Pazar Aşkın ve sanatın okulu

Aşkın ve sanatın okulu

16.02.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sanatın, aşkın ve isyanın okulu 120 yaşında. Bedri Rahmiden Zeki Mürene, Ayhan Işıktan Komete birçok sanatçı yetiştiren Akademiyi mezunları anlattı

Aşkın ve sanatın okulu

Çağdaş Türk sanatının öncü kurumu Devlet Güzel Sanatlar Akademisi 120 yaşında MSÜ Güzel Sanatlar Akademisi ya da herkesin bildiği adıyla "Akademi" 120 yıl boyunca çağdaş Türk sanatının önemli sanatçılarını yetiştirdi, önemli hamlelerine öncülük etti. Ama belki de onu benzerlerinden ayıran asıl şey, öğrencilerine "sanattan önce aşkı", sanatçı olmaktan önce insan olmayı öğretmesiydi. Osman Hamdiden Sedat Hakkıya, Seyfi Arkandan Bülent Erkmene o okuldan 120 yıl boyunca birçok sanatçı geldi geçti, ama gelenek hiç değişmedi. Zaten öyle olmasa öğrencilerinin yaşlanınca bile özlediği bir okul olmayı, hep öyle kalmayı nasıl başarabilirdi ki? Önce şunu söylemeli: Şimdi okuduğunuz bu haber için Akademinin eski mezunlarını arayıp onlardan okullarını anlatmalarını istediğimde hepsi düşünmek için biraz süre istedi benden. Deniz kıyısındaki o okulda o kadar çok, o kadar güzel anıları vardı ki, birini anlatınca ötekine haksızlık etmekten korktular sanki. Çünkü bu yıl kuruluşunun 120nci yıldönümünü kutlayan Akademi, onlar için bir sanat okulundan çok, en güzel yıllarını geçirdikleri bir hayat atölyesiydi. 1883 yılında ressam Osman Hamdi Bey tarafından Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane adıyla kuruldu. 1926da Fındıklıdaki Meclisi Mebusana taşındı. İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Seyfi Arkan, Sedad Hakkı, L. Levy, R. Belling, E. Egli, B. Taut, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabri Berkel, Cevat Dereli, Ali Çelebi, Zeki Kocamemi, Nurullah Berk, Zeki Faik İzer, Hadi Bara, Zühtü Müritoğlu, Hilmi Yavuz gibi birçok ünlü sanatçı öğretim kadrosunda yer aldı. 1981de yüksekokul statüsünden çıkarılıp Mimar Sinan Üniversitesine dönüştürüldü. İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Sedad Hakkı gibi sanatçılar hocalık yaptı "Sanattan önce sevişmeyi öğrendik" Metin Üstündağ: Grafik Bölümü Ben okula başladığımda "efsane Akademi" dedikleri zamanın dibiydi. O yüzden kendimi şanslı hissediyorum. O okulda güzel günler geçirdim hatta fazla güzel günler geçirdim, bitiremedim. Sonra da gitmedim. Hocalarım "Sen aştın buraları zaten, boşver" dediler. Okumak için güzel bir yer, tavsiye ederim ama keşke Akademi dönemi olsa tekrar. Konumu, manzarası ve yapısıyla diğer üniversitelere benzemiyor. Doğal bir bohem hali var. Kimse ders çalışmıyor. Desenden, sanattan önce sevişmeyi öğreniyorsunuz. "Okulu işgal ettik. Kimsenin aklına polis çağırmak gelmedi" Bülent Erkmen: Grafik Bölümü Hocaları beğenmeme, derslere girmeme, sonrası olmayan arkadaşlıklar, sol görüşler, işgal, intiharlar, kaşarlı tostlar, evlilikler, tüberküloz; bunlar ve diğerleri, hepsi Akademinin beş yılında. Ve bir anı: 68 öğrenci olayları sırasında bir grup öğrenci Akademiyi 30 gün süreyle işgal ettik. Komisyonlar kuruldu, raporlar hazırlandı. Yöneticilere yönelik sert eleştiriler yapıldı. Bu süre içinde eğitim reformunu içeren bir de yönetmelik hazırlandı. İlginç olan şu; işgalden beş ay sonra dönemin Akademi Müdürü Hüseyin Gezer ve ben bu çalışmayla Ankaraya gittik. Görüşmeler yaptık. Kısa bir süre sonra da (yüksek okul statüsünde olan) Akademi üniversite oldu. Ve eleştirdiğimiz o öğretmenler bir sabah uyandıklarında "profesör" olduklarını öğrendiler! "Akademi için gazino tekliflerini reddettim" Zeki Müren: Dekoratif Sanatlar Böl. Akademi o yıllarda sınavla öğrenci alan tek yüksekokuldu. Sınavda önümüze bir büst koydular ve resmini yaptırttılar. Büstün en güzel resmini yapanlar Akademiye alındı. O şanslı öğrencilerin arasında ben de vardım. Akademide bir yandan öğrenimime devam ediyordum, bir yandan da radyoya. O zamanlar Istanbulda üç büyük gazino vardı. Küçük Çiftlik Parkı, Tepebaşı ve Cumhuriyet gazinoları. Üçü de beni sahneye çıkarmak için savaşıyorlardı. Araya adamlar, dostlar mı sokmadılar; kaçırmaya mı kalkmadılar... Karşıma astronomik tekliflerle çıkıyorlar ve her seferinde de benden aldıklan cevap "hayır" oluyordu. "Hayır, bin kere hayır. Hayır efendim. Kesinlikle sahneye çıkmam. Önce Akademiyi bitireceğim." "Gecede bin lira. Hâlâ hayır mı?" "Hayır, yine hayır." (Anılarından...) "Akademide kurduğumuz tiyatroyla daha öğrenciyken ünlü olduk" Çolpan İlhan: Resim Bölümü Akademiye başladığımda büyük hayallerim vardı. Ali Çelebinin atölyesine girince de yanılmadığımı anladım. Akademi bizi yetiştirdi. Ben Akademideyken konservatuvara da devam ediyordum. Erol Keskin ve Pekcan Koşar ile "Tiyatro Akademi"yi kurmuş ve "Modern Antigon"u sahnelemiştik. Bu oyundan sonra birçok film teklifi aldım. Ama hocam oyuncu olmamı istemiyordu. "Resimle uğraşırsan yaratıcı olacaksın, oyunculuk icracılıktan ibarettir" derdi. Ama oyunculuk isteğim daha ağır bastı ve ne yazık ki mezun olduktan sonra da hiç resim yapmadım. "Derste diaları değiştirir, yerine ayıp resimler koyardım" Oğuz Aral: Dekoratif San. Böl. Akademide üç yıl okudum. En güzel, en aşık olduğum yıllarımdı. Ama şımarıktım maalesef. Bedri Rahmi gibi müthiş hocalarımız vardı. Aşık Veysel gelir, saz çalardı. İnsanlığı da öğreten bir yuvaydı. Şimdi o haylazlık günlerini düşününce aklıma şöyle bir anı geliyor: Burhan Toprak sanat tarihine gelirdi bize. Sert bir adamdı. Projeksiyonla perdede dersle ilgili resimler gösterir, sırasını ezbere bildiği için de perdeye bakmadan anlatırdı. Ben de o resimler yerine ayıp fotoğraflar koyar, perdede gösterirdim. Bir gün yakalandım. Baktım, hoca kapıda bekliyor, üçüncü kat penceresinden çıkıp dış duvara tutuna tutuna kaçtım. "Hademeleri bile farklıydı" Mehmet Güleryüz: Resim Bölümü Bir de hademelerimiz madam ve mösyö Abbas çifti vardı. O dönemki öğretim kadrosunun öğrenciye yaklaşımı bütün okullardan farklıydı. Her şeyiyle ayrı bir ruhtu. Üniversite olup araya YÖK falan girince bütün bunlar çok gerilerde kaldı ne yazık ki. Akademi evim diyebileceğim bir yerdi. Tatillerde bile ayrılmak istemezdim. Bırakın hocaları, hademelerimiz bile farklıydı. Mesela odacı Mehmet efendi saygı duyduğumuz bir figürdü.