En 'Yüreğinde bitmeyen sevdaların acısı'

'Yüreğinde bitmeyen sevdaların acısı'

05.10.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Yüreğinde bitmeyen sevdaların acısı'

Yüreğinde bitmeyen sevdaların acısı





Elazığ'da kiraz ağaçları, yediveren gülleri asmalar arasında ördeklerle, tavuklarla içiçe bir çocukluk... Belediye başkanlığı yapmış babanın 'ele avuca sığmaz' oğlu. Butik sahibi dayının yanında çıraklık, ilk 'para kazanma' deneyimi... Salt 'onunla vakit geçirebilmek için' gittiği diğer dayının eczanesinde, uzun 'nöbet' geceleri... Erzurum Atatürk Üniversitesi'nden mezuniyet, Elazığ'da ilk butik... Ve 'Ver elini İstanbul!' 1984 yılı, Akmerkez'de mağaza. Damat Tween markasının sancılı doğuşu. Büyüme zamanı, yurtdışında 31, yurtiçinde 26 mağaza. 60 milyon dolar ciro.
Sonunda başarının tescili: The London College of Fashion'ın bilimsel araştırma tezi oldu. Danimarka'dan bir öğrenci grubu şirketini incelemeye geldi. Dünyada 50 tane başarı öyküsü seçildi, Türkiye'den seçilen tek isim oydu. Bu satır başları Damat - Tween'in sahibi Süleyman Orakçıoğlu'nun hayatından. Şair, yeğenlerine tutkun, en büyük zevki çocukları ve yeğenleri ile futbol oynamak olan Orakçıoğlu ile konuşuyoruz. 'Çocukluk?' diye sorunca o günleri anlatırken yüzünde belli belirsiz bir tebessüm beliriyor. Babasını hatırlıyor.
"Babam parayla işi olan birisi değildi. Politika geçmişi var. Belediye başkanlığı da yaptı. Milletvekili adayı bile olmuştu" diyor. Dört kardeş olduklarını belirten Orakçıoğlu, "Babam benim için 'Ben sadece Süleyman'a hakim olamayacağım' derdi. Disiplini severdi. Aslında yaptıklarım bir yandan da hoşuna gidiyordu. Çünkü bana hayır dendiğinde, ben o 'hayır'ın çözümünü bir şekilde buluyordum" diyor. "Mesela?" diye soruyorum, anlatıyor: "Bisikletimi değiştirecektim. 'Hayır' dedi. Bir anlaşma teklif ettim. Matematikten ikmale kalmıştım. 10 alırsam yeni bisiklet alacağını söyledi. İmkansız gibi görünüyordu. Ama geceli gündüzlü çalışıp aldım. Ve bisikletimi kazandım."

'Bu kafada mücevher var'
Orakçıoğlu öyle başarılı bir öğrenciymiş ki, bir gün öğretmeni kafasına hafifçe vurarak şöyle demiş: "Sen bu kafaya iyi bak. Bu kafanın içinde cevher var." Orakçıoğlu şaşırmış. Eve gider gitmez annesine "Anne öğretmen kafanın içinde mücevher var" dedi diye söylemiş. Çocuk aklı ile kafasının içinde gerçekten mücevher var sanmış.
Orakçıoğlu, ilk parayı da konfeksiyondan kazanmış. "O dönem dayım Elazığ'ın en büyük butiğine sahipti. Tatillerde onun işyerine gider seri sonu gömlekleri mağaza dışında satardım. Dayımla bir anlaşma yapmıştık. Sattığım gömlekler üzerinden ilk paramı da kazanmıştım" diyor.
Orakçıoğlu'nu hayatında en çok eczacı olan diğer dayısı etkilemiş. "Onu çok geç yaşta kaybettim. Hep rol model olarak aldım. Vizyonu çok geniş bir insandı. Beş altı yıl önce beni aradı. Kolay kolay telefon açacak birisi değildi. Arayınca şaşırdım 'bir şey mi oldu' diye. Telefonda bana 'Büyüyorsun, güzel şeyler yapıyorsun ama hayatta bir şeyi unutma. Büyüdüğün zaman büyüdüğün kadar küçüleceksin. Asla mütevazı olmayı unutma' dedi. Bunu hiç unutmam" diyor.
Dayısıyla birlikte vakit geçirebilmek için eczanesine sık sık giden Orakçıoğlu, ilaçlara aşina olmuş. Özellikle nöbetçi olduğu dönemlerde yanına gittiğinde çok enteresan nöbet geceleri geçirmiş. "Uyuşturucu kullananlarının eczaneye geldiği, tehditle ilaç almak istediği de oldu" diye anlatıyor.

Önce Kiğılı'nın malını sattı
Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Mezunu olan Orakçıoğlu bir süre sonra kardeşleriyle birlikte Elazığ'da bir butik açmış. Kiğılı'dan mal alıp satmış. 1984'te İstanbul'a gelmiş. Fason üretim yaptırtıp toptan satışa başlamış. "Ben riski severim" diyen Orakçıoğlu, ilk mağazasını Akmerkez'de açmış.
Yurtdışı ilk mağazayı da Güney Afrika'da açan şirketi Damat'ın şu anda yurtdışında 31, yurtiçinde de 26 mağazası var. Orakçıoğlu, "Sadece İspanya'da yedi mağazamız var. Yılsonuna kadar 10'a çıkaracağız. 2005'e kadar hedefimiz 40 mağazaya ulaşmak. Grup olarak bu yıl 60 milyon dolar ciro hedefliyoruz" diyor.

Gay müşterinin de etkisi var
"Erkek giyiminde son dönemde feminen bir hava seziliyor, değil mi?" diye soruyorum. "Değişimin içinde olmak zorundasınız.
Bazen ben de tasarımcı arkadaşlarımı 'Kime satacaksınız. Bunlarda feminen bir hava var' diye uyarıyorum. Ama sonra da pişman oluyorum" diye yanıtlıyor.
Bu kez "Acaba gay müşteri mi keşfedildi?" diye soruyorum. Yanıtı şöyle: "Bunun etkisi de var. Ama artık 'giyilmez' diye bir kavram kalmadı. Dünya koleksiyonlarında kolay algılanabilecek modeller yok."

BBC'ye izin verdi
Orakçıoğlu kendisini en çok gururlandıran anısını da şöyle anlatıyor: "BBC'nin Tweenies adlı çocuk programı için aynı marka adıyla t - shirt dağıtmak istemiş. Öğrenmişler ki bu markanın Avrupa'daki lisans hakları bizde. Bizden izin istediler tabi. Bu nedenle BBC'ye sınırlı olarak izin verdik. Promosyon olarak yapabilirsiniz dedik.
Ayrıca şirketimiz The London College of Fashion'ın bilimsel araştırma tezi oldu. Danimarka'dan bir öğrenci grubu geldi. Dünyada 50 tane başarı öyküsü seçmişler. Türkiye'den de ben varmışım. Bunlar beni gururlandıran olaylar."
Her sabah spor yapan Orakçıoğlu, kendisini en iyi hissettiği anın çocukları ve yeğenleriyle yaptığı futbol maçları olduğunu söylüyor.
Vakit kaybetmeden böyle bir maçı seyretmek ve görüntülemek istediğimizi söylüyorum. Maçta buluşmak üzere sözleşip ofisinden ayrılıyorum.

Damat - Tween'in sahibi Süleyman Orakçıoğlu, aynı zamanda İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı. Orakçıoğlu'nu ihracat, kurlar vs. gibi ekonomik konularda verdiği demeçlerden tanıyorduk ama şair yönünü hayır. Söyleşi sırasında gözleri dolduğu an aklıma geldi: 'Şiir yazıyorsunuz değil mi?' diye sordum. Şaşırarak, sıkılarak "Evet" dedi. Sormasam belki de hiç söylemeyecekti. Söylemekle de kalmadı en sevdiği şiirini de verdi.
Orakçıoğlu, "Duygusal insan, hayatı dolu dolu yaşayan insandır. Hayal etmek çok önemli. Hayalleriniz sizin yol haritanız oluyor. 'Hayalleri olanlar uyumazlar' diye bir deyim var. Bunu çok severim" diyor. Orakçıoğlu'nun şiiri şöyle:

Bir gün anlayacaksın beni
Gözlerinin önünde
bir sis bulutu dalgalanacak.
Hatıralardan bir ses duyacaksın.
Oturup yalvaracaksın tanrıya,
Geri dönsün diye...
Gözlerini hatırlayacaksın.
O kahverengi gözleri,
Paslı bir bıçak gibi saplanacak
Kalbine...
Anlayacaksın işte o zaman,
Yalnızlığın ne demek olduğunu.
Koşacaksın loş ve ıssız sokaklarda
Yeniden yaşamak isteyeceksin o günleri,
Yitirmiş olacaksın işte o zaman tüm umutlarını.
Yakalamak, tutmak isteyeceksin anıları, bir an bile olsa...
Ama boş, ama çaresiz, b itkin, yorgun Yüreğinde bitmeyen sevdaların acısı.



BUSINESS


Gümüş yüzükle, türban da olmasa ayıramayacağız valla...
İslami kesim ya da 'Türkiye'nin Pigmeleri'
'Kelleler koltukta, dolarlar bodrumda'
Yunanistan'a katır sattı katır yüküyle para kazandı
Ürün tasarımında 'interaktif' döneme giriliyor
Doğdukları şehirde okul yaptırıp gençlerin okumak için gurbete düşmesini istemiyorlar
Avrupa'nın kelleri Türkiye'de saç ektiriyor
Adrenalin yükseldi, beyne oksijen gitmedi
Jelibon'un reklamı için karting pistine gitti, gidiş o gidiş!
'Patronlar yaşlandı şirketler kurumsallaştı'
İl il dolaşarak memleketin gözüne bakacak
Damat Bey hem şair hem futbolcu
Muş'un lalesi var, hesabı yok
200 metrekareden büyük konutlar, sıfır Emlak Vergisi oranından yararlanamayacak
Bir gece hayal etti hayali yok sattı
Bayburt'a ehram dokuma Tunceli'ye tel çivi yatırımı
Rusya'da, ABD gazetelerini Almanlar yayımlayacak
Levi's 'kızlara özel' mağaza açacak
Moda, pisuvardan ilham aldı
Üç haberde dünya turu