Editörün Seçtikleri 50 yaşından sonra aldatılabilirim

50 yaşından sonra aldatılabilirim

31.10.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

50 yaşından sonra aldatılabilirim

50 yaşından sonra aldatılabilirim


Yedinci kitabı "Aşk Hikayeleri"yle 4 bin okuyucuya ulaşan Mine G. Kırıkkanat: Siyasiler beni iyi anlıyor


       Mine G. Kırıkkanat, Türkiye’nin ilk kadın mizah yazarı; Fransa’nın Uluslarası kanalı TV5’in yabancı gazeteciler kadrosundaki ilk ve tek Türk gazetecisi. Avrupa Basın Kulübü’nün de tek Türk üyesi. 13 yıldır Milliyet’in Fransa muhabiri; aynı zamanda beş yıldır, Radikal Gazetesi’nin köşe yazarı. Geçen hafta OM Yayıncılıktan, yedinci kitabı “Aşk Hikayeleri" yayınlanan Mine G. Kırıkkanat, bir haftada hikayelerini 4 bin okuyucuya ulaştırarak yine gündem oluşturdu.
       Mine ile tanıştığımızda henüz gazeteci değildim. Röportaj süresince ikimiz de heyecanladık. Mine “Neredeyse elime doğmuş birine röportaj verdiğim için çok keyifliyim" dedi. Ben de, deneyimli bir gazeteci önünde hata yapmaktan korkuyordum...

       12 davam var
       Okuyucular sizin Türk olup olmadığınızı merak ediyorlar. Saulnier soyadını kullandınız. Şimdi Kırıkkanat olarak karşımıza çıkıyorsunuz. Türkiye’de mi Fransa’da mı yaşıyorsunuz?
       Türk’üm ama nerede yaşadığımı bir bilsem ben de rahat edeceğim. Benim 11 ay Paris’te, bir ay tatilde de Türkiye’de kalmam lazım. Ancak Radikal’de yazdığım yazılardan dolayı açılan davalarla beni 12’den vurdular. 4 tanesi ağır ceza olmak üzere, hakkımda açılmış tam 12 dava var. İyi avukatlarım var. Sürekli ifade veriyorum. İşin içine kitap da girince İstanbul’a sık gelmeye başladım. Türkiye’ye çok vakit ayırmak istiyorum. Artık Saulnier soyadını kullanmıyorum. Sadece Fransa’da kitaplarım Saulnier diye çıkıyor, çünkü Kırıkkanat’ı telaffuz edemiyorlar. Artık televizyonda kendi soyadımı kullanmaya başladım.

       Gençken öldürebilirdim
       Son kitabınız “Aşk Hikayeleri" hafta sonları Radikal’de çıkan köşe yazılarınızın derlemesi. Haftada bir de olsa, okuyucularınızı kirlenmiş siyasetten uzaklaştırıp, aşkı anlatıyorsunuz. Ama bunlar da mutlu aşklar değil. Beslenme noktanız kendi yaşadıklarınız mı?
       Okurların çok tuttuğu bu hikayelerin içeriğine bakacak olursak; kadının biri kıskançlıktan adamın çamaşırlarını kesiyor, bir başkası kendisini sokaklara vuruyor, başka biri delice davranıyor. Elbette benim yaşadıklarım değil bunlar. Çünkü hepsini yaşamaya kalksam, yazacak fırsatım olmaz. Ama belki bir ya da ikisinde benim de içimden geçen kıskançlıklardan izler vardır.
       Yani siz de kıskançsınız. Peki hikayelerdeki kahramanlar gibi kıskandığınızda sevdiğinize zarar veriyor musunuz?
       Çok kıskancım ama zarar vermemeyi zamanla öğrendim. Gençken, öldürebilirdim. Allahtan bunu bildikleri için rahat duruyorlardı. Bu kez bu bahsi kaybedebilirim çünkü Daniel benden genç. Doğa kanunu olarak ben bir gün çökeceğim. Kendisine “50 yaşımdan sonra serbestsin, yeter ki ben duymayayım ve görmeyeyim" dedim. Bunu kaldırabilir miyim bilmiyorum ama Daniel gün sayıyor...

       Haftada 300 e-mail
       Küfrederek şahit olduğumuz pek çok şeyi sizin yazılarınızdan gülerek okuyoruz. Anlaşılabildiğinizi düşünüyor musunuz?
       Bunu yapabiliyorsam başarabiliyorum demektir. Bir kere şunu düşünüyorum: Siyasiler beni çok iyi anlıyorlar çünkü çok kızıyorlar bana. Tehdit edenler ise anlamayanlar. Onlar hiçbir şeyi anlamaz zaten, çünkü her şeye bir at gözlüğü ile bakıyorlar. Akıllı insanlar değiller. İnternet sayesinde okuyucularımla aramda sağlam bir bağ oluştu. Haftada ortalama 300 e-mail geliyor. Sempatik olanların hepsini cevaplıyorum. Ama hakaret ve tehdit dolu olanları mahkemeye veriyor ya da köşemde afişe ediyorum. Okurlarımın çoğu üniversite öğrencisi ve borsa çalışanları. Fsanatiklerim oluştu. Çünkü Yeni Binyıl Gazetesi benden, fanatik okur kitlesi olan yazar olarak söz etti. Demek ki ağırlıklı olarak anlaşılıyorum.
       Yazar olarak kendinizi ispatladınız. Muhabirliğe de devam ediyorsunuz. Hâlâ keyif alıyor musunuz muhabirlikten?
       Açıkçası eskisi kadar değil. Gazeteciliği bırakmak da istemiyorum. Köşe yazarlığımın dışında, büyük röportajlar yapmak isterim, çünkü buna imkan var, yararlanmak gerekli. Enerjimi o yönde harcamak istiyorum.

       Sosyoloğum
       Bir röportajınızda dediğiniz gibi bir dönem beraber olduğunuz Çetin Altan’a inat mı yazar oldunuz?
       Bunu espri olsun diye söylemiştim, çünkü Altan ile beraberken yazmaya başlamıştım. Çarşaf Dergisi’nin mizah yarışmasının 1. mansiyonunu kazanmıştım. Türkiye’nin ilk kadın mizah yazarı olarak küçük fıkralar yazmaya başladım. Yeterince mizahçı olmadığımı anlayarak çekildim. Cumhuriyet’in kadrosu ile Ciddiyet’e yazdım. İspanya’dan Cumhuriyet’e gönderdiğim ilk yazı ile gazeteciliğe başladım. Kendi kendime öğrendim gazeteciliği, aslında sosyoloğum ben.
       Bu yönünüzü kullanarak mı bu kadar bize dair hikayeler yaratıyorsunuz?
       Mutlaka. Basit, evrensel, herkese uyan hikayeler bunlar. Kahramanlar tanıdık. Bir kadın, bir de erkek...
       Kürşat Başar’ı da sonradan bir aşk yazarı olarak görmeyle başladı toplum. O, bundan rahatsız olduğunu vurguladı. Size de aşkını anlatan, akıl soran oluyor mu?
       Akıl soranlar var. Beni her ne kadar Güzin Abla yapmak isteseler de, olmak istemiyorum. Buna zamanım da yok.

Yazarlar