Doğudan batıya bakınca...

14 Nisan 2013

Diyarbakır
Sanki bir bulut yer değiştirdi. Yıllar yılı doğu semalarında asılı duran yılgınlık bulutu, esaslı bir rüzgarla batıya kaydı ve karamsarlık sağanağı yağdırmaya başladı. Doğuya gittikçe ümit çiçeklerinin açtığını görüyorsunuz, batıya döndükçe kaygı ve kederle gölgeleniyor yüzler...
Şükür ki, silahların susması, her coğrafyanın ortak sevinci...
Ancak arkasından ne geleceği konusundaki kuşku bulutu, batıya yöneldikçe kararıp koyulaşıyor.
* * *
Eskiden tersi olurdu.
Batıdan “bölgeye” gidenler, kesif bir gerginlik havası ve umutsuzluk dalgasıyla karşılaşırdı.

Yazının Devamı

Tecavüz edilen kızlar yerine tecavüz edenleri teşhir etsek?

13 Nisan 2013

Dünkü gazetelerde Gölcük’te 29 erkeğin tecavüzüne uğramış 13 yaşındaki (yazıyla, “on üç”) Ö.Y.’nin fotoğrafı vardı.
Kapüşonlu bir kazak giymiş; üzerinde “Baby Bear” (Yavru ayıcık) yazısı okunuyor.
Gözleri, TV’de sigaraların gizlendiği teknikle mozaiklenmiş.
İzmarit muamelesi yani...
* * *
Önce iğneyi kendimize batırayım:
Tabii ki tanınmasını engellemek için gözünü kapatmamız iyi; ama tecavüze uğramış kızların ille fotoğrafını basarak bir de böyle teşhir etmek zorunda mıyız?

Yazının Devamı

Emek’e mersiye, Dorsay’a methiye

11 Nisan 2013

Atilla Dorsay’la ilgili bir yazı yazmaya niyetlenince kütüphanemdeki en eski kitabını çektim.
“Sinema ve Çağımız”ın 1984 baskısı...
İçinden bir kağıt düştü.
Üzerinde, 18’lik elimin yazısı...
Yavuz Özkan’ın “Demiryol” filminin panel notları...
Yıl 1979.
Ben üniversite 1’deyim.

Yazının Devamı

Madem güçlüsünüz, bu korku niye?

9 Nisan 2013

Madem iktidar partisi sürekli oyunu artırıyor, madem muhalefetin esamesi bile okunmuyor, madem halk, hükümetten memnun, yakınmıyor, o halde niye en küçük eleştiriye karşı bu tahammülsüzlük?
“Sinemam yıkılmasın” diyene, adalet isteyene bu gaddarlık niye?
Yaşlı genç, çoluk çocuk demeden, her itirazı olanı biber gazına, tazyikli suya boğmak niye?
Madem işler yolunda, bu korku niye?
Haksızlığın öfkesi, hesap sorulur korkusu olmasın bu?
* * *
Günlerdir “Ergenekon” davasının “Esas Hakkında Mütalaa”sını okuyorum.

Yazının Devamı

Umberto Eco ile bir akşam yemeği

7 Nisan 2013

Günümüzün en büyük yazarlarından Umberto Eco ve yemeğin ev sahibi Can Yayınevi’nin sahibi Can Öz ile bir akşam yemeği yedik. Eco yemek boyunca kim hangi dilde sohbet açarsa o dilde cevap verdi. Umberto Eco, siyasi konulardaki sohbetleri ise esprilerle geçiştirdi

Eco, 1998’de gelmiş İstanbul’a. Şehre çok aşina değil; yemekleri Yunan mutfağından tanıyor. Baklavanın methini duymuş ama tatlı yemedi.

Çağımızın en büyük yazarlarından ve entelektüllerinden biri yanımda oturan
Ama Milano’dan gezmeye gelmiş bir dost gibi davranıyor.
80 yaşında Tevazu sahibi bir aristokrat hali var.
Bilgeliğini bilgiçlik haline dönüştürmeyen bir olgunluk abidesi.

Yazının Devamı

İspanya nasıl başardı?

6 Nisan 2013

İspanya, futbolda 2008 ve 2012 Avrupa şampiyonu, 2010 dünya şampiyonu... Basketbolda 2006 dünya, 2009-2011 Avrupa şampiyonu...
Teniste dünyanın ilk 5’inde Ferrer ile Nadal’ın ismi yazılı...
Formula 1 pilotu Fernando Alonso, 2 kez dünya şampiyonu oldu. Bisiklette Fransa turunda 2006-2009 arası 4 yıl üst üste birinciliği kazandılar. Yelkenden golfe, hentbolden atletizme kadar birçok spor dalında imzaları var.

Krizde gelen başarı
Oysa ülke ekonomik krizde...
Genç nüfusun neredeyse yarısı işsiz...

Yazının Devamı

‘Yenilgiler... Gelir geçeeer...’

5 Nisan 2013

Maçtan yarım saat öncesine kadar statta sanki sadece Türkler vardı.

Madrid
Deplasmanlara yabancı, hatta futbola uzak biri için Madrid’e çeyrek final izlemeye gitmek şaşırtıcı olduğu kadar heyecanlı bir deneyim...
Başta, taraftarla yolculuk etmek...
Maç öncesi İspanya’ya peş peşe havalanan 7 uçak, sanki 7 tribün taşıyordu içinde; her birinin yolcuları, havada hayali bir stadı doldurmuşçasına şen şakrak şarkılar söyleyerek uçuyordu.
Kabinde alkolün dozu arttıkça tezahüratın hazzı da yükseldi.

Yazının Devamı

Başından değil başkanlığından geçse?

2 Nisan 2013

Barış, nazlı ve narin bir bebek muamelesi görüyor şu ara... Herkes üzerine titriyor; incinecek diye her şımarıklığına göz yumuluyor.
Süreç öyle hassas ki, “ihtiyatlı olanlara bile tahammül edilemiyor; herkesin ille iyimser olması isteniyor. Radikal 2’de Arzu Yılmaz’ın tabiriyle, “‘Savaşıyoruz” derken uygulanan konuşma yasağına benzer bir yasak, ‘barışıyoruz’ devrinde de uygulanıyor.”
***
Biz habire kulak mememizi çekiştirip “Nazar değmesin” diye tahtalara vursak da sorular, zihnimizde fink atıyor.
Bunların dillendirilmesini de barış bebeğinin sıhhatli büyümesi için elzem sayıyoruz.
Erdoğan’a CNN-Türk/Kanal D röportajında “PKK, neye karşılık çekilecek” diye soruluyor.
Başbakan, Öcalan’a “verdiklerini” sıralıyor:

Yazının Devamı