Lazvivor!

22 Ağustos 2011

İşte budur!

Survivor da neymiş?! İnsanın dili bile dönmüyor söylemeye.
Uzak memleketlerde bir adaya program ekibiyle gidip, suni parkurların suni engellerini aşmak, kameraların önünde suni tartışmalara girişip en çok SMS’i almaya çalışmak falan hikaye...
Bu ithal formata sıkı bir yanıt, yine yurdumun en devrimci zihin örgütlenmesi lazlardan gelmiş. Karadeniz’in yerel bir televizyon kanalında, bölgenin farklı illerinden gelen gençlerin takımlar halinde yarıştıkları bir program hazırlanmış. Program, Karadeniz’in doğal koşullarına karşı yöre insanının verdiği gündelik mücadeleyi ekrana taşıyor. Karadenizli gençler, at sırtında yaylalarda geziyor, inek sağıyor, azgın derelerde yüzüyor, vadinin iki tarafına tuturulmuş halatlara tırmanarak karşı tarafa geçiyor, vs., vs...
Programın adı mı ne? “Lazvivor”.
Bu, Survivor adlı yarışmadan devşirme adı, “çakma” bir program ismi olarak değil, aslına meydan okuyan bir program ismi olarak okumayı öneriyorum ben.

Yazının Devamı

Pardon! Yanlışlık olmuş!

15 Ağustos 2011

Hadi tahmin edin. Kimden geliyor dersiniz, bu katmerli pardon?
Azıcık gündemi yakından takip edenler bilecektir. Ama asıl, 10’lu yaşlardan 30’lu yaşlara kadar, Türkiye’nin bitmek bilmeyen sınavlar sistemine tabi milyonlarca genç ve onların yakınları için yanıtı bulmak hiç de zor değil.
Evet bildiniz, ÖSYM’den söz ediyorum.
Sınavlar sistemimizin anlı şanlı kurumu, son dönemin “pardon rekortmeni” ÖSYM’den...
* * *
Bir düşünün... Bir işe girmek için sınava giriyorsunuz. Nereden baksanız karın ağrısı!
Hele hele iş bulmak için çifter çifter üniversite diplomalarının kifayetsiz kalabildiği şu dönemde...

Yazının Devamı

Tek taş out, yeni moda tek mermi

8 Ağustos 2011

Sabah afyon patlamadan elimize aldığımız gazetede, dört sütuna manşet, “Memleket elden gidiyor” diye de yazsa, illa gözümüz sağ üst köşeyi süsleyen Tuba Büyüküstün’ün siyah kuşaklı gelinliğine takılacak. Hadise’nin endamı, bilmem kimle meselesi falan hakkında, azami fikir sahibi olunacak. Bu böyle!
Seviyoruz işte magazini! Sabah akşam otur kalk, demokratikleşme, YAŞ, ıslak imza, ergenekon, ekonomi mi tartışalım? İşin içinden çıkamadığımız, sesimizi kimselere duyuramadığımızla mı kalalım? Oh ilaç gibi!
Magazini hafife almayın
Onun dışında insan algısı böyle; öncelikle görsellik üzerinden işliyor. Ya da basit olana, zahmetsiz anlayacağına kafa daha çabuk meyil ediyor. (Bakınız: Yılmaz Özdil. Memleket sınırları içinde, bunu en iyi bilen ve yazılarına tatbik eden köşe yazarı kendisi. Ama gazete, ödemeleri vuruş sayısına göre yapsa, ivedi bir stil değişikliğine gider miydi, orasını bilemem.)
Anlamak için konsantrasyon, kafa patlatma gerektiren haberler, sanki sadece entel-dantel, yazı-çizi işlerine meraklı bir küçük kesimin meselesi...
O nedenle, memlekette ne kadar şikayet etsek de kolay kolay pek bir şey değişmiyor. Ve yine o nedenle, magazini hafife almamak gerek.

Yazının Devamı

Sivil demokrasi derken...

1 Ağustos 2011

Deniz öyle durgundu öyle durgundu ki
Karıncalar eğilip su içerdi *
Bu satırlar, bunaltan yaz sıcaklarına ve her daim yakıcı ülke gündemine inat, Ege kıyılarına, yaza ve edebiyata övgü olsun...
* * *
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şey oldu. Ordunun en üst komuta kademesi, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları topluca emekliliklerini isteyerek görevden ayrıldı. Konuyla ilgili ilk yorumlar, hükümet ve Avrupa Parlamentosu’ndan geldi. İkisi de durumu Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde olumlu bir adım olarak değerlendiriyorlar.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, “Türkiye, demokratik kurumların askeri kararlar üzerinde denetim sahibi olduğu daha demokratik bir ülke haline geliyor” demiş.
Tüm bu olup bitenin, değişimin anlamını yorumlamaya haiz hissetmiyorum kendimi. Hele de yaşananlar bu kadar tazeyken... Herkes gibi ben de, deneyimli Ankara muhabirlerine gözümü kulağımı dikmiş durumdayım.

Yazının Devamı

Fenerbahçe ve kelebek etkisi

25 Temmuz 2011

Galatasaray, UEFA Kupası’nı hangi yıl kazandı?
Final maçında gollerini kimler attı?
Goller kaçıncı dakikalarda geldi?
Fenerbahçe, son Şampiyonlar Ligi’nde hangi takımlara karşı oynadı?
Açık söyleyeyim; benim hiç çalışmadığım yerlerden bu sorular.
Bir sınavda sorsanız, hiç şansım yok. Yüzde yüz çakarım.
* * *

Yazının Devamı

Kıdemli işsizler

18 Temmuz 2011

“Bu ülkede çalışanların yüzde 70’i asgari ücret alıyor. Bugün 10 yıllık bir işçi, işten çıkarılsa, 10 yıl için alacağı kıdem tazminatı ortalama 10 bin TL’dir. Eskiden insanlar kıdem tazminatlarıyla ev alabiliyordu. Bugün bu parayla değil ev, başını sokacak bir oda bile alamaz.”
Bunlar, yılların sendikacısı, bu dönemin yeni CHP Milletvekili Süleyman Çelebi’nin sözleri.
Benim çocuk hafızamı teyit ediyor.
* * *
Ülke gündemi, Fenerbahçe, şike, yemin krizi, terör gibi gündemlerle sallanırken, Meclis’te tatil öncesi, 61. Hükümet Programı açıklandı. Henüz bir soluklanıp tartışmaya fırsat bulamadığımız programda, ben en çok iki başlığa takılıp kaldım.
Bunlardan ilki esnek, (diğer adıyla geçici ve güvencesiz) çalışmanın yaygınlaştırılması, diğeri ise işçilerin herhangi bir sebeple işten çıkarıldıklarında çalıştıkları seneler için aldıkları kıdem tazminatı uygulamasında yapılacak köklü bir değişiklik.
Buna göre, artık kıdem tazminatlarının bir devlet fonuna devredilmesi öngörülüyor. Böylelikle, işçi çıkartmak istediğinde, işverenin kıdem tazminatı maliyetinden kurtarılması hedefleniyor.

Yazının Devamı

Turist pazarı değil, gelin alayı

11 Temmuz 2011

Çok sevdiğim iki İtalyan arkadaşım, 10 günlük tatil için Türkiye’ye geldiler. Ben de bu vesileyle hummalı bir rehberlik işine soyundum. Onlara, doğup büyüdüğüm şehri, evimi, ailemi, annemin yemeklerini, arkadaşlarımı, kısacası kendi yaşamımdan kıymetli şeyleri göstermek hevesiyle koşturuyorum.
Konuklarıma açıklamalar yapıyorum, hikayeler anlatıyorum, programlar yapıyorum, vs vs...
Ama bu hevesin yanında, her Türkiyelinin içine işlemiş, memleketini beğendirmek, “Bak aslında biz de oldukça medeni bir ülkeyiz”, “Bizim ülkemiz de ne kadar güzel” mesajını vermeye çalışmaktan da geri duramadığımı fark ettim. Bunu gereksiz, kompleksli bulup, kendimle dalga geçsem de nafile!
Aslında, iyisiyle kötüsüyle ve her şeye rağmen tüm güzelliği, çeşit çeşit zenginliğiyle Türkiye, kendini çok güzel anlatıyor. Ben boşuna konuşuyorum.
Sanırım bu, Türkiye’de hepimizin az çok içselleştirdiği bir ruh hali. Eee kolay değil... Osmanlı’dan beri bu böyle; Batılı gözün takdiri önemlidir bizim için... Modernleşme yolunda kendimize tuttuğumuz biraz çetrefil bir aynadır.
Şirince
İzmir’e gelip Efes’i görmemek olur mu? Tabii biz de döküldük yollara. 40 derece sıcağa rağmen, Efes’te olmak hep güzel.

Yazının Devamı

Manasız gerginlik ve çözümsüzlük

4 Temmuz 2011

Yine nurtopu gibi bir kriz var kucağımızda! Koca koca tahsilli, makam sahibi adamlar, bütün bir hafta boyunca gazetede, televizyonda bunu konuştular.
Ben kendi adıma, birbiriyle tartışmak ama anlaşmamak, illa ki konuyu kendi cephesine yontmak için şartlanmış, farklı siyasi meşreplerden üç ya da dört adamın konuk olarak çağrıldığı televizyon programlarını izlemekten şiştim.
Derdimi şöyle anlatayım. Bu programları izlerken, keyifsiz, gergin bir maç izliyormuşum hissi uyanıyor bende. Tarafların demagoji becerileri, hiç de şık olmayan goller olarak hanelerine yazılıyor. Ne bir paslaşma, oyun kurma ne de akıl dolu hareketlerden eser var.
Bu kötü oyunu izlemek zorunda kalışımız yetmezmiş gibi, bir de sonunda, “Manasız gerginlik ve çözümsüzlük kupası”nı da hep birlikte, vatandaşlar olarak bizler kaldırıyoruz.
Tam, “Hayırlısıyla şu seçimleri de atlattık” diyecektik... Hatta Ortadoğu ve Arap ülkelerinin, Yunanistan’ın kaynadığı, Avrupa’da demokrasilere güvenip sandığa gitme oranının oldukça düştüğü bir dönemde, seçmenin yüzde 87 oranında katılım gösterdiği bir seçim gerçekleşti ülkemizde, diyecektik. Ve yüzde 10’luk seçim barajı ayıbına rağmen, Türkiye’de farklı kesimleri temsil

Yazının Devamı