09.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Merkez Bankacı olarak ABD Federal Reserve Başkanı Alan Greenspan, kontrol etiği 'güç' kadar, yönetim tarzından da kaylanan haklı bir üne sahiptir. Güç, ABD ekonomisinin büyüklüğünden, doların uluslararası para olarak oynadığı büyük rolden, Greenspan'ın bu paranın patronu olmasından kaynaklanıyor. Ama bu, Merkez Bankası evrakların altında imzasına sıklıkla rastlanmasına indirgenemez. Çünkü yasayla korunan özerkliğine dayanan kararları, koca ABD ekonomisinin yönünü belirliyor ve Greenspan politikacıların arzularına hiç aldırmıyor. Dünyanın 'politik efendileri'ne yeri geldiğinde bu kafa tutuşun çok çarpıcı örnekleri de var. Tekrar seçilme araşyışındaki muhafazakar Cumhuriyetçi Başkan George Bush'un Cumhuriyetçi FED Başkanı Alan Greenspan'dan destek ummasını boşa çıkarması gibi...
Şimdi dünya ölçeğinde ABD ekonomisi ile rekabet eden ve birleşik gücü ile ABD ekonomisine yakın bir büyüklük ortaya koyan Avrupa Birliği'nde merkez bankasının başına da benzer bir kişilik oturuyor: Jean Claude Trichet! Politikacılar ile ilişkisinde Greenspan'a benzer bir kariyere sahip. O da Fransa Devlet Başkanı Chirac tarafından, faiz oranlarını indirmediği ve büyümeye engel olduğu gerekçeleriyle seçim kampanyası sırasında boy hedefi haline getirildiği halde, sadece Fransız Frangı'nın itibarı ile ilgilenmişti. İşte bu nedenle, frangı güçlendiren ve itibar kazandıran kişi' olarak tanınan Trichet, "Frangın ayetullahı" olarak anılıyor.
Euro'nun başındaki ayetullah
Ama şimdi eğer olabilirse 'euro'nun ayetullahı' olmak durumunda. İşini profesyonelce sahiplendiğinin ilk işaretleri de geldi. Yurttaşları Trichet'in Avrupa Birliği Merkez Bankası'nın başına geçmesinin yararlarını görmek isteyebilecek Fransızlar'a göndermeler de içeren ilk açıklamasında, "Artık demeçlerimi bir Fransız olarak değil, Avrupa Merkez Bankası Başkanı olarak vereceğim" dedi.
Trichet'in profili ile ilgili söylenebilecek birkaç şey daha var: Selefi Wim Duisenberg'e göre 'daha sakin' ve 'ikna edici' bir kişilik. Ama bu üslubun 'Euro Bölgesi' ekonomisinin 'durgunluktan' çıkışı için yeni bir olanak getirip getirmeyeceği şimdilik belirsiz. Aynı şekilde, Trichet'in, doların patronu Greenspan'la bilek güreşine girerek, bu kez de sadece 'Euro'nun itibarı' ile ilgilenmesi halinde, bu üslubun, büyüme arayışındaki Avrupalı politikacıların isteklerini ne kadar yatıştıracağı da belirsiz.
Avrupa'daki ikinci ekonomik gündem, euro gibi 'kamusal' bir sorun değil, İtalyan moda devi Gucci'nin 'özel' sorunları oluşturdu. Markanın iki güçlü ismi tasarımcı Tom Ford ve CEO Domenico De Sole, geçtiğimiz hafta içerisinde görevlerini bırakma kararı aldıklarını açıkladı.
Yaklaşık 10 yıl kadar önce iflasın eşiğinde olan şirkete gelerek onu tekrar global bir marka haline getiren ve Pinault Printemps Redoute (PPR) firmasına satan Ford ve De Sole'un açıklamalarının ardından, PPR hisseleri yüzde 4.8 değer yitirdi. 7.8 milyar euroluk piyasa değeri bulunan PPR, aynı zamanda Yves Saint Laurent markasının da sahibi.
İki önemli ismin ayrılma kararına yol açan olay, PPR'ın, iki firma için farklı tasarımcılarla çalışmayı istemesi oldu. Tom Ford ise her iki markayı da tasarlamak isteğinde diretmişti. Moda dünyası, Gucci'de Tom Ford'un yerinin doldurulamayacağını, ayrılışının 'yıkıcı bir etki' yapacağını düşünüyor. Eğer bu tahmin gerçekleşirse, Tom Ford, hayata dönüşünü sağladığı şirketi, ayrılışı ile yeniden başladığı noktada bırakmış olacak.
Versace'ye gidebilirler
Moda danışmanı Carlo Pambianco, "Gerçekten de Ford'un yerini doldurabilecek doğru insanı bulmak çok zor. Herşeyi değiştirecek birisini istemiyorsunuz, aynı zamanda bu işleri götürebilecek yaratıcı beyinler arıyorsunuz, bu son derece zor bir iş" diye konuştu.
Moda çevrelerindeyse birçok spekülasyon dolaşıyor. İkilinin, Versace'nin başına geçebileceği konuşuluyor. Ancak salı günü yaptığı açıklamada De Sole, Gucci'nin rakiplerinden birisinden teklif almadıklarını Gucci'yle rekabet gibi bir niyetlerinin de olmadığını söyledi. De Sole, yatıyla denize açılabileceğini belirtirken, Tom Ford'un da bir Hollywood yapımında rol alması gündemde.
Trichet, euro bölgesinde ekonomik istikrar euronun başarısı için 'bağımsızlık, şeffaflık' ve 'yerel yönetimlere yetki' konularını son derece 'elzem' görüyor.
Euro bölgesinde dünyadaki ekonomik canlanma belirtilerine paralel bir şekilde gelen 'çıkış sinyalleri' ile birlikte 2004 ve 2005 yıllarında AB ekonomisinin toparlanacağına ilişkin son veriler işini kolaylaştırmakla birlikte, analistler bir dizi zorluktan söz ediyorlar.
'Euro'ya erken geçildiği, üye ülkelerin ekonomik açıdan ciddi farklılıkları olduğu, büyüme ve daralma dönemlerinin tam bir paralellik göstermediği, bazıları daralırken, bazı ekonomilerin genişleme sürecine girdiği, örneğin İngiliz ekonomisi daha iyi bir büyüme trendi sergilerken Almanya'nın ciddi problemleri bulunduğu, ortak paranın ülkelerin kendi durumlarına göre faiz politikaları oluşturmalarına engel olduğu ve sonuç olarak, birliğin ortak para birimi kullanabilecek kadar iyi bir noktada olmadığı' gibi radikal görüşleri bir kenara bırakırsak, sadece 'zorluklar'dan söz eden analizler de şunları sıralıyor:
Emeklilik sistemi zorlanıyor