Ayşe Tatari

Ayşe Tatari

aysetatari@gmail.com

Tüm Yazıları

“Bugün oğlum Haluk’un doğum günü”... O nedenle, benim için özel bir gün. Bugün doğanlara da küçük bir hediye olsun düşüncesi ile birkaç satır yazmak geldi içimden... Çocuklarımızın doğum günleri, çok değişik duyguları hayata geçiriyor. Ben çocuklarımın büyümesini, yetişkin olmasını büyük bir heyecan ve mutlulukla izlerken bir yandan yaşlanacak olmalarını da düşünürken, çelişkili ve mantık dışı bir hüzne kapılırım...” Yaşlanmak, uzun yaşamaktır” gerçeğini bile bile...
Annelik, daha pek çok tuhaflığı barındıran bir duygu durumu... Çocuk, doğduğu andan itibaren anne tarafından görünmez bir koza içine alınır... Çocuk nereye gitti, nasıl gitti, mutlu mu? Güvende mi, sağlıklı mı? Soruları hiç bitmez annenin içinde... Ve çocuk yetişkin olduğunda bile, bu tuhaf evham ve merak sürüp gider.
Annenin koruyucu ve kollayıcı olanı çok sevimli olmuyor... Oğlum, ilkokul çağlarındaydı, bir yazı okumuş bir dergide... ”Kavanoz çocuk” diye bir kavram... Bana şöyle demişti: “Bak anne, sana rağmen ben kavanoz çocuk olmadım...” Hepimizin yaşamında çocuklarımız ile ilgili anılar bitmez...
Oğlum Haluk’un bir yaşında olması nedeni ile rahmetli babam, bahçemizde kuzu çevirme partisi yapmıştı... Hayatım boyunca rahmetli annem şu sözleri sıklıkla söylerdi: “Evladımıza taht yaparız ama baht yapamayız...” Çocuklarımızın bahtı açık olsun.

Haberin Devamı

Kentsel dönüşüm

Karşıyaka sahilinde, terk edilmekte olan bir apartmanda, rahmetli annemin dairesindeyim... Üç yıl önce kat maliklerinden birkaçının karot testini heves ve torpille yaptırdıkları bina, yaz sonunda yıkılmış olacak... Annem ve onun gibi birkaç yaşlı insan, ömürlerinin son günlerinde çok sevdikleri ve uzun yıllar yaşamış oldukları evlerinden ayrılacak olmanın teessürü ile sona daha hızlı yaklaştılar... Aslında bina hayati tehlike arz etmiyordu, sağlamdı... Kimilerine göre akıllı ve doğru bir karardı yıkıp yenilemek, 8 katlı binaya ilave olarak çatı piyesi imkânı veriliyordu, ancak bu son kat maliki izin verdiği takdirde mümkün olabiliyordu... Birkaç yıl süren tartışmalar, arsa payı davaları ile sonuç tatlıya bağlanamadı... Zamanlama yanlıştı... Özetle, kentsel dönüşüm bu ve benzer bölgelerde, kat maliklerini mağdur ve mutsuz ediyor.
İşin duygusal boyutuna gelince; annemin vefatından bu yana evi tahliye etmek bir türlü içimizden gelmedi... Son derece tertipli, titiz ve evini seven annemin eşyalarına dokunmaya bir türlü cesaret edemedik. Ölümü kabullenmek zor, ev öylece durunca sanki annem bir süre sonra gittiği yerden dönüverecek duygusu hep içimizde...
Odadan odaya geziyoruz, kardeşim ve çocuklarımız ile... İnsanın sevdiklerine ait eşyaları birilerine vermesi hiç kolay olmuyor.
Kentsel dönüşümde; müteahhide verilecek dükkân, daire vb. yok ise ve de binada ilave kat imarı imkânı da verilmiyor ise, yenilenme için çok ciddi ödemeler yapılmak zorunda... Dönüşüm ve yenilenme, farklı işler...
Benzer durumda olanlara bilgi olsun düşüncesi ile konuya değindim. Büyük bir daire sahibi iken bir hayalin peşinde koşmak, pek çok kat malikinin dairelerini satmak veya küçültmek zorunda kalmalarına neden oluyor. Bu konuda öncelikle mimar dostlarınıza danışmanızda fayda var.