Kariyer 'Bu kadar çalışsam ODTÜ'de birinci olurum' dedim ve oldum

'Bu kadar çalışsam ODTÜ'de birinci olurum' dedim ve oldum

15.05.2018 - 10:25 | Son Güncellenme:

İşletme, bankacılık ve pazarlama alanlarının duayenlerinden Can Pamir, Esra Kemer'le yaptığı röportajda öğrencilik yılları, iş hayatı ve kişisel gelişimle ilgili soruları yanıtladı.

Bu kadar çalışsam ODTÜde birinci olurum dedim ve oldum

Can Bey sizi televizyon programlarınızdan ve finans dünyasında yaptığınız başarılı çalışmalardan tanıyoruz. Peki Can Pamir’ in profesyonel kimliğinden ve kariyerinden bahseder misiniz?

Haberin Devamı

1972 Ankara’da doğumluyum, ilk ve orta eğitimini TED Ankara Kolej’inde tamamladım. Okumayı ve öğrenmeyi çok sevdiğim için başarılı bir okul hayatım oldu. ODTÜ İşletme ve ABD’de University of Illinois’deki muhasebe ve finans alanındaki master çalışmalarımı 4.00 tam ortalamayla birinci olarak tamamladım. 40 yaşından sonra yaptığım Bilgi Üniversitesi’ndeki pazarlama alanındaki doktoramı “Yatırımcının Haritalanması – Risk Tercihi ve Getiri Beklentisinden Daha Fazlası” konulu tez ile 3.5 yılda yine 4.00 tam ortalama ile tamamladım. Okul hayatımın bu kadar başarılı geçmesinin bir nedeni de, 2 sene kadar Hacettepe Tıp fakültesindeki okul tecrübemden kaynaklanmakta. Tıp fakültesi gibi ağır bir eğitimde askerlik yaptıktan sonra diğer alanlardaki eğitimler sanırım daha kolay geldi.

Haberin Devamı

Bireysel bankacılık haricinde bankacılığın her alanında çalıştım diyebilirim. Dünya Bankası’nın özel sektör kolu International Finance Corporation - IFC’de yatırım bankacılığı, Fiba Grubu’nun yurt içi ve yurtdışı bankalarında kurumsal bankacılık, ticaret finansmanı ve özel bankacılık alanlarında farklı görevlerde ve pozisyonlarda bulundum. 2006 yılında İş Yatırım’a geçerek kurumun pazarlama müdürlüğünü kurdum. 10 yıla yakın pazarlama müdürlüğüm süresi boyunca İş Yatırım faaliyet gösterdiği bütün ürünlerde pazar payı lideri oldu. Daha sonra Gedik Yatırım’da Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak çalıştım ve kurumsal kimlik yenilemesini gerçekleştirdim. Halen ODTÜ, Bilkent, Bilgi ve Bahçeşehir Üniversitesi'nde finans ve pazarlama alanında dersler veriyorum. Türkiye’de pek olmayan “Finansal Ürün ve Hizmetlerin Pazarlaması” dersini geliştirdim. Bunun yanı sıra farklı sektördeki kurumlara danışmanlık, eğitim ve işletme koçluğu hizmeti sunuyorum.

Bu kadar çalışsam ODTÜde birinci olurum dedim ve oldum

Can Bey başarılarla dolu kariyer geçmişiniz var. Özgeçmişinizi okudukça adım adım ilerleyişinizi görebiliyorum ama önce üniversite yıllarınız hakkında sormak isterim. Lisans ve yüksek lisans eğitimlerinizi süper bir performansla ilklere imza atarak bitirmişsiniz, nasıl başardınız? Sizi bu denli motive eden neydi?

Haberin Devamı

Okumayı ve öğrenmeyi çok sevmem ve Hacettepe Tıp’taki ağır eğitim tecrübelerimden çıkardığım dersler sonucu fena bir eğitim hayatım olmadı. Hatta galiba tıp fakültesini bırakmamın özellikle ailemde yarattığı hayal kırıklığına karşı belki de bir kendini ispat çabası da bu başarımda etkili olmuş olabilir. Orada da iyi bir öğrenciydim ve okulu bıraktığımda kimse bana “aferin” demedi. Doktor olan babam, “Tıbbiyeyi bırakıp ne yapacaksın?” diye sordu. “İşletme okuyacağım” dediğimde, öfkelenerek “telefonla adam mı işleteceksin!” dedi. Ben hatırlamıyorum, annem sonra anlattı, tıbbı bırakırken “ben bu kadar çalışırsam ODTÜ’yü birincilikle bitiririm” demişim ve dediğimi yaptım. Türkiye’nin en iyi tıp fakültesinde okuyorsunuz, ailede de doktorluk (baba ve iki dede de doktor) var, siz okulu bırakıyorsunuz. Ama geçmişe dönüp baktığımda hayatımın en zor, en cesur ve en doğru kararlarından bir tanesi olduğunu görüyorum.

Bunların yanı sıra zaman yönetimini iyi yapmaya çalıştığım için sosyal hayattan da kopmadım, tabiri caizse sadece ders çalışan “inek” bir öğrenci olmamaya gayret ettim. Okulda derslere düzenli girer, iyi dinlerdim. Zaman yönetimine özen gösterdim. Sınıf arkadaşlarıma da ders çalıştırırdım, birçok konuyu bana sorarlardı, bu da daha iyi öğrenmeme yardımcı olurdu.

Haberin Devamı

Kariyerinize yön verirken finans sektörünü tercih etmenizin sebebi neydi? Üst düzey bir yönetici olarak finans sektöründe kariyer hedefi olan yeni mezunlara ve çalışanlara gelişimleri ile ilgili tavsiyeleriniz neler?

Mezun olurken esas niyetim akademisyen olmaktı. Master’dan sonra ABD’de bir süre doktoraya devam da ettim ama özel nedenlerden dolayı Türkiye’ye bankacı olmak hedefiyle dönmek zorunda kaldım. Beni işin teknik boyutu kadar insanlarla olan ilişkili tarafı da çekiyordu. O zaman Finansbank’ın Genel Müdürü olan çok şimdi de çok sevdiğim değerli ağabeyim Fevzi Bozer’e CV’mi yolladık ve görüştük. Olgun, empati yapabilen bir yöneticiyle görüşmem benim için büyük bir şans oldu. Tabii İK ve diğer yöneticilerle de görüşerek çalışmaya başladım ve çalışmaktan çok memnun kaldım. Yeni mezunlar bilgilerini daha çok kullanabilme, uygulayabilme olanakları olduğu için bizim zamanımıza göre daha avantajlı. Şimdi okulla endüstri birbirine daha yaklaştı. Bu çok önemli. Öğrendikleri hiçbir şeye “finans alanında çalışacağım bu benim işime yaramaz ki” dar gözlüğüyle bakmasınlar. Neyin nerede çıkacağı, hangi bilgiye nerede ihtiyaç duyulacağı hiç belli olmuyor. Diğer bir önemli faktör de insan ilişkileri. Teknik bilginiz ne kadar iyi olursa olsun, insan ilişikleriniz, iletişiminiz yeterli değilse bir yere kadar başarılı olabiliyorsunuz. Hem insan ilişkileriniz iyi olmalı hem de tanıdık ağınız geniş olmalı.

Haberin Devamı


Bir akademisyen olarak çalışmalarınız neler? Ayrıca tezinizden de bahseder misiniz?

Tam bir akademisyen olduğumu söylemek, birçok değerli hocalarımıza haksızlık, hatta saygısızlık olur. Çalışmalarımı akademisyenlikten çok teori ile pratiğin daha fazla bir araya gelmesini sağlayan çalışma olarak tanımlayabiliriz. Bir işi layıkıyla yapabilmeniz için hem teorisini ve pratiğini de bilmeniz gerekir. Aksi takdirde sağlam bir zemini olmadan, temellerini bilmeden ezbere şablon uygulamalar yaparsınız. Pazarlamayı, iş hayatımda uygulamalarla, tabiri caizse “alaylı” öğrendim. Doktora sırasında öğrendiğim uygulamaların temellerini ve nedenlerini anlamaya başladım. Benimkisi biraz tersten oldu ama bana çok yardımcı oldu. Ayrıca akademik literatürü takip etmek gündemi yakalamanıza, yeni ve daha etkili yöntemler gelişmede çok yardımcı oluyor. Bu da benim iş hayatımda daha verimli çalışmamı sağlıyor. Genç öğrenciler ciddi bir itici güç oluyor. Yazdığım akademik makaleler ise birçok hocamızınkinin yanında oldukça mütevazı kalıyor. Hedefim ise “Finansal Ürün ve Hizmetlerin Pazarlaması” dersi için bir kitap yazmak.

Doktoraya başlarken zaten tezim üç aşağı beş yukarı kafamda şekillenmişti. Tez aşamasına gelene kadar doktora derslerimde de tez için alt çalışmalarımı yaptım. “Yatırımcının Haritalanması – Risk Tercihi ve Getiri Beklentisinden Daha Fazlası”. Tezi oldukça uygulamaya yönelik bir alanda yazdım. Hatta hocalarımdan en büyük eleştiriyi tezin fazla uygulamaya yönelik olması nedeniyle aldım diyebilirim. Tezin temel amacı yatırımcı davranışlarını daha iyi anlamak ve yatırımcıların ihtiyaçlarını daha etkin bir şekilde karşılayacak pazarlama programlarının geliştirilmesine katkı sağlamaktı.

Bu kadar çalışsam ODTÜde birinci olurum dedim ve oldum


Şu an danışmanlık yaparak kariyerinizde farklı bir yönde ilerliyorsunuz. Bu kararı verme sebebiniz neydi? Şu anki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Pamir Coaching, Consulting and Training adında bir şirket kurduk. İşletme koçluğu, pazarlama ve finans alanlarında danışmanlık ve eğitim veriyoruz. Özellikle pazarlamanın şirketlerin stratejilerine entegre edilmesi konusunda önemli bir katkım oluyor. Açıkçası tek bir kuruma bağlı kalmadan birçok farklı şirkete destek sağlayarak potansiyelimi daha etkin kullandığımı düşünüyorum. Tek kuruma bağlı kaldığınızda bir süre sonra kaçınılmaz olarak kendinizi tekrar etmek durumunda kalıyorsunuz. Bu beni sıkan bir şey. Hâlbuki farklı kurumların farklı sorunlarına çözüm bulmak daha heyecan verici. Bununla beraber kendimi de daha fazla geliştirme imkânı buluyorum, genel kabul görmüş hataları değiştirme geliştirmek çok keyif veriyor.

Firmalar pazarlamayı sadece yeni müşteri kazanımı veya yeni satışla eş anlamlı tutuyorlar. Profesyonel hayatımda da bu yanlış felsefeyle çok uğraştım. Pazarlama sadece yeni müşteri bulan veya yeni talep yaratan basit bir uygulama değil, talebin seviyesinin, zamanlamasının ve doğasının organizasyonun amaçlarına ulaşmasını sağlayacak şeklide şekillendirilmesini sağlayan geniş bir strateji. Pazarlama, hedef kitlenin istek ve ihtiyaçlarını belirlenmesi ve bu istek ve ihtiyaçları karşılayacak ürün ve hizmetlerin rakiplerden daha etkili ve verimli şekilde sunulması soncunda organizasyonun amaçlarına ulaşılmasını hedefleyen özel bir felsefe. Şirketlerin süreçlerine bu doğrultuda katkı sağlamak çok keyif veriyor.


Bir yönetici ve lider olarak çalıştığınız kurumlarda sistemler ve ekipler kurdunuz. İş süreçlerinde başlangıçları seçtiğiniz ekip arkadaşlarınız ile beraber yapılandırdınız. Yöneticilere ve İK profesyonellerine insan kaynağı ve çalışan bağlılığı ilgili önerileriniz var mı?

Alaylı olarak öğrendiğim İnsan Kaynağı yönetimine, Engage & Grow programı sayesinde nasıl bilimsel ve metodolojik olarak yaklaşılması gerektiğini anladım. Benim yöneticiliğimde ekip arkadaşlarıma yaklaşımım demokrat ve arkadaşça oldu. Mümkün olduğu kadar hepsine açık ve net olmaya çalıştım. Bunun birçok pozitif sonuçlarını gördüm. Ancak bana gelen eleştiriler biraz yumuşak ve aşırı demokrat bir yönetici olduğum yönündeydi. Galiba biraz da karakter meselesi. Avustralya’da geliştirilmiş olan Engage & Grow Çalışan Bağlılığı Koçluğu’nun eğitimini ve lisansını aldım. Dünyada 80 ülkede uygulanan ve çalışanların şirketlere olan bağlılığını metodik ve bilimsel olarak artıran bir program. Danışmanlık verdiğim şirketlerde artık bu programı şikâyetlerine çözüm üretmek adına uygulayabiliyorum. İnsan kaynağının verimliğini artıran, çalışan devir hızını azaltan, çalışanların devamsızlığını düşüren, daha az hata yapılmasını sağlarken motivasyonu arttıran bir program. Bu program sayesinde hizmet kalitesi artarken müşteri şikâyetleri de azalıyor. Beni en çok çeken yanı da belirlenen hedeflerin etkinliğinin bilimsel olarak ölçülmesi ve program sonunda faydanın net bir şekilde ortaya koyarak hesap verebilen bir uygulama olması. Tek bir kurumda çalışmamam benim farklı uygulamaları tecrübe edinmemi sağladı. 20 yıllık tecrübemin getirdiklerini de kullanarak firmaların daha etkin sonuçlara ulaşmasını sağlıyorum. Bu da bana çok daha fazla bir iş tatmini veriyor.


Son olarak hedefi yöneticilik olan profesyonellere tavsiyeleriniz neler?

Birinci olarak, İnsan Kaynağı bir kurumun en önemli kaynağıdır. İnsan kendini geliştirebilen, başka kaynakları kullanan tek kaynaktır. Dolayısıyla insan kaynağına ciddi önem versinler ve ekiplerinin gelişimine odaklansınlar.

İkinci olarak, iletişim kaynaklarını hep açık tutsunlar ve etkili kullansınlar. 20 yıllık profesyonel hayatımda, eğer bir tarafın kötü niyeti yoksa problemlerin çok büyük bir kısmını iletişim eksikliğinden kaynaklandığını gördüm. Bu nedenle mümkün olduğu kadar iletişim kanallarını açık tutsunlar, yanlış anlamaya yol açabilecek boşluklar bırakmasınlar, doğru anlaşıldıklarından emin olsunlar.

Üçüncü olarak mutlaka kendilerini geliştirsinler. Bunun için kitap okumak veya iş dergilerindeki makale veya en iyi uygulamaları incelemek yeterli olmaz. Zaman zaman alanlarında iyi olan kişi veya kurumlardan formal eğitim alsınlar. Gelişen ve değişen şartlara ayak uydurmak, rekabette geri kalmamak için sürekli eğitim almak şart.

Dördüncü olarak kendilerine güvensinler. Unutmasınlar, tam kontrolünü sağlayabilecekleri tek şey kendileri ve kendi davranışları. Kontrolü sizin elinizde olan bir şey güvenmek kadar doğru ve mantıklı bir şey olamaz.

Beşinci olarak mutlaka bir hobi edinsinler. Hobi dediğim, kitap okurum, müzik dinlerim, sinemaya giderim değil ama. Boş zamanı doldurmak için yapılan değil, bilinçli olarak zaman ayrılan, hatta bir hedefin belki de küçük bir iddianın olduğu ciddi bir hobi.

Son olarak da mutlaka sağlıklarına dikkat etsinler, kontrollerini düzenli yaptırsınlar. Malum her şeyin başı sağlık. Anlattıklarımı yapabilmek için tartışmasız ön koşul.

Röportaj: Esra Kemer