Genç piyanistin gölgelenemez başarısı

6 Temmuz 2023

Sabah Twitter’ı açtım ve güne tatlı bir haberle başladım. Bir kere bu cümlenin kendisi başlı başına mucize, çünkü Twitter bir iyi haber cenneti değil, ülke gibi, dünya gibi. Bu haberi piyanist İklim Tamkan yazmıştı, “Öğrencim Ceylin” diyordu, “Büyük bir başarıya imza atarak dünyaca ünlü müzik okulu Yehudi Menuhin Music School’a yüzde 80 bursla kabul edildi. Bu muazzam bir başarı.” Devamı da şöyle: “Ceylin’in eğitimine başlayabilmesi için yaklaşık 9000 pound gibi bir paraya ihtiyacımız var. Ceylin‘e destek olmak ister misiniz?”

Hikâyesini biraz daha öğrenmek isteyenler için minik bir videoda kendini, bu okulu kazanmak için ne kadar çok çalıştığını anlatıyor Ceylin Ada Arısan. 11 yaşında ve Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık Ortaokulu beşinci sınıf öğrencisi. Bir küçük aramayla hakkında çıkmış pek çok başarı haberine ulaşabiliyorsunuz. Çok sayıda konseri, uluslararası ödülleri var.

Bu yetenekli ve çalışkan müzisyenin

Yazının Devamı

Gökyüzünü oyan şarkılar

3 Temmuz 2023

“Uzun zamandır babamın dizelerinin şarkıya dönüşüp gökyüzünü oyması en büyük hayalimdi” diye yazıyor Eren Aysan, Baudelaire’in, “Müzik gökyüzünü oyar,” dizesine gönderme yaparak: “Bir şairin müziğin sınırları aşıp uzaya yayılan yanını ele almasına hayranlık duyarım”. Babasının dizelerindeki şarkılardan söz ediyor sonra bir bir. “Söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım” gibi. “Aşk bitti, şarkılar yarım” gibi. “Hani şarkılar vardır dilini bilmediğin/ bir tek sözcüğü/ bütün bir hayatı anlatır sana…” gibi…

Hayalleri gerçek oldu, babası Behçet Aysan’ın şiirlerinden bestelenmiş 16 şarkıdan oluşan “Yanık Ağıt” albümü Ada Müzik etiketiyle dijital platformlarda yayınlandı. Tam Madımak Oteli’nde 37 aydınla birlikte yakılarak hayatını kaybettiği 2 Temmuz 1993’ün 30. yıl dönümünde. Hafızalarımızdaki tozu kaldırmak, onun dizelerinde merhem bulmak için.

Eren Aysan’ın bu hayalinin altı yıllık geçmişi

Yazının Devamı

Oyalanma, savsaklama, kaytarma

29 Haziran 2023

Artık hepimiz farkındayız ki cep telefonlarımız masanın üzerinde diziliyken aramızda ne konuşursak konuşalım az sonra karşımıza bir sosyal medya platformunda ona dair bir reklam, bir paylaşım, bir şey çıkacak. Araba konuştun, muhtelif markalar; ayakkabı konuştun, sıra sıra mağazalar… Ne almaktan, bakmaktan söz ettiysen az sonra karşında. Pratik bir şey, seni arama derdinden kurtarıyor. Ve çok ürkütücü bir şey, biri bizi sürekli olarak dinliyor. 

Öte yandan, son dönemde bu mekanizmanın sadece konuşulanları değil konuşulmayanları, düşünülenleri, akıldan geçenleri de anlamaya başladığından hatta parmak izinden karakter analizi yaptığından şüphelenmeye başladım. Ya da ülke insanının ruh halini bildiğinden ona göre bir şeyler sunmaya başladı. Şu sıralar sürekli olarak önüme ‘erteleme’ ve zaman yönetimiyle ilgili hesaplar çıkmaya başladı mesela. Çünkü ben kendimden şikâyetçiyim bu anlamda. Geceden ertesi gün yapılacakları sıralayıp sabah da öbür güne ertelemek gibi bir huyum var. Bitmeyen

Yazının Devamı

Rock müziğe alaturka giysi

26 Haziran 2023

Muhtelif eski şarkıların, türkülerin, alaturka ya da arabesk parçaların rock formunda karşımıza çıkmasına alışığız. Her zaman dört dörtlük bir ruh uyumu yakalanmasa da unutulmaya yüz tutmuş şarkıların yeni bir kılıkla tedavüle sokulması hiç fena fikir değil. Bu çarkı tersine çeviren ise galiba yoktu. “Hadi rock parçalarını alalım da onları kemanla, kanunla, sazla icra edelim” gibi bir fikrin Şevval Sam’dan çıkması da hiç şaşırtıcı olmadı. Herkes ondan Karadeniz havaları beklerken müzikteki çıkışını “Sek” adlı alaturka çalışmayla yaparak göstermişti, beklenmeyeni yapmayı tercih ettiğini. Şimdi de sevdiği, kendi deyişiyle “ruhumuza işlemiş, hikâyemize yer etmiş, kalbimize imza atmış” şarkıların alaturka formunda nasıl tınlayacağını merak etmiş.

Geçtiğimiz hafta, kaydı tamamlanan ilk dört şarkı çevrimiçi platformlarda dinleyiciye sunulurken, Şevval Sam da peyderpey çıkması planlanan toplam 12 şarkıyı Esma Sultan’daki konserinde söyledi. “Rock’ı Severiz” adıyla

Yazının Devamı

İzmir’de büyülü bir gece

22 Haziran 2023

Dönüp çıkış tarihine bakmak şaşırtıcı oldu benim için; 1989 Kasım’ıymış, “Küçük Bir Öykü Bu”nun yayımlanma tarihi. O güne kadar oyuncu olarak hayran olduğumuz Zuhal Olcay’ın bir de şarkıcılığıyla kalbimizi kazanması. Ben hep en çok etkilendiğim şarkıları ondan dinledim, bunun en büyük sebebi de ağzından çıkan her cümleye inandırmasıydı. Üstelik şarkıların baştan sona bir hikâye anlattığı bir albümdü “Küçük Bir Öykü Bu”, bizim için bir ilkti. Bir aşkın filizlendiği günlerden, daha uzaktan bakışmalardan başlayarak bütün o heyecanlı ilk günleri, onun yeryüzündeki en farklı insan olduğuna inanmaları, birlikte uçmaları, özlemeleri, sonra kara bulutları, kafa karışıklıklarını, yan yanayken uzaklaşmaları ve meşhur “Yalnızlığım”ı anlatıyordu, son derece gerçekçi ve doğal olarak acımasız bir şekilde. Şahane bir iş birliğinin ürünüydü üstelik. Bütün şarkıların sözleri Mehmet Teoman’a, müzikleri Vedat

Yazının Devamı

Özgün bir yönetmenin ‘Ayna’sından

19 Haziran 2023

Bu sene benim için çok özgün, çok etkileyici bir sinemacıyla tanışma yılı oldu; Belmin Söylemez ile. İlk uzun metrajı “Şimdiki Zaman”ı elbette duymuş ama ilk 2022 yılında “Ayna Ayna”yı izlemiş bir sinema izleyicisi olarak “Daha önceleri nerelerdeydiniz?” densiz sorusunu sormama ramak kalmıştı ki, Uçan Süpürge’deki toplu gösterim sayesinde yıllardır çektiği kısa filmleri, belgeselleri izleme şansım oldu.

“Bilge ve Öğrencisi: Bir Reji Asistanının Günlüğü” adlı kısa belgeselinde anlattığı gibi sinemaya 21 yaşında Bilge Olgaç’ın asistanı olarak başlamıştı. Reklam sektöründe metin yazarlığı yapmış, basın kuruluşlarında kurgucu, yönetmen olarak çalışmış ve müthiş bir gözleme ve de mizah duygusuna sahip belgeseller çekmişti. Türkiye’de erkeğin gurur simgesi bıyığa yüklenen anlamları ele alan “Bıyık” ve İstanbullular olarak ‘kanayan yaramız’ taksilere içeriden bakan “34 Taksi” mesela.

İlk uzun metrajı “Şimdiki Zaman”dan sonra

Yazının Devamı

‘Şeytan’ların anlatılmayan hikâyeleri

15 Haziran 2023

Bu sene Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Kısa Film Yarışması’nda önce ismiyle dikkat çeken, sonra da hakkında çok konuşulan bir film vardı. İsim Shakespeare’in “Fırtına”sının meşhur alıntısıydı, “Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada”. Film de konservatuvar sınavı için “Fırtına”daki Ariel’in monoloğunu hazırlamakta olan Gülşah’ın asistanlık yaptığı tiyatroda uğradığı taciz hikâyesini anlatıyordu.

Muhtemelen setlerde, kulislerde, okullarda her gün onlarcası yaşanan bir ‘usta’ - ‘çırak’ tacizi söz konusu olan. Hani bir şey desen diyemezsin, karşında yılların oyuncusu, belki o güne kadar hayranlık duyduğun ünlü bir isim vardır. Hareketi hem çok bariz, hem kaçmasına fırsat verecek kadar kaypaktır. Soyunma odasında üstü çıplak olarak asistanın üzerine üzerine yürümek, sınırlarını ihlal etmek, onu kendi bedenine maruz bırakmak gibi. “Ne yapıyorsun hocam?” diyemediğin gibi, yakın olduğun birine anlattığında bile “Emin misin doğru anladığından?”

Yazının Devamı

Bir mücadele ve büyüme hikâyesi

8 Haziran 2023

İnsanın hayatının gizli köşelerini eşine dostuna açması bile yeterince zorken bunları kamera karşısında açık edip hiç tanımadığı insanlarla paylaşması imkânsıza yakın olsa gerek. Bu nedenle birinin hayatını anlatan belgeseller çoğu zaman onun en ütülü kolalı hallerini yansıtıyor gibi gelir bana. Kimsenin hatası yoktur, zaafı yoktur, düşmez, kalkmaz. Gene en çok bu nedenle 26. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nde izlediğim “Düet”e bayıldım.

“Düet”, iki gencecik kadın yönetmenin; İdil Akkuş ile Ekin İlbağ’ın, iki gencecik kadın sporcunun hikâyesini anlatan filmi. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü, İstanbul Film Festivali’nde mansiyon aldı, bu hafta yolu Ankara Uçan Süpürge’ye uğradı, şimdi sırada Documentarist 16. İstanbul Belgesel Günleri var.

Filmin kahramanları Defne Bakırcı ve Mısra Gündeş, senkronize yüzme düet kategorisinde yıllarca omuz omuza mücadele etmiş iki ortak, iki yol arkadaşı, çeşitli şampiyonalarda

Yazının Devamı