Ebru Erke

Ebru Erke

erke.ebru@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçici koruma altındaki Suriyelilere ve ev sahibi topluluktan dezavantajlı gruplara gastronomi eğitimi ile iş imkânı sunmayı amaçlayan proje, sosyal gastronominin önemli örneklerinden biri olmaya aday.

Şefler artık sadece etkileyici tabaklar hazırlamak derdinde değil. Hatta çevre ve toplum için yaptıklarının, yarattıkları lezzetlerden daha çok konuşulması onları onurlandırıyor. Sosyal sorumluluk olarak yereli ve çiftçiyi destekleme, atık azaltımı, sürdürülebilirlik, çevre bilinci derken Bask Culinary Center’ın ayrı bir ödül dalı açmasıyla adını sıkça duyduğumuz “sosyal gastronomi” de son birkaç yıldır hayatımıza girdi.

“Mutfakta Umut Var”


Peki, nedir bu sosyal gastronomi? Kısaca gastronominin toplumun faydası için kullanımına verilen ad. Sosyal gastronomide yemeğin gücü kullanılıp, insan odağa alınarak sosyal değişim yaratılıyor. Dünyada çok etkileyici örnekleri var: Massimo Bottura’nın atık yemekleri dönüştürerek aç insanları doyurduğu “Food for soul” projesi, David Hertz’in Brezilya’da kurduğu ve zor durumda olan gençler için ücretsiz yemek programları oluşturup onların iyi maaşlarla iyi restoranlarda işe başlamalarını sağlayan “Gastromotiva” hareketi, İngiltere’de hapishane içindeki restoranlarında mahkumları eğiterek onları sertifikalandıran “The Clink”, çikolatanın tadını bilmeyen Venezuelalı kakao çiftçilerini daha çok para kazanabilmeleri ve bilinçlenmeleri için eğiten Maria Fernanda ve bizde de “Mutfakta Umut Var” projesi.

“Mutfakta Umut Var”

Ebru Baybara Demir’in projesi ilk etapta 6 ilde gerçekleştirilecek.

“Gastromotiva”yı örnek aldı

Bundan iki yıl önce Ebru Baybara Demir, Bask Akademi’de tanıştığı David Hertz ile iyi arkadaş olur. Çünkü yaptıkları şeyler çok benziyordur. David, Brezilya’da zor durumdaki gençler için çalışırken Ebru, hem memleketi Mardin’de hem de Suriye’den gelen kadınlara mutfakta istihdam sağlamak için uğraşıyordur. Bu arada ulusal bir kanal için iddialı bir televizyon programı hazırlayan David, Ebru ile birlikte Güneydoğu’da, şahane bir program çeker. Bu esnada Ebru, David Hertz’in “Gastromotiva” hareketini örnek alarak projesini şekillendirmiştir. Bütçe desteği için gerekli yerlere başvurur. Ve bingo… Geçtiğimiz hafta içerisinde yapılan anlaşma ile BM Dünya Gıda Programı (WFP) projeye 2 milyon dolarlık fonla destek verir. “Mutfakta Umut Var Projesi” kapsamında ilk yıl toplam 600 kişiye nitelikli gastronomi eğitimi, eğitim sonunda aşçı yardımcılığı sertifikası verilecektir. Ve bu arada iş imkanları için de sektördeki birliklerle çalışılacaktır.

“Mutfakta Umut Var”



Mardin’de turizmin ışığını yakan, kadınlara istihdam sağlayan, oradaki atalık tohumlar üzerine çalışmalar yapan Ebru Baybara Demir’in “Mutfakta Umut Var” projesi ilk etapta Ankara, İstanbul, İzmir, Mardin, Mersin ve Şanlıurfa olmak üzere 6 ilde hayata geçiriliyor.

Geçici koruma altındaki Suriyelilere ve ev sahibi topluluktan dezavantajlı gruplara gastronomi eğitimi ile iş imkânı sunacak olan bu kıymetli proje AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı önderliğinde gerçekleşecek.

“Mutfakta Umut Var”



Gelecek tarımda…

Sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarını kurumsal sorumluluğu olarak gören Anadolu Efes, “Geleceğe Sözümüz Var” mottosunu ilke edinmiş durumda. 12 yıldır sürdürdüğü “Gelecek Turizmde” projeleri ile yıllardır pek çok şehirde turizm adına ışık gördükleri projeleri destekleyerek bambaşka boyuta taşıyan şirket şimdi de “Gelecek Tarımda” diyor. 2018 yılında güncelledikleri “Anadolu Efes Pozitif Etki Planı” ile “Çevre, Çalışanlar, Toplum ve Değer Zincirinde” pozitif etkiyi artırmaya odaklandılar. Ve ilk projeleri de ülkemizde tarımı sadece Bilecik Pazaryeri’nde yapılan şerbetçiotu oldu.

“Mutfakta Umut Var”



Şerbetçiotu biranın ham maddelerinden biri ama bunun yanında ilaç ve kozmetik sanayiinde de önemli bir yere sahip. Grubun CEO’su Can Çaka “İklim değişikliğiyle mücadele, su risklerini yönetme ve döngüsel ekonomiyi destekleyen atık ve ambalaj uygulamaları ile hem verim hem de çiftçinin kar oranının arttırılması hedeflenirken, genç neslin kendi topraklarında kalması da en büyük arzularımızdan” sözleri ile Pozitif Etki Planı’nın hedefini özetliyor.