Ayrılık Acısı Nasıl Geçer?

Çok sevmek, çok değer vermek, çok aşık olmak, çok mutlu olmak yanında kardeşleri ile beraber gelir: Çok üzülmek, çok yıpranmak, çok kırılmak, paramparça olmak. Her aşık olan, her ilişki yaşayan mutlu mesut hayatına devam edemiyor maalesef.

Bir bakmışsın o seni çok sevdiğini zannettiğin kişi aslında sana kendini bambaşka tanıtmış, istediği taraflarını göstermiş, senden çok ayrı kafalarda ikinci bir hayatı varmış. Ailesinin sözünden çıkmazmış meğer; aile yapısı, değer yargıları ise seninkinden çok farklıymış. Ben seninki gibi sıkıcı bir işte çalışmak istemiyorum derken aslında yalan söylüyormuş, defalarca başvurmuş ama olmamış, o yüzden kariyer yolu kapalıymış. Ben evlenmek istemiyorum, çocuk sahibi olmayı düşünmüyorum demesi senden sebepmiş. Etrafında soranlara ben de istiyorum ama doğru kişiyi bulamadım diye dert yanıyormuş. Neden iyi geceler dedin ama uyumadın, whatsapp’ta seni online gördüm diye kıskançlık krizleri çıkaran sevgilin gerçekte kendisi kabahatli olduğu için bu kadar olay çıkarıyormuş. Çapkınlıklarını, seni nasıl parmağında oynattığını arkadaşlarına başarı hikayesi gibi gururla anlatırmış, en son senin haberin olmuş.

Haberin Devamı

Olmuyor mu? Oluyor. Peki ne yapmak lazım? Üzüleceğiz diye hiç sevmeyelim mi? Ayrılalım ama hiç ağlamayalım mı? Sevelim tabi, biz sevelim, sevmeyenler, sevmeyi bilmeyenler utansın. Yalan söyleyen, aldatan, ikili oynayan kişi bozuk bir psikoloji içindedir. Kendini seven kişi olduğu gibi davranır, açık olur, böyle oyunlara girmez. Kendisi ile barışık olmayan kişi ancak sizi bu tarz manipülasyonların içine sokar, olduğundan farklı davranır, hissettiğinden farklı söyler. Sizi ikna ederek adeta kendi yalanına kendi inanır. Sizin gözünüzdeki değerinden beslenir, sizde oluşturduğu imaj ile kendine dair fantezisini gerçekleştirir.

Olan oldu, yaşanan yaşandı, ayrılık geldi çattı. Enteresandır, bir ayrılık yaşandığında en çok kendini haklı gören taraf üzülür. Der ki; ben hiçbir hata yapmadım, doğru davrandım, dürüst yaklaştım. Neden bunlar yaşandı? Bu sonu hak etmek için ne yaptım? Kişi haklılığını savundukça umutsuzluk girdabında savrulur. Bir türlü işin içinden çıkamaz. Üzüldükçe üzülür. Bazen aradan seneler geçer ama o ayrılığın acısı geçmez. O halde bugün burada bu acıyı geçirelim artık. Bitsin gitsin. Nasıl mı?

Haberin Devamı

Özlemek, üzülmek, ağlamak serbest. Ama neye özlem duyduğunun, ne için gözyaşı döktüğünün bilincinde ol. Sen geçmişteki güzel anılarına özlem duyuyorsun ki bu gayet doğal. Sadece eski sevgiliyi değil; çocukluğumuzu, lise yıllarını, yazlık anılarımızı, annemizin yaprak sarmasını da özlüyoruz. Ayrılık henüz taze ise, yaşananların hissettirdikleri de kalpte çok taze oluyor, insan ister istemez duygulanıyor. Ama aradan aylar geçtiyse bir durup düşünmek lazım. Okul yıllarını özledim ben diye salya sümük ağlayan gördünüz mü hiç?

Kendine kızmak yasak. Ne için kızıyorsun? Sen senin gerçekliğini yaşadın, o kendi yalanını yaşadı. Sen sana deli divane aşık o kişi ile beraber oldun, onun için aileni karşına aldın, onun için fedakarlıklar yaptın, onunla en güzel anıları yarattın, onunla güldün, onunla ağladın. Olacakları nasıl göremedim? Çünkü süpermen değilsin. Süper güçlerin varmış da kullanmamışsın gibi kendine yüklenme. Doğru olduğunu düşündüğün kişi ile doğru olduğunu düşündüğün bir aşk yaşadın. Bugünkü bilgiler ışığında yanlış kişi olduğunu çok net görmüş olabilirsin. Ama bu sebepten ötürü kendini hırpalayacaksan eğer fragmanını beğenip izlediğin ama kendisini hiç beğenmeyip vakit kaybı olarak gördüğün filmler için de ağla, hatta en çok o filmin yapımcısı ağlasın öyle değil mi? Hadi sen sadece bir bilet aldın, 2 saatini harcadın. Adam 1 senesini verdi, milyonlar harcadı. O zaman o da mesleği bıraksın. Oscar almayacaksa kimse film çekmesin.

Haberin Devamı

Bir umuttur öldüren insanı. Vay ben haklıydım, ben çok sevmiştim, hatasını anlayacak, bana geri dönecek, özür dileyecek, pişman olacak… Karşı tarafa dair beklenti içerisine girdiğin müddetçe ne unutabilirsin ne de huzur bulabilirsin. Neden ayrıldığınızı kendine hatırlat. Sonra bir de şöyle düşün: Neden hala sevgimi boşa çıkarmış bu kişi tarafından onaylanma ihtiyacı hissediyorum? Kapanış yapabilmem için neden bir takım şeyleri onun gözüne sokmam gerekiyor? Benden vazgeçmiş, beni önemsememiş, yalnız bırakmış, üzülmeme göz yummuş birini neden nefret ederek dahi olsa tepeme çıkarıyorum? Neden ona beddua ediyorum? Sen onun hayatında yoksun artık. O neden senin tüm hayatını kontrol ediyor? Güneşli güzel bir günün tadını çıkaramıyorsun? Kafanın içindeki seslerden kitap dahi okuyamıyorsun? Senin söyleyeceklerinle ilgilenseydi, hayatını umursasaydı zaten yanında olurdu. Sen ona hislerini anlatacaksın o da “Aaa evet sen çok haklısın, ben hiç fark etmemişim!” diyecek mi sanıyorsun? Öyle bir beklentin varsa, hodri meydan. Çık, konuş, yüzleş. Ama içten içe böyle demeyeceğinin sen de bilincindeysen bu garip fantezileri bir kenara bırak. Kendi hayatına odaklan, yediğinin içtiğinin keyfini çıkar.

Her şeye anlam kazandıran sensin, farkında değil misin? Kendi değerinizin ve gücünüzün farkında olduğunuz bir hafta olsun,

Sibel ŞENGÜL