Editörün Seçtikleri Vatana ve bayrama hasret

Vatana ve bayrama hasret

29.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Vatana ve bayrama hasret

Vatana ve bayrama hasret


Fahrettin Sefer 68 yaşında ve gözleri kırmızı... Blatze sınır kapısından Makedonya'ya yürüyerek ve ağlayarak giriyor. Sırplar bir tek eşya almalarına izin vermeden evlerine girip, apar topar Kosova'yı terketmelerini istemişler.
Evler yıkılmış. Erkekler götürülmüş. Kadınlar, çocuklar ve yaşlı erkekler sınırı geçebilmiş.
Fahrettin Sefer, Sırp birlikleri tarafından götürülen oğullarının akıbetini merak ediyor. Rivayetler kulaktan kulağa yayılıyor. Kimine göre götürülen erkekler sırp askeri birliklerinin önünde "canlı kalkan" olarak kullanılıyor. Kimine göre toplu infaz ediliyor.
Fahrettin Sefer'in gözleri eskiden maviymiş. Ağlaya ağlaya kırmızı olmuş.
Sınırı geçenler hep yaşlılar ve kadınlar... Yaşlı bir kadın, mutfak önlüğünü bile çıkaramadan ayağında terkikleriyle çamurları eze eze, gözyaşlarını önlüğüyle sile sile sınırı geçiyor.

Bayramlıklar

Makedonya'da tüm gerginliğe rağmen yine hayat devam ediyor.
Üsküp'te Türk'ler ve Arnavut'lar Kurban Bayramı'nı, hiç bir gereğini aksatmadan yaşıyor. Çocuklar, sabah giyecekleri bayramlık giysileri için heyecanlanıyor. Beş yaşındaki Eznur'un o gece hayallerini kırmızı elbisesi süslüyor. Hayaller savaşa yer vermiyor!
Kadınlar baklava açıyor. Kurban kesiliyor. Ardından mis gibi kokular sürünüp Türk mezarlığına ziyarete gidiliyor.
Çingeneler kendi mahalleleri Tophane'de sokak ortasında davullu zurnalı düğün yapıyor. Damat, Orhan Vasfi'nin kalbi çocukluk aşkı Güllü'yle evleneceği için sekiz kat hızlı çarpıyor.

İnsanlar üzerlerinde küçük küçük mutluluk bulutları oluşturuyor. Buluttan dışarı adım atar atmaz sağnak yağmur başlıyor. Kırmızı gözlü Fahrettin Bey sığınacak yer bulamıyor. Gözlerinde mavilik kalmıyor.
NATO uçakları daha alçaktan ve daha yavaş uçma kararı alıyor.
NATO ülkeleri Makedonya'dan başlayacak bir kara savaşının makut ve mantıklı olup olmayacağını tartışadursun, sınır geçen Kosovalılar'ın sayısı 20 bini buluyor.
Sınırı annesi ve kardeşleriyle birlikte geçen Müfide Sloviç Türkiye'nin kapılarının açık olduğunu bilmediğini söylüyor:
"Türkiye'ye kadar gidecek gücümüz yok, ortalığın yatışmasını Üsküp'te bekleyip geri dönmeye çalışacağız."
Üsküp'dte hayat devam ediyor. İçi kıpır kıpır oynuyor. Bayram, düğün, göç, savaş hepsi bir arada yaşanıyor.


Yazarlar