Pazar "Yüzümüz ak, yolumuz yokuştur"

"Yüzümüz ak, yolumuz yokuştur"

16.03.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Anlatacaklarım, 20. yüzyılın başından sonuna kadar süren uzun bir ömrün hikayesidir. İleri atılmamış, ama hakkını aramaktan da geri kalmamış bir yaşamın hikayesinden ibaret olacak söyleyeceklerim. Başkaca olağanüstü durumlar ve bilgiler mevcut değildir." Böyle başlıyor yaşam anlatısına "Mühendis Rüştü bey". Ve anlatmaya devam ediyor, geçen yüzyılın başındaki Konyayı, doğduğu evi ve devrimlerin değiştirdiği çocukluğunu, gençliğinde yükselen milliyetçilik dalgasının etkilediği yılları ve sonrasını...

Yüzümüz ak, yolumuz yokuştur

Anne tarafım Konyaya Tunadan gelmiş, babam ise Antalyanın Senir ilçesinden okumak üzere Konyaya göçmüş. Tacül Vezir Medresesinde öğrenci olmuş. İmam olarak vazife almış sonra. Babam oldukça uysaldı. Ancak annem hayata küsmüş bir kadındı. Aynaya bakmayı istemeyen bir yaratılıştaydı, bana da geçmiş bu özelliği. Kendisini çirkin bulurdu, onun için hiçbir gün aynada süslenip püslenip böyle, sokağa gezmeye gittiğini bilmem. Belki babamla evlenmiş olması onu çok mutlu etmemişti. Belli etmeden yıllarca küskünlüğünü yaşadı. Babam çok garip bir duruma düşmüştü tabii. Başka memleketten gelmiş ve iç güveysi olarak girmişti eve. Aslında annem daha çok evin hakimi ve bizlere sahipti." Seferberlik davulları Birinci Dünya Savaşında seferberliği ilan eden davulların çalındığı günlerden tam bir yıl sonra 1915 yılında, azınlıkların yaşadığı Konyanın merkezindeki bir mahallede doğar Rüştü Özal. Liseyi bitirinceye kadar Kınacı Sokağındaki evde otururlar: "Sokak kapısından girdikten sonra hayat denilen bir yere geçilirdi. Tek bir armut ağacı vardı orada. Birkaç merdivenle çıkılınca iki odalı bir ev. Bir odası misafirlere ayrılmış, hiç kullanılmayan, temiz kalan bir oda. Bir odası ise altı yedi nüfusun hem yattığı, hem oturduğu, hem de çalıştığı bir mekan. Çok kullanışlı bir odaydı. Böyle bir evde, birbirimizin gölgesinde barınmış büyümüşüz. Bir şikayetimiz olmamış." Rehber-i Hürriyet Okulunda Din adamı olan babası tüm çocuklarını okutmak ister. Ağabeyi Fransız okuluna gider, Rüştü Özal ise mahalle mektebine kaydolur: "Mahalle mektebinde elifba diyerek, Mıhçızade hocanın önünde diz çöküp, bir yıl kadar okuduk okumadık, Cumhuriyet hocası geldi. Güzel kılık kıyafetli bir hocaydı. İkinci sınıftayken, 1921-1922 yıllarında Rehber-i Hürriyet Okulunda eğitimimize devam ettik." Şık fesler giyeceğiz derken… Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke genelinde yaşanan ekonomik sıkıntılardan etkilenen orta halli, bir evde büyür Rüştü Özal. "Parayla alışveriş hemen hemen yoktu. Bağda bahçede yetişenler, pilav, daha ziyade bulgur pilavı. Pirinç lükstü. Çarşı ekmeğini doğrusu katık olarak bulmakta bile zorluk çekerdik. Evde annemizin yaptığı tandır ekmeğini bazen hafif ıslatarak, bazen öyle kuru kuru yerdik. Mesela biz açık renk elbise giymedik. Elbisenin hem kış, hem yaz giyilmesi lazım gelirdi ve koyu renk seçilirdi. Pantolonlarımız daima çevrilebilir, önü arkasına giyilebilir şeklinde olurdu. Elif biçimi derlerdi buna." Devrimlerle gelen değişime ayak uydurmaya çalışılan yıllarda Rüştü bey henüz ortaokul öğrencisidir. "Dil devriminden evvel Kıyafet Kanunu çıktı. Şöyle şık fesler giyeceğiz diye hayal ediyorduk. Fesi giyemeden şapkaya, kaskete döndük. Fakat kasketle nasıl selam verilecek, ne yapılacak onların da farkında değilik. Hocamız da bilmiyordu. Bir süre de öyle geçti. Dil İnkılabında da çektiğimiz zorluklar ayrı. Birinci sınıfı biz eski harflerle, Arap harfleriyle okuduk.Ve ikinci sınıfa geçtiğimiz zaman, alfabeyi Fransızca olarak öğrenmişiz. Hâlâ, seksen küsur yaşındayım, alfabeyi Fransızca olarak okur, yazarım." Yükselen milliyetçilik Bu yılları İstanbul Teknik Üniversitesinde yatılı öğrenci olarak geçiren M. Rüştü Özal, altı yılın sonunda 1939 yılında yüksek mühendis olarak mezun olur. Cumhuriyetin onuncu yılında liseyi bitirir Rüştü Özal : "Devrimin onuncu yılında, İstanbula geçtik. Onuncu Yıl Marşını ilk biz öğrendik, Teknik Üniversitede. Ve hakikaten her köşe başında, her sokakta çok inanmış on sekiz yaş delikanlısı olarak, içimizi doldura doldura, coşkuyla, Onuncu Yıl Marşını söylerdik." Bu yıllarda dünyada ve Türkiyede yükselen milliyetçilik dalgasından etkilenir, Rüştü Özal. "Talebe Cemiyetinin kırmızı şerit ve bozkurtlu şapkalarını giyiyorduk. O yıllarda çok açık olarak Türkçe Konuş Vatandaş savaşımını verdik, karakollara düşen arkadaşlarımız oldu. Sonra İstiklal Caddesindeki bütün dükkanların isimleri yabancıydı. Perada Parisin Türkiyeye getirilmiş bir küçük parçası olarak yaşanıyordu. Türkçe olmayan isimleri indireceksiniz dedik ve hakikaten kısa bir zamanda indirttik. Chat Noire vardı mesela, Siyah Kediye çevirdiler. Yerli Giy, Yerli Malı Kullan Vatandaş mitingleri yapılıyordu. Katıldık biz de. Türk Milli Talebe Cemiyetinin önderliğinde, azınlıklara yönelik birtakım hareketler yapıldı. Yavaş yavaş soğudu iş. Çünkü 1939 yılında artık İkinci Dünya Savaşı başlamıştı." Mühendislere ihtiyaç var Kızılırmakta etüt yapmak üzere ilk görev yeri olan Çoruma tayin olur Rüştü Özal. "Bütün Anadolu da en kuru dere dahi incelenmiştir. Onun için bu yıllardan başlayarak Devlet Su İşlerinde çok köklü bilgiler oluşmuştur. Genel müdürlerimizin bize telkin ettiği fikir bir karış toprağa su bulacaksınız, bir damla suya da toprak bulacaksınız oldu o yıllarda." 40lı yıllarda gelişme yolunda alt yapı çalışmalarına ve doğal kaynakların keşfedilmesine hız veren Türkiyenin mühendislere ihtiyacı vardır: "Beş daldan mühendis oluyorduk o zaman. Biz su mühendisi olarak mezun olduk. Bizleri bir an evvel mezun etmeye çalışıyorlardı. Hatta askere bile aldırmıyorlardı, birkaç sene erteleme hakkı veriyorlardı bize." Konyaya dönüş Hemen ertesinde Mersin Su İşlerinde mühendis olarak çalışmaya başlar. Bu arada İzmirde teğmen olarak ikinci kez askerliğini yapar Rüştü Özal. Bir süre sonra memleketi Konyaya tayinini ister. Konyada Su İşleri mühendisliği görevini sürdürürken boşalan Bayındırlık Müdürlüğüne atanır kısa bir süre sonra: "İsmimizi vermemekle beraber, yüzümüz ak, yolumuz yokuştur sloganıyla Akyokuş isimli gazeteyi çıkarıyoruz. Bu arada siyasetle yakından ilgileniyoruz. Sonunda Demokrat Partinin içinde bulduk kendimizi." 1950 seçimlerinde Demokrat Parti iktidara gelmeden bir süre önce M. Rüştü Özal Konya belediye başkanı olur. Başlayan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yedek subay olarak askere alınır Rüştü Özal. "İstanbuldaki en son yedek subay okulu mezunlarıyız biz. Ardahana gittik. Ardahanda askerliğimizi bitirdik ve geldik." Konya büyük bir köy "Konya bu yıllarda gerçekten büyük bir köy gibiydi. Hemen her yerde toprak damlı evler ve ahırlar. Gerçi elektrik ve otobüs vardı, ama öyle… 50lilerden sonra Konya tümüyle değişmedi ama bir şehir kılığına girdi diyebiliriz. Mesela ahırlar kalktı. Ondan sonra ilk defa asfalt yol yapımı başladı. Mesela bir İş Bankasından belediyeye borç aldık, yüz bin Türk lirası, o büyük hadise oldu. Gittim Mecliste Bütçe Komisyonunda bir konuşma yaptım, ilk defa olarak Türkiyede belediye bütçelerine yardımı sağlamış oldum. Mevlana Türbesi ve civarının imarı için beş yüz bin lira gibi bir para temin edebildim. Konyada imar benim zamanında başladı." Milletvekili adayı 1954 seçimlerinden sonra DP Konya milletvekilli olarak meclise girer. Çok geçmeden parti içinde bazı uygulamaları ve alınan kararları anti demokratik bulan Rüştü Özal siyasi hayatındaki ilk hayal kırıklığını yaşar. "Meclis başkanlığına grupta Koraltan aday gösterildi. Ayıp olur, Koraltana karşı saygısızlık olur gibi bir düşünceyle, karşı aday çıkmadı. Parti içinde olması gereken demokrasiyi temin için ben adayım diyeceğim ama kimsenin bana, Konyadan gelen genç bir adama oy vermeyeceğini biliyordum. Giderek bu kırgınlığımı pekiştiren başka olaylar da yaşadım. Mesela İçişleri Komisyonundaydım aynı zamanda. Kırşehirin il iken verdikleri oy dolayısıyla cezalandırılmak kastı gizli olarak, ilçeliğe dönüştürülmesi tasarısı, hükümet tarafından getirildi. Kırşehirin bu sebeple ilçe olmaması lazım geldiğini idrak ederek muhalefet şerhini koymuştum." Yaylacılar Grubu "Ben bu tarihten sonra meslek teşekküllerine yöneldim o zaman, daha doğrusu meslek teşekkülü olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği bana sahip çıktı. İnşaat Mühendisleri Odasının genel sekreteri oldum, politikanın da kenarında kaldım bir süre. 57den 60a kadar üç yıllık bir dönem de böyle geçti." 1960 darbesinde kurulan 27 Mayıs Milli Birlik Komitesi yeni dönemi ve yasaları şekillendirmek için pek çok kuruluştan olduğu gibi Türk Mühendis ve Mimar Odalarından da onbeş kişi ister. Rüştü Özal bu grubun içinde, yasa hazırlık çalışmalarına katılır. Yine aynı dönemde imar ve iskan bakanı olarak Milli Birlik Hükümeti içinde görev alır. Bu yıllarda da Odanın faaliyetlerine destek olan Rüştü bey, meslek odalarının yasal haklarını kazanmasında önemli rol oynar. "Biz‚ 57nin sonlarına doğru artık iyice deşifre olduk.. Muhalif milletvekillerine o zaman Yaylacılar Grubu derlerdi. Hep muhalefet ediyoruz, muhalif oy kullanıyoruz." Bu arada Başbakan Adnan Menderesle görüşür Rüştü Özal. "Bu konuşmanın sonucunu beklemedik, istifa ettik. Ondan sonra erken seçim kararı çıktı 1957de. Bu seçimlerin sonunda Demokrat Parti her yerde oy kaybetti ve belli oldu ki artık Demokrat Partinin sonu geldi." CHPli yıllar... Bu kez CHPden gelen teklif üzerine 1961 seçimlerine CHP Konya milletvekili adayı olarak girer ve kazanır. Ancak CHPde de, Demokrat Partide yaşadığı sıkıntıların benzerlerini yaşayan Rüştü Özal Mecliste o sıralarda yürüttüğü grup başkan vekilliğinden istifa eder. Rüştü bey, 1965 seçimlerinde başarısız olur. 1970teki askeri müdahalenin ardından kurulan hükümetteki Enerji Bakanlığında bu kez bakan müşaviri olarak görev alır. Değişen bakanlara rağmen 1975 yılının son aylarına kadar görevinde kalır. 1976 yılında emekliye ayrılır. Son yıllarda "vücudumun isyanı" dediği rahatsızlığına rağmen Rüştü Özal, kendi deyimiyle "saltanatla emekliliğini" devam ettiriyor. 1934 Heybeliadada piknik "Gerçekten bugünü yaşayan insanlar, bizim o günlerimize inanmazlar. O günleri gözlerde canlandırmak pek de mümkün değil. Hani bir belki roman, düşsel bir anlatım içinde bir şeyler söylemek lazım gelir. Bizim ortaokul öğrencisi gibi bir yüksek tahsil öğrenimimiz vardı. Bir buçuk saatlik dersler içerisinde ne verirlerse onu yazıyorduk ve işte öğrendiğimiz kadar öğreniyorduk, doğrusu. Yatılı olduğumuz için herhangi bir sosyal hayatımız yoktu. Hatırlıyorum, radyo yapmak için bir radyo kulübü vardı. Radyo o senelerde yeni çıkıyordu daha, pahalı da olduğu için alınamıyor, kullanmak isteyenler alüminyum kutularla, lambasını takıp sınıflarda kullandığımız radyoyu yapabiliyorlardı o dernek vasıtasıyla. Yemeklerden sonra erkek erkeğe dans etmek, sosyal hayatın ağırlığını teşkil ediyordu. Zaten kız öğrenci yok. Bütün mühendis mektebinde bir tane kız var, bizden bir sınıf evvel, mezun olmuş . İşte verdiklerini nohut, pırasa ne verseler yiyoruz. Bazen söyleniyoruz kendi kendimize, öyle. Yılda bir elbise, iki yılda bir de palto veriyorlardı. Onu da çok ağır ödettiler bize. Diplomamızı on yıl vermediler, on yıl devlette çalışmaya mecbur olduk. O bakımdan serbest çalışmaya teşebbüs edemedik." "Demiryolları komünist, karayolları liberal" O yıllarda demiryolunun karayollarına göre maliyetinin daha yüksek olması nedeniyle devlet karayollarına yatırım yapmaya yönelir. Bu arada Türkiyeye gelen Amerikan Karayolları Genel Müdür Yardımcısı da bu tezi destekler: "Doğruluk derecesini bilmiyorum ama, Fordun Türkiyede kullanılacak otomobilleri ben vereyim, başka marka almayın, ama ona mukabil yollarınızı ben yapayım dediği söyleniyordu." "Adıma siyaset karıştı" "Anne tarafım daha ilerici. Doğduğum zaman Enver demişler adıma. Enver Paşa o zamanın gözde insanı. Ama babam nüfusa yazdırırken Mehmet Reşat diye, o günkü padişahın adını yazdırmış. Ben her yerde Enver olarak büyümüşüm. Ama ilkokula gireceğim sene, babam öğretmiş bana Rüştü deyiver diye, çünkü o tarihe kadar Reşat ismi kalktı. Reşata benzeyen bir isim anlamında Rüştü denilmiş. Adım da siyasete karışmış o şekilde. Ortaokula gireceğim zaman nüfus kağıdını getir demişler, o zamana kadar biz nüfus kağıdına kafa koçanı deriz. Kafa koçanımızda isim Reşat, doğum tarihim 1332, 31 olması lazım gelirken. Hem adım hem nüfusum yanlış. Onun üzerine mahkemeye gidilmesi gerekti. Mahkemede adım Mehmet Rüştü, doğumum da 1331 olarak kayda geçti, geçmiş oldu." İÇİMİZDEN BİRİ MEHMET RÜŞTÜ ÖZAL Doğum yeri : KonyaEğitimi : İ.Ü. İnşaat Mühendisliği Mesleği : İnşaat mühendisiEvlilik tarihi : 1962Eşinin adı ve soyadı : Ulya Özal Danışmanlar: Doç. Dr. Aynur İlyasoğlu, Doç. Dr. Esra Danacıoğlu Görüşmeyi Yapan: Ülkü Özen n Arşiv Sorumlusu: Filiz Öğretmen Kameraman: Fatih Aydoğdu n Yayına Hazırlayan: Tûbâ Çameli Doğum yılı : 1915 Sözlü tarihle ilgilenenler... Geçmişin Sesi, Paul ThompsonÇeviren Şehnaz Layıkel, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999Birinci Sözlü Tarih Atölyesi Kayıtları-6-7 Haziran 1993 (Paul Thompsonın katılımıyla), Tarih Vakfı Yayını, Ed. Neşe ErdilekSözlü Tarih ve Yerel Tarihçi, Stephen Caunce, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2001, Çev.: B. Bülent Can, Alper YalçınkayaSözlü Tarih Kılavuzu, Broşür, Tarih Vakfı Yayınıİstanbulda Hatırlamak ve Unutmak, Leyla Neyzi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999Yanıbaşımızdaki Tarih, D.Kyvıg, M. Marty, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2000.Geçmişin İzleri, Esra Danacıoğlu, Tarih Vakfi Yurt Yayınları, İstanbul, 2001 Tarih Vakfı Yurt Yayınlarından sözlü tarih: Proje ile ilgileniyorsanız Tûbâ Çameli ( tcameli@tarihvakfi.org.tr )Filiz Öğretmen ( fogretmen@tarihvakfi.org.tr ) temasa geçmeniz yeterli.Tel: 0 212 2273733 / 109Faks : 0 212 2273732 www.tarihvakfi.org.tr Ceren Lordoğlu ( clordoglu@tarihvakfi.org.tr ), Nevvare Erçin "Saçlarımı sıfır numaraya kestirdiler. O yıl herkesten kaçarak saçlarımın uzamasını bekledim." GELECEK HAFTA