Gündem Resim tutkusu sınır tanımadı

Resim tutkusu sınır tanımadı

25.04.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ankara’nın Tekke köyünde bir taraftan tarlada çalışırken diğer taraftan resim yapan Ayfer Bozkurt, sözcüklere dökemediği duygularını tuvale yansıtıyor. Nam-ı diğer Şalvarlı Picasso’nun olanaksızlıklara rağmen yaptığı çalışmalar ise büyük ilgi görüyor

Resim tutkusu  sınır tanımadı

Ayfer Bozkurt (36), Ankara’nın Kazan ilçesindeki Tekke köyünde tüm olanaksızlıklara rağmen resim yapan bir sanatçı. Klasik ressam profilinin aksine süt sağan, tarlada çalışan ama tuval ve fırçasına zaman ayıran Bozkurt, ilk sergisinde dikkatleri üzerine çekerek, kısa sürede adından söz ettirmeyi başardı. Kübik resimleri nedeniyle Şalvarlı Picasso olarak adlandırılan Bozkurt, başarı öyküsünü anlattı.

Haberin Devamı

Saçından fırça yaptı

Resim yapmaya ne zaman başladınız? Bu tutkunuz nereden geliyor?

İlkokul yıllarımdan bu yana resim yapıyorum. Resim dersinde öğretmenimiz bizi dışarı çıkartıp resim yaptırırdı. Okulun karşısında terk edilmiş bir ev vardı. O eve gider balkona çıkar tek başıma defterime resim yapardım. Kimsenin beni rahatsız etmesini istemezdim. Boyalara, kağıda ve resme hep ilgim vardı. Resimlerimle katıldığım yarışmalarda öğretmenler, benim çalışmalarımı seçerlerdi. Resim yapmak kendimi ifade edebilme yöntemi diye düşünüyorum. Bu nedenle resim bende bir tutku haline geldi.

Hangi malzemelerle ne tür resimler yapıyorsunuz?

İlk başlarda insanların gündelik hayatlarını resimlerime konu yapıyordum. Mesela kozalak toplayan, bunları eşeklere yükleyen, evlerine dönen ya da koyun otlatan insanları çiziyordum. Resimlerimi yaparken matbaa mürekkebi ve yağlı boya kullanıyorum. İlk başlarda matbaa atıklarını bir kapta biriktirdim. Kâğıtlar üzerine deneme çizimleri yapıyordum. Sonra bunları kullanarak kendime mürekkep yaptım. Fırçamın ucu eskidiğinde kendi saçlarımı kesip fırçanın ucuna yapıştırdım ve resimlerimi böyle yaptım.

Haberin Devamı

Çalışmalarınızı yaparken ne hissediyorsunuz?

Duygularımı sözcüklere dökemiyorum, sadece tuvalin karşısına geçip çiziyorum. Resim artık bende sözcüklerin yerine geçti. Ben içimde hissedersem resim yapıyorum. Herhangi bir şeyin resmini yap deseler, yapamam. Önce hissetmem lazım.

Resim dersi veriyor

Hiç eğitimini aldınız mı?

Bu alanda hiç eğitim almadım. Sadece ilkokul öğretmenimin desteğiyle kendimi geliştirdim. Açıköğretim lisesi okudum ve şu an Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Sosyal Hizmetler Bölümü’nde ikinci sınıf öğrencisiyim. Kazan Belediyesi’nin davetiyle şimdi bölge halkına resim dersi veriyorum.

İlk serginizi nasıl açtınız?

2006’da “Haydi, Kızlar Okula” kampanyası kapsamında bir okulda Okul Müdürü olan Erdem Peker, köyümüze gelmişti. Erdem Bey’i evimize davet etmiştik. Evdeki resimleri görünce “Kim yaptı bu resimleri” diye sormuş. Babam da “Kızım yaptı” demiş. Daha sonra resim öğretmeni Fatma Aslan hocamızla tanıştım. Okulun sergi salonunda sergi hazırlıyorlardı. 45 tablom sergide yer aldı ve 31’i satıldı.
Serginin hazırlanmasıyla Erdem Bey ilgilendi. Bana sadece “Günlük kıyafetlerini giy, gel” denildi. Sergi salonunda her kesimden insan vardı. Kalabalığı görünce salondaki ortam bana ilginç gelmişti.

Haberin Devamı

Şalvarlı Picasso lakabı nereden geliyor?

İlk sergimi açtıktan sonra olduğum gibi çıktım resim severlerin karşısına. Resimlerimde objelerde anlatamadığım duyguları kübizm akımıyla harmanladım. Resimlerimi kimse anlamasın sadece ben bileyim istedim. Sergi sonrasında bana ‘Şalvarlı Picasso’ ismini uygun gördüler.

Köyde yaşamanın resim yapmanıza etkileri ne oldu?

Yaşadığım yer küçük bir köy. İmkansızlıklar dezavantajımdı fakat bunu avantaja dönüştürdüm. Doğayla baş başaydım ve her şeyi yerinde görüyordum. Başlarda şehre gidip eğitim alsaydım diye düşünüyordum ama şimdi sanatçı çeşitli aşamalardan geçer, zorluklara dayanır ve bunlar sanatı olgunlaştırır diye düşünüyorum.

Haberin Devamı

Siyasilerden isteklerimiz var

Sistem rayına girmeli

Fatih Karatay (İstanbul Üniversitesi-Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler): Siyasi partiler gençlik için çabasını kanıtlamalı. Gençler partileri onaylamıyorsa, kurulacak hükümetin istikrarı da olmaz. Eğitim sisteminin rayına oturtulması gerekiyor. Yapboz şeklinde bu sistem devam etmemeli. Okul yapıp teknolojiyi ilerletsek de eğitimde nitelik ve kalite yoksa sistem yürümez. Sınavların ve devlet kurumlarına girişlerin sorunsuz yapılması gerekiyor.

Vaatler yerine getirilsin

Helin Jiyan Yıldız (İstanbul Kültür Üniversitesi-Psikoloji): Gerek iktidar, muhalefet gerekse diğer siyasi partiler seçimlerde ülke çoğunluğunu oluşturan gençlerin oyları için birçok vaatte bulunuyor. Her seçim döneminde vaatlerin yerine getirilmeyişinden sıkıldık. Bu dönemde gençlik adına daha önce söylenmemiş olanları söyleyen, gençlerin sorunlarına en çok kafa yoran parti hangisiyse oyumuzu alacaktır.

Haberin Devamı

Yurt sorunu çözülmeli

Muhammed Kılıç (Harran Üniversitesi-Kamu Yönetimi): Öğrencilerin barınma imkanlarının artırılması gerekiyor, bu konuda çok sıkıntı çekiyoruz. Devlet yurtlarına yerleşmek çok zor ve bazı yurtlar aşırı kalabalık. Ayrıca mevcut burs, kredi ücreti yeterli değil ve yıllarca kaldırılacağı söylenen Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kaldırılmalı. Siyasi partiler seçim döneminde eğitim ve gençler hakkında birçok proje üretti. Verdikleri vaatleri iktidara geldiklerinde gerçekleştirmelerini umuyoruz.

İkiziniz var mı?

“İnsanlar çift yaratılmıştır” sözünü kanıtlarcasına benzerliklere şahit oluyoruz. Bazen de bizi bir arkadaşına benzetenler çıkabiliyor. Twin Stranger isimli Facebook grubu ise ikizinizi bulma hizmeti veriyor. Fotoğrafınızı yüklüyorsunuz, diğer kullanıcılar size benzettikleri arkadaşlarının fotoğraflarını paylaşarak kıyaslamalar yapıyor. Grubun kurucularından Niamh Geaney de ikizini bulanlardan. Sadece 1 saat uzaklıkta oturan Karen Branigan’la tanışıp fotoğraf bile çektirdi. Belki de dünyanın öteki ucundaki ikizinizi bulmak istiyorsanız bu grubu ziyaret edebilirsiniz.

Senaryo sıkıntısı yaşıyoruz

Senaryo konusunda sıkıntı yaşanılan bir dönemden geçiyoruz. Uyarlama senaryolara rağbet de bu sebepten olsa gerek. “Senden Bana Kalan” adlı film de Kore sinemasından “Bir Milyonerin İlk Aşkı” filminin uyarlaması. Ana karakterlerden Özgür, bir milyonerin tek varisidir ve 18’ine bastığında vasiyet önüne gelir. Ya köyündeki okuluna gidecek ya da mirasın binde birini alacak. İstemeyerek de olsa köye gider. İstanbul’da tanıştığı Elif’le köyde de karşılaşır. Kalp hastası olan Elif’in içtenliği Özgür’ü zamanla etkiler. Filmin sonlarında Özgür’ün Elif’e yaptığı sürpriz gerçekten etkileyiciydi. Abdullah Oğuz’un yönettiği filmin kötü olması pek de beklenir bir şey değil zaten. Ancak senaryonun yetersizliği filme görünmez bir tavan yapmış. Senaristlerimize umarım gereken değer verilir ve bizim filmlerimiz uyarlanır. Çünkü uygar bir toplumun para birimi sanattır.