Editörün Seçtikleri Bilmeden yaşamak

Bilmeden yaşamak

04.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bilmeden yaşamak

Bilmeden yaşamak


Düşün--düğüm / ÖRSAN K. ÖYMEN


       İnsan her şeyi bilmek ister. Bir şeyi bilmediği zaman rahatsız olur, hatta bilmediği şeylerden korkar. Bilmek psikolojik bir güvence duygusuna, bilmemek ise endişeye yol açar. Peki bir şeyi kesin ve mutlak bir biçimde bilmek olanaklı mı? Bunun olanaklı olmadığını savunan görüşe agnostisizm deniyor. Bu görüşün temelinde de kuşkuculuk yatıyor.
       Bu bakış açısına göre, insanlık tarihi boyunca bilindiği iddia edilen şeylerin hiçbirisi aslında bilinmiyor. Agnostisizmin daha yumuşak bir yorumuna göre, onların sadece bilindiğine inanılıyor. Örneğin Tanrı'nın var olup olmadığı bilinmiyor. Bildiğini söyleyenler, bunu bildiklerine inanıyorlar. Bir insanın bir şeyin varlığını bildiğine inanması ile onun gerçekten var olup olmaması ayrı şeyler.
       İşin garibi, aynı durum, dünyanın yuvarlak olup olmadığı gibi daha bilimsel iddialar için de geçerli. Agnostik ve kuşkucu yaklaşıma göre biz, elimizdeki belli verilerden yola çıkarak, dünyanın yuvarlak olduğunu bildiğimize inanıyoruz. Ancak bütün deneyimlerimiz ve yaşadıklarımız bir rüya, bir halusinasyon olabilir. Duyu algılarımızla dünyanın yuvarlak olduğunu görsek de bu, dünyanın kesin ve mutlak bir biçimde yuvarlak olduğu anlamına gelmiyor, hatta dünyanın var olup olmadığını bile kesin bir biçimde belirlemiyor. Çünkü doğruluk ve yanlışlık ölçütlerimiz mutlak, kesin ve nesnel değil.
       Aynı durum etik konular için de geçerli. Etikte de mutlak, kesin ve nesnel kriterler bulunmuyor. Yani hangi kararların, hangi seçimlerin, hangi davranışların iyi, hangilerinin kötü olduğunu aslında bilmiyoruz. Ancak tabii ki inançlarımız var ve bu inançlarımız nedeniyle de bunları bildiğimize inanıyoruz.
       Aslında burada önemli olan da galiba bir şeyi kesin bir biçimde bilmek ya da bilmemek değil. Önemli olan bazı şeyleri bildiğimize inanmak, ancak buna inanırken de bunun mutlak bir bilgi oluşturmadığının bilincinde olmak. Yazarken veya konuşurken, ifadelerimiz çok iddialı, çok kesin görünebilir. Bu da doğaldır, çünkü bunlar inançlarımızı oluştururlar. Ancak önemli olan, bir şey ne kadar iddialı görünürse görünsün, söz konusu iddianın bizden bağımsız nesnel bir bilgiyi değil, bizimle bağlantılı öznel bir inancın yansıması olduğunun farkında olmamızdır. Dildeki iddialı ifadeler nesnel bilgiyi değil, öznel inançları temsil ettikleri için iddialı görüntü vermelidir. Bu durum bu yazının içindeki iddialar için de geçerlidir.
       Zaten yaşamayı da, bu öznel inançlarımız sayesinde sürdürebiliyoruz. Bu inançlarımız sayesinde endişelerimizden, korkularımızdan arınıyor veya en azından ümitlerimizin kaybolmasını önlüyoruz.

Depremzedeleri unutmak mı?

Acaba hatırlayan var mı, 17 Ağustos'ta Marmara Bölgesi'nde ciddi bir deprem yaşandı. Yoksa biz mi yanlış hatırlıyoruz?
       Manzaraya bakınca, 17 Ağustos'ta onbinlerce insanın öldüğü, yüzbinlerce insanın evsiz kaldığı bir deprem hiç olmamış gibi bir hava var. Evsiz kalan bu insanlar için ne yapıldı, işsiz kalan bu insanlar iş buldu mu, bu insanların ekonomik sorunları nedir, İstanbul gibi deprem riski olan büyük bir kentte İstanbul Belediyesi ne yaptı, ne yapıyor, bunlarla ilgilenen var mı?
       Emin olabilirsiniz ki depremzede ve halk unutmayacak, hükümetle de, belediyelerle de hesaplaşacak!

Mehmet Ali Yılmaz istifa!

       Şampiyonluklarla, kupalarla İstanbul'u zorlayan tek Anadolu takımı olmayı başarmış, Liverpool, Barcelona, Milan gibi takımları yenmiş, İngiltere'nin Aston Villa takımını elemiş Trabzonspor, bugün hafızasını yitirmiş gibi davranıyor. Trabzonspor'un düştüğü hallere Galatasaray düşse, yöneticiler çoktan istifa ederdi.
       Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz'ın kulübe gönül vermiş birisi olduğundan şüphemiz yok. Ayrıca Trabzonspor'a yaptığı maddi destek de ortada. Ancak bu durum, geçtiğimiz yıllarda, transfer veya oyuncu yetiştirilmesi konularında yanlış kararlar vermesini, hatta bu konuları uzmanlara bırakmak yerine her şeye müdahale etmesini haklı çıkartmıyor.
       Hem Trabzon İdman Ocağı'nın kurucularından Hıfzırrahman Raşit Öymen'in torunu olarak, hem de Trabzonspor Kongre Üyesi olarak, statükoya isyan ediyoruz.

Yazarlar