Ayşe Tatari

Ayşe Tatari

aysetatari@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yılın ilk yazısını yazarken umuda yolculuk mu, yoksa geçmişe hüzün mü başlıkları arasında sıkışıp kaldım. Geçmişin muhasebesini yapmayı sevenlerdenim. Kendimi bildiğim yıllardan bu yana yaşamımda olup bitenleri, başarı ya da başarısızlıklarımı şans ve de şanssızlıklarımı sürekli sorgularım. “Hayat bir gündür, o da bugündür” söylemini bir türlü uygulamayı başaramam. Mantığım onaylarken iç sesim sürekli inkâr eder.
Yıl paketini 4 mevsime ve 12 aya bölüp 365 gün süreyle yaşarken, planlamalarımızla kendimize yaşam programı yaparak ajandaları dolduruyoruz... Biten işlerin üzerini çizip yenisine koşuyoruz... Bir gün farkına varıyoruz ki, yaşamın çoğu geçip gitmiş.
Yeni yıla başlarken, yeni kararlar alıyoruz... Dilek ve temenniler, iyilik, güzellik, barış, bolluk, sağlık, dostluk sözlerini içeren paketler, cep telefonlarında dolaşıyor... Hani bir söz vardır, ”Kul kurar, kader güler”diye... İş olacağına varır, evrene salınan bütün güzel dileklerin pek çoğu büyük bir ihtimalle bir meteora çarpıp yok olur. Geriye kalan hiç bitmeyen savaşlar, terör, açlık ve işsizlik, insanlığı kemirmeye devam eder.
Büyük güçlerin hegemonyasıyla döndüğünü biliyoruz yaşlı gezegenimizin... Büyük balık, küçük balığı yutar örneği, her alanda geçerli... Balıklar birbirini yiyedursun, insanoğlu hırsıyla balık bırakmayacak denizlerde... Denizdeki büyük balık, yiyecek küçük balık bulamayınca kim neyi yiyecek göreceğiz. Yalnız denizlerde mi. karada ve havada da durum farklı değil...
Tarih tekerrür... Eski filozofların söylemleri günümüzde de geçerli, matematikteki sağlamalar gibi doğrulatıyor günümüzde yaşananları.
Sevdiğim kitaplardan, ‘Okumak Yazmak ve Yaşamak Üzerine’... Yazarı Schopenhauer... Başucu kitaplarımdan... Yeni yıla yazdığım mektupta onun söylemlerine de yer vermek istedim...
“Dünyanın herhangi bir yerinde elde edilebilecek çok fazla bir şey yoktur. Dünya, sefalet ve ıstırapla doludur ve eğer bir insan bunlardan yakasını kurtarırsa, bilsin ki can sıkıntısı her köşe başında pusuda beklemektedir. Hatta daha da fazlası; genellikle galip gelen kötülüktür ve gürültü ve şamatayla sesini en fazla duyuran budalalıktır. Talih, insafsız ve acımasızdır ve insanlık acınacak durumdadır. Bunun gibi bir dünyada kendinde (içinde) zengin olan bir insan Noel zamanında aydınlık, sıcak, mutlu bir yuvadır, buna mukabil bundan yoksun olanlar karlarla kaplı, soğuk bir aralık gecesidirler. Dolayısıyla yeryüzündeki en mutlu talih, fevkalade seyrek tesadüf edilen zengin bir kişiliğe ve daha da özelde iyi bir akıl donanımına sahip olmaktır; her ne kadar son kertede çok parlak olduğu söylenemese de.”
1788 doğumlu olan Schopenhauer, yaşadığı zamanlardaki dünya haliyle birlikte insanı analiz ederken tahmin edebilir miydi ki, 2018 yılı onun söylemlerine hiç de yabancı kalmayacak...
2018 yılının tüm dünyaya güzellikler getirmesini dileyelim... Evrene duyuralım, olur ya denk gelir de Nasrettin Hoca’nın göle maya çaldığı gibi, ya tutarsa.