En Askerlerden "vururuz" tehdidi

Askerlerden "vururuz" tehdidi

31.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Askerlerden "vururuz" tehdidi

Askerlerden vururuz tehdidi





Edip Bakımcı, Sudan'a yatırım yapmaya karar verdi... İş görüşmelerinde ikram edilen suyu içti, hasta oldu. Her gece saat 12'de elektrikler kesildi, klima sustu. 55 derece sıcaklıkta havale geçiriyordu. Üç tekerlekli Rekşe denilen motosikletten düştü. Bakla sevmezdi ama her öğün yemek zorunda kaldı. TIR'larını Sudan gümrüğünden 5-6 bin dolar harcamayla geçireceği söylendi, ama 120 bin dolar ödedi. Bunlar yetmezmiş gibi bir de "IBM" nedeniyle işleri uzadıkça uzadı. IBM ne mi? "İnşallah Bukra Magleş". Türkçesi ise "İnşallah Yarın Olabilir"... Ama o vazgeçmedi. İşleri yoluna koydu. şimdi ise göz ucuyla Cibuti'ye bakıyor.
Cumhurbaşkanı'nın o gün anayasayı fırlatmasıyla oluşan domino etkisi Ankara'dan Antakya'ya kadar uzandı. Yıllardır uğraşa didine milyon euroluk cirolara ulaşmayı başaran Bakımcı Nakliyat'ın sahibi Edip Bakımcı tüm sermayesini sadece ülkesine bağlamaktan korktu.
Okuyan, araştırma raporlarına itibar eden, küreselleşme trendini izleyen yeni kuşak nakliyecilerin temsilcisiydi. Bu özellikleri onu UND Yönetim Kurulu üyeliğine kadar taşımıştı. Elindeki veriler sektördeki gelişmeleri dünya ölçeğinde izlemesine olanak tanıyordu.

'Taşıma işi var' diye öğrenince
İki yıl önce krizin hemen ertesinde Sudan Limanı'ndan Etiopya'ya yılda 4 milyon ton taşıma yapılacağını öğrendi. Ayrıca dört yıl önce Sudan'da petrol bulunduğunu ve ekonomisinin düzelmeye başladığını da biliyordu. "Neden olmasın" düşüncesiyle, ön araştırma için Sudan'a gitti. Sudan Port'ta bir Türk ailesine konuk oldu. Bilmediği bir ülkede sorunla karşılaşmamak ve her işi "uzmanıyla" çözmek için avukatlık bürosu, bir gümrük müşavirliği şirketi ile anlaştı. İş takibi için de İngilizce bilen, üniversite eğitimli bir Sudanlı profesyoneli işe aldı. Bunlarla yetinmedi Türkiye'nin Sudan Büyükelçiliği ile de irtibata geçerek gerekli bilgileri aldı. Aslında işinin kolay olmadığını, yaşam şartlarının zor olduğunu fark etmişti. Yaptığı tüm anlaşmalara rağmen vazgeçebilirdi, eğer o sarışın Avrupalı kız olmasaydı.

Abdo bey'in iyi niyeti
Bakımcı anlatıyor:
"Ben önümdeki yemeği zar zor yerken, İngiliz mi Fransız mı olduğunu anlayamadığım bir kız geldi aynı yemeği iştahla kaşıkladı ve gitti. Kendi kendime o yapıyorsa, ben de yaparım dedim. Sudan yollarındaki kamyonları görünce çok şaşırmıştım. Çoğu ben doğmadan önce üretilmiş 56-60 model araçlardı. Üstelik kiminin direksiyonu sağda, kiminin soldaydı. Hayatımda İlk kez bir direksiyonun ortada bulunduğunu da orada gördüm. Benim götüreceğim TIR'lar sıfır kilometre, en son teknolojinin ürünü olacaktı. Kesin orada iyi iş yapacaktım..."
Cehenneme giden yolların iyi niyet taşları ile döşendiği söylenir ya... Bakımcı bunu bizzat öğrendi. Yeni araç alımı için gittiği TIR firmasında "Baba dostu Abdo Bey" ile karşılaştı. Abdo Bey, dünkü çocuğun girişimci ruhundan etkilenerek, olanca iyi niyetiyle "Bu işleri bırakıyorum. 89 Model TIR'larımı al. Peşinat filan istemiyorum. Düzenini kur, ödersin" dedi.
Bakımcı, bu teklife direnemedi. Hemen Sudan'ı aradı ve 89 model araçların Sudan gümrüğünden geçirilmesi için ne kadar para ödemesi gerektiğini öğrendi. Araç başına ödenecek 500 dolar hiç de fena bir rakam değildi. Hemen ardından daha da iyi bir haber geldi. 30 Haziran'a kadar Sudan'a ihraç edilen araçlarda yaş sınırlaması aranmayacaktı. Yani 500 doları da ödemek zorunda kalmayacaktı.

6 bin dolar ödemeye razı oldu
Mayıs ayında 12 TIR yola çıktı. 30 Haziran'dan önce Port Sudan'da olmak istiyordu. Bir haftalık yol aksiliklerle uzadı ve ne yazık ki, TIR'lar limana indiğinde takvim yaprakları 1 Temmuz'u gösteriyordu. 24 saat yüzünden 6 bin dolar para ödemek canını biraz sıkmasına rağmen parayı gümrük yetkililerine uzattı.
Gümrük yetkilileri "Araç başına 300 dolar değil, 10 bin dolar ödeyeceksiniz" dediklerinde, elindeki yazışma ve belgelerle savunmaya geçti. İşte çilesi o anda başladı. Avukatlık, gümrük müşavirlik bürosu işe yaramamıştı.

Kibirli olduğunu düşündüler
Günler geçiyor, bakımcı kendisine yardım edeceğini düşündüğü Sudanlılarla buluşmayı sürdürüyordu. Bu arada onların âdetlerini de öğrenmişti. Sudanlılar değer verdikleri misafirlerine "su" ikram ediyorlardı. Çünkü su onlar için hayat kadar değerliydi. İkinci derecedeki değerli ikramları ise "Pepsi Cola"ydı. Edip Bakımcı gittiği bir ofiste kendisine uzatılan kahverengi tortulu bir bardak suyu içmek istemedi. Sudanlı işadamı "Ne kadar kibirlisiniz" diye alınınca, aklı gümrükte takılan TIR'larında olduğu için suyu bir dikişte içiverdi. TIR'ları gümrükten çıkaramadı ama Edip Bakımcı, enfeksiyona yakalandı.
Üstelik ilk enfeksiyonu da değildi. Yine bir iş yemeğinin mönüsü, "Bakla, ekmek ve yumurtadan" oluşuyordu. Edip Bakımcı o sofrayı hala hatırlıyor: "Size tarif etmem mümkün değil. Eğer sinekleri kovmayı başarırsanız, bir lokma yersiniz. Yedim ve tabii ki midem bozuldu."...
Bakımcı, aslında 6 bin dolar ödemesi gerekirken, 10'ar bin dolardan 120 bin dolar ödemeyi yaptı ve TIR'larını Sudan topraklarına geçirdi. Elinde makbuzuyla Gümrükten ayrılırken bir görevli arkasından sesleniyordu: "Niye bu kadar çok para ödedin, 6 bin dolar yeterdi." Arkasına dönüp bakmadı bile...
İki yıl aradan sonra Sudan'da işleri yolunda... İşlerinin başında kardeşi duruyor. 16 Türk personel geri geldi. Yerlerine Sudanlılar alındı. Şirket kâr etmeye başladı. Edip Bakımcı şimdi hayatından memnun. Geçtiğimiz hafta Cibuti'deydi. Henüz yatırıma karar vermemiş ama içinden de geçirmiyor, değil.

TIR'larla birlikte Türkiye'den 17 kişilik bir personel de gelmişti. Bakımcı, personeliyle birlikte Port Sudan'dan Hartum'a geçtiğinde, orada daha önce kiralanan bir daireye yerleştiler. Suyu, kliması olan, görece konforlu bir daireydi. Bu kez yemek tercihlerini kendileri yaptılar ve balık yediler. Gerisini Edip Bakımcı anlatıyor:
"Gece odalarımıza çekildik. Tam 12'de elektrikler kesildi. Üstelik her gece kesilirmiş, bunu bilmiyorduk. Bir anda 55 derece sıcaklıkla bunaldık. Hepimiz uyandık. Mutfağa koştuk. Sular akmıyordu. Yediğimiz tuzlu balık yüzünden 'su' diye kıvranıyorduk. Bir de sıcak bastırınca, havale geçirir gibi oldum. Can havliyle sokağa çıkma yasağına rağmen kendimi sokağa attım. Arkamdan da arkadaşlar koştu. Karşımıza silahlı askerler çıktı. Eğer ev dönmezsek bizi vurmakla tehdit ettiler. Çaresiz döndük. İlk işimiz jeneratör almaktı."

Şeriat ülkesinde teneke barda içki
Bakımcı, sorunu çözemeyince etrafını bir sürü Sudanlı 'işadamı' sardı. İçlerinden biri "İşini hallederim, birkaç kadeh içip konuşalım" dediğinde, şeriat nedeniyle içkinin yasak olduğunu bildiğinden yabancılara özel bir yere gideceğini sanıyordu.
"Adam kendisini işadamı olarak tanıttı. Yerel kıyafetler içinde herkes birbirine benziyor. Ama şeriatla yönetilen bir ülkede 'bara gidelim', filan deyince azıcık da merakla adamı izledim. İlk şoku arabasında yaşadım. Araba dökülüyordu. Tenekeden yapılmış bir mahalleye girdik. Dam naylonlarla örtülüydü. İçkimizi içtik ama tabii işim çözülmedi"

"Ağlamak istedim"
Kaza geçirmekten korktuğu için taksilere binmeyen Bakımcı, üç tekerli motosikletleri (Rekşe) tercih ediyor. Bir gün o bozuk yollarda Rekşe devrildi, bakımcı düştü. Canı acımıştı ama aldırmadı, başka birine bindi. Bu araç da su birikintisine girdi. Edip Bakımcı o anı şöyle anlatıyor:
"Pis su ne sağımdaki ne de solumdaki adama bulaşmadan benim üstüme geldi. Ağzım bile dolmuştu. Gülme krizine tutuldum. Aslında ağlamak istiyordum. Türkiye'de bir yaşındaki ikizlerimi görmeyeli üç ay olmuştu. TIR'larım üç aydır gümrükteydi. Oysa Sudan'a bir haftalığına gelmiştim. Türkiye'de kriz vardı, yokluğumda işlerim daha da kötüye gidiyordu. Az buçuk Arapça'mla işlerimi kendim takip ediyordum ama İngilizler'in IBM adını taktıkları Sudanlı bürokratlar hayatımı zindan ediyorlardı. "İnşallah Bukra Magleş!" O gün kararımı verdim. TIR başına 10 bin doları ödeyip kurtulacaktım."



BUSINESS


Başkanın adamları
Turizmin ikizleri
Dokun bana
Sudanlılar 'İnşallah Bukra Magleş' diye diye ağlattılar
'Zeki, çevik, ahlaklı' ve işadamı sporcular dönemi
Unvan değişiyor... İşte o kadar!..
İlk sucumuz Hamidiye'ydi
İnşaat krize girince suda Lido markasını yarattı
Erikli, damacanada bayilikler veriyor
Şaşal, 10 yıllığına DanoneSa'nın
Finansal kiralamada yeni esaslar
Bergama'nın taşını İngiltere Kraliyet Ailesi'ne sattı
Ben bir ceviz ağacıyım tabanca kabzasında
Şimdi okullu oldular
MİT, İshak Alaton'u 'koyu pembe' yemekhane nedeniyle sorgulayınca...
araştırıp, geliştirip, satıyorlar
Mustafa Reis ağlarını attı, bekliyor
İlaçlama uçağı ve plaza satışı ilanı bile var
Ofislerde 'bumerang' var