Gündem Ecevit'in 12 Eylül'deki başörtüsü uyarısı!..

Ecevit'in 12 Eylül'deki başörtüsü uyarısı!..

24.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Mahkûm Ecevit, 12 Eylül'de Arayış dergisini yazılı talimatlarla hapishaneden yönetti. "Arayış yazışmaları", Ecevit arşivinde özel yer tutuyor. Bunlar, hapse atıldığında çıkardığı Arayış dergisine günbegün yolladığı notlar... Konuların nasıl işleneceğine kadar ayrıntılı talimatlar içeren bu notlara harfiyen uyuluyor, yazılar başka imzalarla yayımlanıyordu. Bir siyaset adamının hapiste askeri rejime direnişini belgeleyen bu yazışmalardan örnekler sunuyoruz

Ecevitin 12 Eylüldeki başörtüsü uyarısı..

12 EYLÜL DÖNEMİNDE BÜLENT ECEVİT, ARAYIŞ DERGİSİNE NE TALİMATI VERDİ? axgun012.jpg Demeç vermenin yasak olduğu dönemde, yabancı basında askeri yönetimi eleştiren yazıları yayımlanmaya başladı. Kısa zamanda hakkında açılan soruşturmaların sayısı 120'yi geçti. Ardından peş peşe davalar geldi.Askeri rejimle mücadeleye soyunmuştu ama örgütünden de kopmuştu. 12 Eylül'de Hamzakoy'daki gözetimden döndükten 19 gün sonra CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti Bülent Ecevit... Artık yapayalnızdı. Rüzgâra karşı tek başına yürüyecekti. Yargılandığı salonlarda genellikle basın dışında fazla izleyici yoktu. Bir yandan da geçim derdiyle uğraşmak zorundaydı. Bir dönem sonra içeri girdiğinde eşi, mutfaktaki gümüş çay kaşıklarını satılığa çıkaracak, kendisi de Mehmet İsvan'dan pul koleksiyonuna müşteri aramasını isteyecekti. Ne yazık ki, İsvan'dan "Senin pullar para etmiyor" yanıtı gelecekti.Maddi sorunundan haberdar olan yakınları, gururunu bildikleri için yardım önermeye cesaret edemiyorlardı.Eski arkadaşı Orhan Birgit, -gurur incitici olmayacak- bir çare düşünmüş ve yayın yönetmenliğini yaptığı Dünya gazetesi için İsmet İnönü'nün ölüm yıldönümünde Ecevit'ten bir yazı istemişti. Ancak, Ecevit, yazıya mukabil hesabına yatırılan 5 bin lira telif ücretini "...bir yazıdan çok anma gününde bir demeç niteliğini taşıyan yazıma karşılık telif ücreti almayı içime sindiremediğimden, hoşgörünüze güvenerek geri yolluyorum" diye geri çevirmişti.Ecevit'in 29 Aralık 1980'de İş Bankası'na gönderdiği "Parayı geri yollayın" talimatı, hala evdeki dosyasında duruyor. Pullar para etmiyor Orhan Birgit, Ecevit'in geçim sıkıntısını şöyle anlatıyordu: "O tarihlerde, geçim sıkıntısı içinde olduğunu en yakından bilenlerdendim. Bir konuşmamızda, olayları sadece Cumhuriyet ve Tercüman gazetelerini okuyarak izleyebildiğini söylemişti. Söylediklerini İstanbul'da Nezih Demirkent'e aktarınca o da Oran'daki eve her gün tam bir gazeteler koleksiyonu bırakılması için talimat verdi."Ertesi sabah erken saatlerde beni aramış; o her zamanki sevecen ve nazik seslenişini bir kenara bırakarak, ağabeyliğini harekete geçiren bir söylem ile 'Sen ne yapmak istiyorsun?' demiş ve eklemişti:'Gelen gazete paketini olduğu gibi iade ettim ve bir daha tekrar edilmemesini istedim.'" Orhan Birgit anlatıyor Ecevit'in 27 Aralık 1981 tarihli mektubu "Başörtüsü konusu" başlığını taşıyor:"Arayış hâlâ elime geçmediği için son sayıda bu konuya değinildi mi, bilmiyorum. Değinilmediyse bence hiç değinilmesin. Başörtüsü ile uğraşmanın gereksiz olduğuna inanıyorum. Gardırop Atatürkçülüğünün tipik bir örneği... Zaten ondan da dönüş yapacaklardır.Olsa olsa Atatürkçülüğün başörtü yasaklanarak kanıtlanamayacağı belirtilebilir.Atatürk'ün irticaa karşın da büyük güvence olan- partisi kapatılmış, vasiyeti çiğnenmiş, yeni bir ulusal kültür oluşuma katkı için kurduğu kurumlar ortadan kaldırılıyor. Atatürk'ün her türlü dogmacılıktan uzak bilimci yaklaşımı bırakılıyor; tüm bunların günahı, başörtü yasaklamakla örtülemez.Kaldı ki bazılarının farkında olmadığı bir gerçek var: Atatürk kadınların kılığına kıyafetine hiç karışmamıştır. O konuda hiç yasa çıkarmamış, herhangi bir zorlamaya da gitmemiştir. Özendirme yoluyla ve zamana, gelişmeye bırakarak bu sorunun çözümünü daha uygun bulmuştur. Bu da sanırım Atatürk'ün kadınlara karışmayı Türk gelenekleri açısından uygun görmemiş olmasındandır. Kadınlara her hakkı ve özgürlüğü tanımıştır, her olanağı sağlamıştır, ama ne giyeceklerine müdahale etmemiştir.Kaldı ki, başörtüsü ile ilgili bir sorun varsa, bu sorunu başörtüsünde değil din sistemindeki bazı yanlışlarda, özellikle Kuran kurslarında aramak gerekir. Bu konularda devlet dine saygı ile çağdaş bilimsel yaklaşımı daha çok bağdaştırıcı bir yol izlese, böyle bir sorun ya kendiliğinden sona erer ya da sakıncasız boyutlara iner." 'Başörtüsüyle uğraşmayın' Ecevit Genel Başkanlığı bırakınca hem geçimini sağlamak, hem görüşlerini kamuoyuna ulaştırmak için eski mesleği gazeteciliğe dönmeye karar vermişti.Tam o günlerde, Aydın Doğan, Milliyet gazetesinin yeni sahibi olarak gazetenin künyesinde yerini almıştı. (6 Ekim 1980)Ecevit ile Aydın Doğan arasında İstanbul'da yapılan bir görüşme Arayış dergisinin doğuşuna sahne oldu. Arayış dergisi çıkıyor 2 ay içinde Ankara Reşit Galip Caddesi'nde bir büro tutuldu, kadro kuruldu ve 21 Şubat 1981'de Arayış doğdu. Derginin 100 bin basılan ilk sayısının künyesinde en başta "Yayın Danışmanı" sıfatıyla Bülent Ecevit'in adı yazılıydı.İmtiyaz sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necdet Onur'du. Ecevit, ilk sayıda "Atatürk'ün Emaneti ve Gençlik" başlıklı bir başyazı yazmıştı.O sayıda ayrıca Prof. Münci Kapani, Doç. Alpaslan Işıklı, Prof. Bedia Akarsu, Prof. Şerafettin Turan, Faruk Güvenç ve Dr. Kamile İmer'in imzalı yazıları vardı. Sonraki sayılarda Ertuğrul Özkök, Nahit Duru, Şahin Mengü, Şükrü Sina Gürel, Uluç Gürkan gibi imzalar da okunacaktı. Akademisyen kadro Daha 7. sayıda Ece-vit'in "İşkence" başlıklı başyazısından dolayı dergi toplatıldı. Ama bu baskılar dergiye ilgiyi de artırıyordu. Tiraj, 100 bine çıkmıştı. MGK, siyasetçilere siyaset yasağı getirince Ecevit 16. sayıda dergiye veda etmek zorunda kaldı. İmzasız yazma teklifine, "Yazdığım yazının sorumluluğunu bir başkasına yükleyemem" diyerek karşı çıktı. 6 Haziran 1981 tarihli Arayış'ta Ecevit'in başyazısı yerine "Adam Olmak" başlıklı şiiri yayımlandı. Şiirde, "Herkesin bırakıp gittiği noktada/ sen dayanabilirsen tek/ Adam oldun demektir" diyordu. Adam olmak 1981 sonunda partiler kapatılırken Ecevit de siyasi demeçlerinden dolayı mahkum oldu. 3 Aralık'ta Ulucanlar Cezaevi'ne girdi. Arayış'ın 5 Aralık tarihli 42. sayısı siyah kapakla çıktı. Bunun gerekçesini, "Kapak fotoğrafına bir uyarı geldi. Yeni fotoğrafı da zamanında yetiştiremedik" diye açıkladılar."Düşünce suçlusu" Ecevit, özel koğuşunda daktilosunu önüne çekti ve "Arayış'a mektuplar"a başladı. Mektuplar cezaevi yönetimi tarafından "bildiri mahiyetinde" algılanmasın diye yazıların başında bunların, kişisel düşünceleri olduğunu belirtiyordu. Ama, yazan da okuyan da aslında "talimatların" ne anlama geldiğini biliyordu. Düşünce suçlusu Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, Bülent Ecevit'in arşivlerinde karşılaştığımız Arayış'ın kuruluş öyküsüne ilişkin bilgilere kendisinde açıklık getirmesini istediğimizde, şunları söyledi: Bülent Bey, 12 Eylül'den sonra Milliyet'te yazı yazmak istedi. Eskiden de Milliyet'te köşe yazarlığı yapmıştı. O dönemdeki Ankara Temsilcimiz Orhan Tokatlı'nın aracılığıyla buluşmaya karar verdik. Tokatlı, beraberinde o tarihte gazetenin Genel Yayın Yönetmeni olan Turhan Aytul'la birlikte Bülent Bey'i Emirgân'daki Abdullah Efendi Lokantası'na getirdi. Yemeği biz Bülent Bey'le baş başa yedik. Hatta yemek yerken masamıza gelen baş aşçı, Bülent Bey'in elini öpmek istedi ve "Bunu sizin için hazırlamıştım, yıllardır bekletiyordum" diyerek bir şişe sarı votkayı önüne koydu. Biz de votkadan aldık tabii... Görüşmemizde Bülent Bey, Milliyet'te yazma arzusunu belirtince, ben kendisine bundan çok memnun olacağımızı, ancak askeri yönetim nedeniyle gazetenin kapanmaması için belli bir dikkat içinde hareket edilmesi gerektiğini söyledim. Bülent Bey, o koşullarda yazamayacağını belirterek, kendisinin yayımlayacağı bir dergiye benim destek olup olmayacağımı sordu. Olumlu yanıt verdim. Bülent Bey'le orada şu mutabakata vardık: Kendisi bir dergi çıkaracak, bütün masraflarını Milliyet karşılayacak ama sahiplik ve hukuki sorumluluk onlara ait olacaktı. Biz gazeteyi basacağız, dağıtacağız, maaşları da vereceğiz; dağıtımdan gelecek parayla onlar da bu harcamaları karşılayacaklardı. Bülent Bey'in içinde isyan duygusu vardı, hissettiklerini halka anlamak istiyordu. Dışarı çıktığımızda Tokatlı ile Aytul habere çok sevindiler; birbirimize sarıldığımızı çok iyi hatırlıyorum. Dergi yayın hayatına atıldı. Derken Ankara Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Recep Ergun'un daveti üzerine Ankara'ya gittim. Bana dedi ki: "Sen iyi bir insansın, neden bu dergiyi çıkarıyorsun?" "Dergi Bülent Bey'in. Biz basıp dağıtıyoruz, onlar satış geliriyle hesabı kapatıyorlar" dedim. "Biz bilmiyor muyuz ne olduğunu. Böyle şey olmaz, sen artık basma" dedi. "Ben yapamam, istiyorsanız siz kapatın, yetkiniz var" dedim. "Ben yetkimi sizden mi öğreneceğim, ama dış dünyada hoş karşılanmaz" dedi. Bir süre sonra zaten kapattılar. Derginin bütün harcamaları Ankara Temsilcimiz Tokatlı tarafından yapılmıştır. Dergi kapandıktan yıllar sonra, yanılmıyorsam 1986-87 gibi, eski CHP Sivas Milletvekili Mahmut Özdemir bir gün bana geldi ve "Bülent Bey'in bir ricası var Arayış'ın hesabını kapatmak istiyor" dedi. Ben, bizim böyle bir talebimiz olmadığını söyledim. O da "Evvela bir hesabı çıkaralım. Bizim hesabı verecek paramız zaten yok" dedi. Hesabı çıkardık. Özdemir, kalan borç için "Biz Arayış dergisinin bürosunda kalan masa, sandalye gibi eşyaları size yüksek fiyatla fatura edelim" dedi. Ben de "Olur" dedim. Arayış dergisinin hesapları da böyle kapatıldı. Bu hesabın kapatılmış olmasından da Bülent Bey'in çok memnun olduğunu biliyorum. Aydın Doğan: Arayış'ı bizim yayımladığımız doğru Ecevit arşivindeki ilk Arayış mektubu, 8 Aralık tarihini ve "Planlama" başlığını taşıyor. İçeri gireli sadece 5 gün olmuş.Ecevit, yazısına o gün çıkan bir haberi iliştirmiş. Haberde, "Dünya Bankası'nın Türkiye'ye plan yapmak istediği" belirtiliyor. Ecevit'in yorumu şöyle:"Bu doğru ise Türkiye gibi gelişme sürecindeki bir ülkede serbest piyasa ekonomisini uygulamaya ve planlamayı bir yana bırakmaya kalkışmak için en azından vaktin çok erken olduğunu Dünya Bankası bile kabul ediyor demektir." Bu yorum, 26 Aralık tarihli 45. sayıda aynen yayımlandı. İşin ilginci, o sayının kapağında "Mahpus Ecevit yargılandı" başlığı vardı. Fotoğrafta Ecevit, üç askerin önünde sanık sandalyesinde görünüyordu. 1975-76 yıllarında yaptığı konuşma ve açıklamalardan yargılanıyordu. Oysa, yargılandığı gün çıkan dergide bile fikirlerini yaymaya devam ediyordu.O 45. sayıdaki "Anayasa, Rejim ve Diyalog" başlıklı başyazıda, Anayasa için eski partilerin görüşlerinin alınmaması eleştiriliyordu. Tabii o yazı da tamamen, Ecevit'in 14 Aralık günü yolladığı mektuptaki fikirlere dayanıyordu. Ecevit, elyazısıyla ("Cayraskop örneği") notunu düşüyor; başyazı, bu örneği açıyordu. Sus! Kimse duymasınAynı sayı için Ecevit'in bir başka uyarısı da, Danışma Meclisi üyesi Mehmet Aydar'ın "1961 Anayasası Marksist bir görüşle hazırlanmıştır" demeciyle ilgiliydi. Ecevit, "bu konuşmaya mizahi bir yaklaşımla değinilebileceğini" belirtiyor ve soruyordu:"Emin Paksüt mü Marksist? Turhan Feyzioğlu mu Marksist? Buna benzer örnekler, Kurucu Meclis Anayasa Komisyonu üyelerinin adlarına bakılarak çoğaltılabilir." Ecevit'in bu notuna dayalı yazı, 26 Aralık 1981 tarihli Arayış'ın 8. sayfasında yayımlandı. "Mizahi bir yaklaşım"la kaleme alınmış yazı, "Sus Sus! Kimseler Duymasın" başlığını taşıyordu.Yazıda Kurucu Meclis'teki askerler sıralanıyor ve "Sen ne yaptın yahu Sayın Aydar? Bu kadar askerimize Marksist anayasa hazırlattın. En iyisi sus, kimseler duymasın" deniliyordu. 'Feyzioğlu mu Marksist?'