yapacağını; ilk bakışta aşka ve masallara(!) yaraşır beklentilere meydan okuyan bir tavırla; oldu bittiye getirilecek bir aşk kırıntısıyla değil, derin bir sevgiyle bitiyor film. Telaş yok, kararlı bir yüzleşme, kederli bir pişmanlık ve sonunda geçmişe çizgi çekilerek kazanılmış mutluluk var . . .

Angelina Jolie’nin yeni baştan ve bir şahaser olarak yarattığı Malefiz’in tadı damağımda kalıyor. Eninde sonunda bir masal, hatta belki de “kız filmi” olsa da, görsel efektleriyle doyurucu, madalyonun öteki yüzünü ele alışıyla merak uyandırıcı ve sürükleyici bir yapım Malefiz.

İnsanlar değişir, cadılar da öyle . . .

İyi seyirler dilerim.