Editörün Seçtikleri Ayağa kalk Kosova

Ayağa kalk Kosova

05.10.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ayağa kalk Kosova

Ayağa kalk Kosova


"Balkan Ateşi" düştüğü yeri yaktı; çok kültürlü topraklar bir yandan yeni gelen barışı, bir yandan bitmeyen savaşı yaşıyor


       Yüzyılın en büyük trajedilerinden birine sahne oldu Kosova. Ve dünya yeni bir bin yıla hazırlanırken, Avrupa'nın ortasında, barbar bir katliamın kurbanı oldu binlerce Kosovalı. Evler yandı, kentler boşaldı. Kalplere vahşet, öfke ve acı kazındı; hem de hiç silinmemecesine.
       Gazetelerden ve televizyonlardan günlerce izlediğimiz vahşet görüntüleri ve yurtlarından sürülmüş yüzbinlerce masum insanın yüzlerindeki acı sayesinde tanıdığımız Kosova'da bambaşka bir manzara var bugün: Kosovalılar savaşın açtığı yaraları iyileştirip yeniden eski güzel günlere dönmenin çabası içinde.
       Kosova'ya NATO'nun girdiği gün bitti sanılan savaş ise farklı bir boyutta ama yine tüm şiddetiyle sürüyor. Bu çok kültürlü topraklarda hala evler yanıyor, insanlar öldürülüyor, kentler bölünüyor. Kosovalılar evlerinden, doğup büyüdüğü topraklardan sürülüyor. Ve herşeyden önemlisi Kosova'da kimse yakın geleceği dahi kestiremiyor.

Okullarına kavuştular

Okullar "Arnavutlar için" yeniden açılmış durumda. 1991 yılında Sırpça müfradatı kabul etmedikleri için okullardan atılan 20 bin Arnavut "ğretmen ve 300 bin "ğrenci 9 yıllık bir aradan sonra tekrar okullarına kavuşmanın sevincini yaşıyor.
       "Kosova, çok kültürlü yapının sancısını çekiyor. Önce Arnavutlar öldü, şimdi Sırplar başka topraklara sürülüyor. Ve Kosova gözlerimizin önünde tel örgülerle ikiye bölünüyor."
       Bir Arnavut Kosova'nın son durumunu böyle anlatıyor. En az 15 bin kişinin yaşamını yitirdiği katliamda Sırp askerlerinin binlerce insanı hapishanelerde tuttuğu söyleniyor.
       Sıralanan rakamlar en çok savaşın kurbanı Arnavutların zihinlerinde yer etmiş. Yaşanan vahşetin yarattığı öfkenin kurbanı ise Kosovalı Sırplar. BM rakamlarına göre bölgede yaşadığı tahmin edilen 200 bin Sırp'ın 170 bini Karadağ ve Sırbistan'a kaçmış. Kalanların büyük çoğunluğu ise ya Mitroviça'da ya da NATO'nun koruduğu köy ve kiliselerde. Ama hepsi belirsizlik içinde yaşıyor.

Önce özür dilesinler

Sırp komşusunun evinin UÇK'lılarca yakılmasına izin vermeyen Ömer Draga savaşta UÇK saflarında savaşan oğlunu yitirmesine rağmen barış isteğini hiç yitirmemiş. Draga, "İşler sanki daha fenaya gidiyor. İsterdim ki önce Sırplar çıksınlar televizyona özür dilesinler. Unutmak zordur. Ama adım atmak gerekir" diyor.
       Mitrovica'da kent ikiye bölünmüş durumda. Kosova ekonomisi için hayati önem taşıyan altın ve kurşun madenleri ile bu madenlerin işletildiği tesislerin tamamı Sırpların yaşadığı kentin kuzeyinde kalmış. BM'den Beatrice Lacoste, kentteki bölünmüşlüğe dikkat çekerek şöyle konuşuyor: "Eğer bu sürerse BM'nin Kosova'da ki misyonu başarısızlıkla sonuçlanmış olur. Ve eğer 2000'e kadar bölünme sorunu çözülüp sanayide üretim tam kapasiteyle başlamazsa bu kez ekonomi çöker."
       Kosova'nın geleceğini belirsizleştiren soru da bölünmüş Mitroviça'da iyiden iyiye açığa çıkıyor: Bölgede Arnavutlarla Sırpların birarada barış içinde yaşaması sağlanmazsa ne olacak?
       Savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü günlerde Sırp kaynaklı "bölüşelim" önerisini BM'nin Kosova'daki patronu Kouchner şiddetle reddediyor.
       Bölgeye şöyle bir bakıldığında görünen o ki Kosova bir yandan yeni gelen barışı diğer yandan bitmeyen savaşı yaşıyor. İşin kötüsü ne barış huzur veriyor ne de savaş bitecek gibi görünüyor.


Yazarlar