Editörün Seçtikleri Camel Trophy’niz geçmiş olsun

Camel Trophy’niz geçmiş olsun

30.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Camel Trophy’niz geçmiş olsun

Camel Trophy’niz geçmiş olsun


Macera tutkunlarının katıldığı yarışın sonuncusu Güney Pasifik’te yapıldı. Türk takımının 6. geldiği mücadele, “zorlu" bir eğlence ile noktalandı


       Tarihin “son Camel Trophyösi için bir cuma gecesi İstanbul’dan havalanıyoruz.
       Final ayağını izleyecek Camel ekibimiz son derece “butik" tutulmuş. Sadece dört kişiyiz: Haberci’den Nevin Sungur, Sabah’tan Erdal Şafak, geçen yıl Türkiye’de tek başına dört bin çift satışla “Camel Bot rekortmeni" olan Bursalı genç işadamı Koray Cebel ve bendeniz.
       Ekibin nüfus yapısı çok iyi... Bu demektir ki, alışveriş merkezlerinde birbirini kaybeden sayısı hiç bir zaman dördü geçmeyecek!
       Selamün-everybody
       Başkent Apia’da Hotel Kitano Tutsitala’ya yerleşiyoruz. Konaklamak için “otel" kelimesi Camel Trophy’ye pek uygun düşmüyor ama katlanacağız.
       Olağan program, sabah istediğiniz saatte kalkma. Tropik bir kahvaltı. Sonrasında havuz başında dinlenme. Öğle yemeği. Havuz başında dinlenme. Akşam yemeği, uzun ve içmeli. İsviçreli Camel’cı Pascal Valley her sabah kahvaltıda bizi şöyle selamlıyor:

       “Selamünaleyküm everybody!"
       Camel Trophy yarışmacılarıyla buluşmamız için seyahatimizin 6. gününü beklemek zorunda kalıyoruz. Bizim “irtibat subayımız" Alex, hiç ummadığımız bir anda (artık ondan umudu kesmiştik) karşımıza çıkıyor:
       “Haydi bu akşam kampa gidiyoruz."
       Yolda, Alex’in uluslararası dostlukları geliştirmek için gece-gündüz temaslarda bulunduğunu bu yüzden de bizimle bağlantı kuramadığını öğrenip rahatlıyoruz! Akşam güneşi tropik sahili önce sarıya sonra kızıla boyuyor. Ufukta hareketlenme var. Alex müjdeliyor:

       “Ekipler geliyor!"
       Önce sarı noktalar halinde görünen ekipler kısa süre sonra sarı fırtınalar halinde sahile yanaşıyorlar. İşte bizimkiler!
       Türkiye ekibi Arif Gürdenli ile Serkan Koray bottan iniyorlar. Hemen arkalarında yarışmayı baştan sona gürüntüleyen kameraman Okan Ünsur ile fotoğrafçı Koray Erkaya var.
       Onlarla en son geçtiğimiz Mart ayında Güney Afrika’da görüşmüştük. Hepimiz İstanbul’da yaşıyoruz. Ancak görüşmek böylesi “uygun" yerlerde mümkün olabiliyor! Takımın yüzünde Normandiya Çıkarması’na katılmış birliklerin “mutluluğu" var. Yarışmacı Arif ile Serkan’ın zaten yakınma gibi lüksleri bulunmuyor. O nedenle gerçekler Okan’ın ağzından dökülüyor:

       “Abi perişan olduk!"
       On sekiz gün boyunca ortalama 25 mil süratle Pasifik dalgaları üzerinde hoplaya zıplaya gitmenin bazı minik faturaları oluyor. Okan’ın bir kamerası yüksek rutubet ve tuzlu sulara dayanamayarak “medya dünyasına veda" etmiş. Koray ise iki fotoğraf makinesini Pasifik’e kurban vermiş. Üçüncü ve son makinesini de bantlarla sarıp sarmalamış.
       Eğer Camel Trophy’de bir de rakiplere “ateş etme" serbestisi olsa her şey yerli yerine oturacak. Sportif etkinlikte “savaş yorgunu" haline gelmek ancak bu yarışmada ulaşılan bir ayrıcalık olsa gerek!
       Yemek kampa komşu bir tesiste yeniliyor. Bu akşam Koray Erkaya’nın doğum günü... Camel Trophy katılımcılara bazı mağduriyetler armağan ediyor. Örneğin, Arif iki aylık bebeğini sadece on beş gün görmüş. Koray’ın yeni doğmuş ikizleri var. O da bebeklerini neredeyse “gıyaben" tanıyor! Diğer yarışmacı Serkan ise özel sektördeki genel müdürlük makamını feda etmiş.

       Sineklere karşı yağmur
       Kamp yerindeki gecemizin konforuna diyecek yok. Altta kum, üstünde çadır bezi, üstünde de biz! Yağmur da başladı mı! Parmağını dışarı çıkartamıyorsun. Zar zor sabah oluyor. Bu “zalim gece" yarışmacılar tarafından “şahane" olarak yorumlanıyor:
       “Yağmur sayesinde sinekler mesai yapamadılar!"
       Buranın sineklerini yabana atmamanızı istirham ederim. Nevin’i bunlardan biri soktu. Kızın kolu polis copu yemiş gibi şişti!
       Yarışmacılarla öğleden sonra Upolu Adası’nın en doğu ucundaki Lalomanu bölgesinde bulunan Romeolar Plajı’nda buluşuyoruz. Bütün sahil şenlenmiş. Çiçekler, böcekler, balıklar, deniz yıldızları, mercan kayalıkları, Samoalılar, gazeteciler, televizyoncular, her şey Camel Trophy için içtima halinde... Tekneler sırayla salınıyorlar. Sonra yarışmacılar ülke bayraklarıyla teknelerin önünde sıralanıp hep birlikte “Allah... Allah" nidaları benzeri haykırışlarla “You made it" adlı başarı kapısının altından geçiyorlar.
       İşte “Camel Trophy Tonga-Samoa 2000" burada fiilen bitiyor.
       O dakikadan itibaren en az yarışmanın kendisi kadar “zorlu" bir eğlence maratonu başlıyor. Camelcılar nasıl yarışıyorlarsa öyle de eğleniyorlar. Şenlik için kısa bir “ödül töreni arası" veriliyor. Ertesi gün öğle saatlerinde Apia’da sağanak yağmur altında Camel Trophy’yi bu yıl Güney Afrika’nın kazandığı ilan ediliyor. Türkiye ekibi ise 16 takım arasında 6. oluyor. Aynı gece Tutsitala Otel’de Camel Şöleni devam ediyor. Organizasyonda görev alanlardan oluşan Camel Orkestrası dünyanın her yerindeki rock festivallerinde rahatlıkla sahneye çıkabilecek performansta olduğunu gösteriyor.
       Sahnede başlayan dans gösterisiyse havuzda bitiyor.
       Camel Trophy, yarışması kadar eğlencesiyle de “ağır" koşullar içeren “zorlu" bir etkinlik olduğunu kanıtlıyor.
       Camel Trophy bitti, herkese geçmiş olsun!


Yazarlar