Paul Banks - Kabına Sığmayan bir Indie

Dün gece, aylardır iple çektiğim Paul Banks konseri için Babylon'daydım. Tamamen dolu ve ana performans öncesinde sahneye geçici olarak el koyan The Away Days tarafından ısıtılan bir mekanı görünce; gecenin nelere gebe olduğunu az çok tahmin edebilmiştim; fakat konser bitiminde gecenin bir yarısı evimin yolunu tutarken hissettiklerim; şahsi önsezimin dahi önündeydi.

Dürüst olmak gerekirse; bağlı bulunduğu topluluğun dağılmasıyla müzikal yaşamına tekil adımlarla devam eden sahne adamlarına daima şüpheyle yaklaşmışımdır. Düşünsenize; kartvizitinin zirve dönemini yaşadığı topluluğa neredeyse tüm varlığını borçlu olan bir insan eğer tekil adımlarında, eski izler üzerinden yol alma kolaylığını bir kenara bırakıp kendine yeni bir güzergah açamıyorsa ve canlı performanslarında mütemadiyen öncesinde bağlı bulunduğu grubun yapıtlarını ortaya dökmeye devam ediyorsa; bir dinleyici olarak bu devir daimden ne denli heyecan duyabilirsiniz ki...

Haberin Devamı

Bir müzik grubuna ait olan parçaları; o müzik grubunun yalnızca tek bir parçasının kimliğinin üzerinden dinlemek...

İşte Post Punk Revival'ı, yayınladığı dört stüdyo albümünde de anlayışından bir adım geri basmadan temsil eden dünyaca ünlü Interpol'ün frontman'i olan Paul Banks; bunu yapmadı. Interpol faal yapısını koruduğunda startını verdiği bir alt-kimlik çalışması olan Julien Plenti'yi de bir kenara bıraktı ve geçtiğimiz yıl; baştan sona dokunuşlarının belirginliğini gösterdiği ve hem günümüz sistem anlayışına bir selam çakan, hem de elbette soyadını betimleyen bir stüdyo albümle tekil adımlarında yeni güzergahlar aradı. Nihayetinde "Banks" albümü bize o denli net bir açıdan gösterdi ki Paul Banks; kendi yolunu, üstelik bu kez kendi adıyla kolaylıkla oluşturabilmişti.

Dün gece de; yaklaşık bir buçuk saat boyunca, bu netliği usulca anlattı ünlü İngiliz. Her parça sonrasında ağzından çıkan teşekkür sözcükleri dahi yapmacık değildi. Sahnede birlikte çaldığı ekibini aynı anda değil de farklı şarkı aralarına yayarak bizlere tanıtması; her ne kadar yoluna solo devam ediyor gibi gözükse de bir topluluk olmanın pozitif yanını hala ruhunda sakladığını açığa vuran bir noktaydı. Nev-i şansına münasır frontman'in; debut stüdyo albümünün çıkış parçası olan Summertime Is Coming'i söylerken kapattığı göz kapakçıklarının ardında neler düşündüğünü bilemem; ama tam o anlarda eliyle kavradığı gitar telleri o denli umusamaz yollara girdi ki; bir anda Banks'i o yollarda bulmak için çabalarken yakaladım kendimi. Peki ya "I'll Sue You". Bu parçada da kontrolü tümüyle sahnenin göbeğine çeken yine Banks'ten başkası değildi. Yeni albümünün çıkış tekliği "Young Again"' ve albümün girişini oluşturan "The Base"in performansları da dün geceye dair aklımda kalan anektodlardan birkaçı.

Haberin Devamı

Konser boyunca; herkesi sinsice süzdü, her yana notlarını çarptı ve o kırılgan ses tonuyla tüm enstrümanların önünde bir ulak gibi dönülen virajları bize ispiyonladı...

Bundan yaklaşık iki yıl kadar önce Interpol'un frontmani olarak İstanbul'da sahne alan bir İngiliz: dün gece salt kendi kişiliğiyle sahne aldı ve Paul Banks kimliğiyle kulisin yolunu tuttu.

Haberin Devamı

Kendine has teşekkürüyle, ellerini mikrofon seviyesinde tutarak verdiği selamlarla ve göz çevresini kısarak gönderdiği tebessümle...

Twitter / @BekirzgrAybar