Küçük bir andan bütün bir zamana

Haberin Devamı

Üç ya da dört yaşındayım.
Kafamda yaşama dair bilgiler, duygular yeni yeni filizlenmekte..Masalla gerçek arası bir dünya.
Günümüzün köylerinde bile gittikçe azalmakta olan o terbiye edilmemiş bahçelerin özgür ruhu etrafımda..
İncir ağaçları, sarmaşıklar..
Yükseltilmemiş duvarlar..Uyuklayan bir kedi ağaçaltında..
Uzaktaki istasyondan kalkmış kara trenin kömür kokusu burnumda.
Düşünüyordum hayatın manasına dair..
Yaz ayları.
Durgun bir hava.
Sarımtrak bir gökyüzü.
Toprağın kokusunu kaydediyorum beynime..
Yaklaşan sonbaharın çiçeklendirdiği dallardaki nar çiçeklerini de..
Günbatımının şahane ışıkları ruhani resimleri çizerken bir yandan beynime ustaca..
Hayat işte..
Bunlar ve benzerleri hep olacak hayatımda..Birazcık değişseler de..
Yıllar sonra gittiğim bir sergideki resme bakarken karşılaşacağım onlarla..
O yüzden o tabloyu çok seveceğim.
Karşımda dikkatimi çeken sarışın kadın beni götürecek o sarımtırak gökyüzünün muhteşem günbatımında saldığı kokulara..
Ne o bilecek o tablodaki yerini…?
Ne ben anlayabileceğim görür görmez ondan niye etkilendiğimi..
Kömür kokusunun ayrılık şarkısını benden başka hangi trenci duyabilecek ki uzaklara giden bir sevgilinin ardından..
Şehrin pis sokaklarında hergün çöplerin içinde debelenen insanlara ve kedilere niye acıyarak baktığımı kim anlayabilecek o eski bahçede uyuklayan kediden başka..
Hayat bu..
Lakin, arkadan biri omuzumu dürttü..
Ve dedi ki..
“Bütün bir hayat orada yaratıldı, güneş batımında, sen o incir ağacının dibinde düşünürken..
Gelecekteki herşey orada oluştu.
Ne zaman ki aynı ortamı hissedeceksin..
Yeniden doğmaktasın demektir..”
Gözlerimi yumdum.
Havayı kokladım..
Açtığımda gökyüzü sarımtraktı.
Yaz sonuydu.