En Bazı ülke işadamları için 'isimlerine leke gelmesi' çok kötü birşey

Bazı ülke işadamları için 'isimlerine leke gelmesi' çok kötü birşey

17.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bazı ülke işadamları için 'isimlerine leke gelmesi' çok kötü birşey

Bazı ülke işadamları için isimlerine leke gelmesi çok kötü birşey





Borsamızın büyüyememesini sadece ekonomideki olumsuz gelişmelere bağlayamayız. Borsanın büyüyememesinde iş etiğine / iş ahlakına aykırı davranışlarıyla çok sayıda iş adamının sorumluluğu vardır.
İşadamlarımızın etik olmayan davranışları, halkı borsadan soğutmuş uzaklaştırmış, borsanın üç - beş spekülatörün eline geçmesine ve borsa kaynağının kurumasına neden olmuştur.
Belki bunlar çok sert ifadeler ama, gerçek bu.
Borsa olmadan ekonomik büyüklükte yatırımlar gerçekleştirilemez. Ekonomi büyüyemez. Borsa yatırım ve üretimin kaynağıdır.
Türkiye'de borsa kurulmadan önce bazı önemli sanayi kuruluşlarımız halka satılan hisse senetlerinden oluşan kaynaklarla kuruldu. Faaliyete geçti ve büyüdü.
Borsa kurulunca, işlemeye başlayınca genel beklenti ekonomik büyüklükteki yatırımların borsa için de finansmanının sağlanması ve böylece tasarrufların giderek daha büyük ölçüde yatırımlara yönelmesi idi.
Fakat beklenmedik bir gelişme oldu. Şahıs şirketleri ve aile şirketleri halka açılmaya başladı... Bu şirketlerin çoğu yeni yatırımlar için değil, kasada duran hisse senetlerini nakde dönüştürmek için borsayı kullandı. Halka açılan şirketlerde satılan hisselere yönetime katılım imkanı tanınmadı. Halka satılan hisselerin bedeli, şirket sahiplerinin ve ailelerinin şahsi hesaplarına, ceplerine girdi. Esas etik olmayan davranış bundan sonra başladı. Kasadaki kağıtları nakde dönüştüren ve ceplerine koyan işadamları ve aileler borsadan hisse senedi satın alanları unuttu.
Borsanın gelişmiş ülkelerde bir şirketin itibarı hisse senedinin borsadaki performansı ile ölçülür. Şirket yöneticisi şirket hisselerinin değer artışı ölçüsünde alkış toplar.
Bizde ise tersi oldu. Hisseleri borsada işlem gören şirketler bu hisselerin şirket kazancından alacağı payı bir külfet olarak değerlendirerek şirket kazançlarını başka şekillerde kullanmaya yöneldi. Amortisman teşviği bahanesiyle kazançlar yatırım harcamalarına dönüştürülerek, hisse senetlerine temettü dağıtımından kaçınıldı.
Açık anlatımıyla halka açıklık şahıs ve aile şirketi yapısında herhangi bir değişikliğe yolaçmadı. Sadece halka açılma nedeniyle şirket hissesini satın alanların bu hisseleri nedeniyle şirketten alabilecekleri temettüyü kısıtlama formülleri gündeme geldi.
Bu davranışı etik bir davranış olarak kabul etmek imkansız... Bu etik olmayan davranış ile borsaya açılan işadamları kendi bindikleri dalı keser oldu... Hisse senetleri borsada değer kazanmadı. Değer kaybetti.
Maalesef bu şekilde davrananların sayısı çok olduğu içindir ki yatırımcı borsadan giderek soğudu. Hisse senedi satın alanlar şirketlerin ortağı olarak değil de "kağıda para yatıran saf vatandaşlar" olarak kabul edilince sistem çökmeye başladı.
Bugün borsada yeni kurulacak bir şirketin hisse senetlerinin halka arzı veya kurulu bir şirketin halka açılması imkansız hale gelmiş ise bunda işadamlarının etik olmayan davranışlarının büyük etkisi var. Bu çarpık yapının kısa sürede düzelmesi, halkı tekrar borsaya çekmek çok zor... Borsa tecrübesi yaşamış olanlar genelde şirket sahiplerinin etik olmayan davranışlarını çok iyi değerlendiriyor.
- Hangi şirket sahibinin bilanço oyunu ile temettü dağıtmadığı
- Hangi şirket sahibinin, hisse senedi fiyatı biraz oynadığında borsaya el altından hisse senedi sürdüğü
- Hangi şirket sahibinin kendi hisse senetleriyle oynayarak "Keriz silkelediği"
- Hangi şirket sahibinin, hangi spekülatörle işbirliği içinde olduğu biliniyor.
İşte bunun içindir ki halk borsadan uzaklaştı. İşte işadamlarının etik olmayan iş ahlakı ile çelişen bu davranışları nedeniyle ki, ekonomi için büyük önem taşıyan bir kaynak kurutuldu.

Türkiye'de rüşvet vermek olağan hale gelmiş durumda... Halbuki rüşvet iş etiği/iş ahlakı bakımından büyük bir suç.
Türkiye'de rüşvet verdiğini ballandırarak anlatmak, kime ne kadar rüşvet vererek iş yaptırdığını hikaye etmek bir marifet sayılır. Geçen haftanın en önemli haberi Güney Kore'nin güçlü sanayici ailesinin bir ferdinin rüşvet ithamını kendisinin ve ailesinin saygınlığına bir leke olarak kabul ederek intihar etmesi idi.
Sanayi şirketi Hyundai'nin 55 yaşındaki Başkanı Chung Monghun 2000 yılında Güney ve Kuzey Kore arasında yapılacak zirve toplantısının gerçekleşmesinin sağlamak için Kuzey Kore hükümetine rüşvet vermekle suçlanıyordu.
Güney Kore'nin eski devlet başkanı Hyundai şirketinin Kuzey Kore'ye para ödemesinin sorumluluğunu üstlenmiş ve bu ödemenin barış ve uluslararası çıkarlar düşünülerek yapıldığını açıklamıştı.
Kendi çıkarı veya şirketin çıkarı ötesinde, ülkesinin Kuzey Kore ile bağlarının güçlenmesi amacıyla ve kendi devlet başkanına yardım amacıyla yapılan harcamaların rüşvet olarak dillenmesi Güney Kore'nin en büyük sanayi kuruluşunun sahibini ve yöneticisini ölüme itti.
Bazı kimseler etiğe değer veriyor. Bazı kimseler için isimlerini temiz tutmak çok önemli. İsimlerin kirlenmesi onların intiharı göze almalarına yol açıyor. Bilemiyorum bundan bizim alabileceğimiz dersler var mı?



BUSINESS


İyi ki doğdunuz Suna Hanım
Küfür insanı ünlü yapar mı?
Korka korka yılda 800 gram çikolata yiyoruz
'Siz Türkler yaz iyimserisiniz'
Ne olacak bu rakının hali?
Hollandalılar bizim bombus arısının tanesini 10 dolara satıyor
Hiç ayna karşısında çıplak dans ettiniz mi?
Borsanın büyüyememesinden işadamlarımız sorumlu
Konser saatine kadar saklanıyor
Localı, barlı, yatar koltuklu 90 sinema salonu kuracaklar
Takının müşterisi erkekler
Zincir markete gir, marka ol!
Temel içgüdüleri baştan çıkarıyorlar
İnternette 450 sanal restoran açtı
Terzi İtalya'dan, prova Türkiye'de, dikiş İsviçre'de
Dört yıl elde tutulan gayrimenkulün satışındaki kazanca vergi yok