Şimdiki Zaman

21 Mayıs 2013

34. HAFTA

Cumartesi saat 17:29...
Bundesliga'nın 50. yılının son hafta maçlarının aynı anda başlamasına 1 dakika varken ligin dibinde 18. Fürth çoktan düşmüş, 14. Bremen de ligde kalmayı çoktan garantilemişti. Aradaki takımlar ve puan durumu ise aşağıdaki gibiydi:

15. FortunaDüsseldorf 30 / 16. FC Augsburg 30 / 17. 1899 Hoffenheim 28

Bu sıralamayla Düsseldorf ligde kalırken, AugsburgKaiserslautern'le eleme oynuyor; Hoffenheim ise 2. ligin yolunu tutuyordu.

Cumartesi saat 17: 34 (4. dakikalar oynanıyor)

Yazının Devamı

Freiburg, Beklenmedik Yolculuk

14 Mayıs 2013

33. HAFTA

Jürgen Klopp'un, Dortmund şehriyle beraber kullanıldığında bizzat çok sevdiğini söylediği bir kelime var Almanca ‘da: "Fussballhauptstadt"... Yani "futbol başkenti".

Almanya'da Münih başta olmak üzere, bu unvana talip olabilecek daha birçok şehir de var tabi ki. Örneğin, Türkiye'de sokağa çıkıp insanlara rast gele Almanya'dan bildiğiniz 5 takımı sayın deseniz, cevaplar çoğunlukla Bayern Münih, Borussia Dortmund, Schalke ve Leverkusen olacaktır. Bu listeye Hamburg, Werder Bremen, St. Pauli gibi isimler de girebilir belki, ancak "SC Frieburg" ismini duymanız çok düşük bir olasılıktır.

Köklü bir klüp olsalar da, yıllar boyu 2. lig ve 1 .lig arasında gezen SC Freiburg böyle perde arkasında bir takım.. ya da eskiden perde arkasında bir takımDI!

Zira son 1.5 yılda geldikleri nokta Almanya'da her takımın her şeyi hayal edebileceğinin bir göstergesi. Aslında Freiburg ve Freiburg gibi ekiplerin yaptıkları, Bundesliga'nın Avrupa'da en çok seyirciye oynanan lig olma unvanını mükemmel bir şekilde tamamlıyor. Daha geçen sezon, ilk yarıda 18. sıraya düşüp bir de Bayern'e 7-0 yenilince Freiburg Marcus Zorg'u kovup, takımın yönetimini o zamanın yardımcı teknik

Yazının Devamı

Genç Werder’in Acıları

30 Nisan 2013

31. HAFTA


6 Nisan 2013’te Werder Bremen kendi sahasında Schalke 04’e 0-2 yenilince üzüntüsünü ve tepkisini daha fazla içinde tutamayan bir bayan taraftar, Bremen forveti Nils Petersen’in fecebook sayfasına sitem dolu bir mesaj yazdı. Buraya kadar çok sıradan bir taraftar tepkisi olarak tanımlanabilecek bu olay, Petersen’in oturup uzun uzun yazdığı cevapla çok başka bir boyut kazandı. Aşağıdaki yazı bu bayan taraftar ve Petersen arasında geçen yazışmanın çevirisidir:
***
Sayın Petersen,

Duyduğuma göre Werder’den sözleşme talep etmişsiniz. Neden diye soruyorum kendime. Son 8 maçta ortaya koyduğunuz performans 3. Lig seviyesinde bile değildi. Kötü pozisyon alma, kötü oyun anlayışı, onlarca kaçan pozisyon var ve bunlara ek olarak birçok kez dikkatimi çekti ki, topa koşmaya bile tenezzül etmeyip, adeta yürüyorsunuz. Bunlar için masaya 6 milyon ve yanında yüklü bir maaş mı konmalı?

Bir ayda benim kazandığım yıllık parayı kazanıyorsunuz – ki ben 35 senedir hemşireyim ve bu meslek yüksek sorumluluk, esnek çalışma saatleri ve kötü maaş demek. Bence, ya talep ettiklerinize değecek bir performans gösterin; ya da Bayern’e (Petersen Bayern’den kiralık durumda) geri dönüp kon

Yazının Devamı

La Maquina

23 Nisan 2013

30. HAFTA

River Plate 1941’de 75 golle, ertesi sezon da 79 golle şampiyon olduğunda efsanevi ileri hatlarına “la maquina*” (makine) takma ismi verilmişti. Oynadıkları futbol Hollanda’nın 1974’teki total futbolunun ilk versiyonu kabul edilir. O günün zemini, ayakkabıları, idman metotları ve maç topu düşünüldüğünde bu makinenin ne kadar büyük bir iş yaptığı daha iyi anlaşılıyor.
Bugün ise söz konusu olan bir makine ise, Almanlar’ın işe el atmamış olması düşünülemez. Futbolda da durum aynı. Zira “La Maquina” 72 yıl sonra artık “die Machine”!.. Markası da Bayern Münih.

Sezon başında Stuttgart’ı 6-1 yendiklerinde bu skoru alışkanlık haline getireceklerini tahmin etmek zordu. Artık sezon sonu yaklaşırken, geride Stuttgart’tan sonra Lille, Bremen, Wolfsburg ve en son da Hannover karşısında alınan 6-1’lik galibiyetler var. 9-2’lik efsanevi Hamburg maçını da bunlara eklersek, 5-0’lık Düsseldorf ve Hannover maçlarına gerek dahi duymadan nasıl bir makineden söz ettiğimiz ortaya çıkıveriyor.

Yazının Devamı

Göteborg’a ne oldu?

16 Nisan 2013

29. HAFTA

Anadolu yakasında yaşayan bir insanın TT Arena’da maç izledikten sonra evine dönerken konuşacak ve/veya düşünecek çok zamanı oluyor. Stadın yeri ve çevre düzenlemesi sebebiyle aracınızı otopark mafyasından, ya da canınızı mahşer kalabalığından kurtardıktan sonra tabi ki…
On binlerce futbol sever için Galatasaray-Real Madrid maçı da istisna değildi. İstisna olan ikinci yarı ise 25 ve üstü yaşlardaki herkese nereden nereye dedirtti. Çünkü Real Madrid’e 15 dakikada 3 gol atan takımın olduğu kadar; Göteborg’a 22 korner atıp, 1 kornerle yenilen takımın da taraftarıydı onlar.
En iyi ve en kötü maçlar bir bir hatırlanırken asla atlanmayan o efsanevi Göteborg maçı, konuyu Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi tarihinden alıp, başka bir yere getiriverdi.
Göteborg’a ne olmuştu?
Daha doğrusu futbolcularının isimlerini okumakta ve hatırlamakta zorlandığımız bilumum İskandinav, Balkan ve küçük orta Avrupa ülkesi takımına ne olmuştu?

Yazının Devamı

Yokuşu hızlı çıkıp, inişi güç inenler

9 Nisan 2013

28. HAFTA

Şampiyonluk hikayeleri son haftaya kadar sürünce anlatılmaya değer olur genelde. Kimse uzak bir ligi domine eden takımın sıkıcı başarılarını dinlemek istemez. Yapılan ilk yorum, ligin geri kalanının ne kadar zayıf olduğuna dairdir. O takımın taraftarından başka kimseyi mutlu etmez bu durum. En çok da bu yarıştan para kazananları.

Rekabet satar. Ekranın önünü de doldurur. İşte bu yüzden tavşan ilerdeki ağacın altında beklemelidir. Beklemezse bekletilir. Nasıl bekletildiği konusunda komplolar üretilir. Toplar ısıtılır, banka hesapları kurcalanır, restoranlarda paparazzicilik oynanır. Gerçek olsun, ya da olmasın… bu komplolar da satar!

Ateşi belli olmadan bir sürü yerden duman tüten bu yarış sonunda kaplumbağanın mı, yoksa tavşanın mı çizgiyi geçtiği ise; yine onların taraftarları kadar kimseyi sevindirmez, ya da üzmez. Yarışın kazananı onlar değildir, kaybedeni ise hep koyunlardır!

Koyunlar kaplumbağaya kızar, koyunlar tavşana sitem eder, koyunlar birbirini izler, koyunlar birbirine kızar, koyunlar kendine kızar, koyunlar üzülür!

Koyunlar kaplumbağayı sever, koyunlar tavşana tapar, koyunlar tek vücut olur, koyunlar birbirine iltifat eder, koyunlar başarıdan

Yazının Devamı

İnka Tanrısı*

2 Nisan 2013

26. HAFTA

Soyunma odasında kramponlarını bağlarken etraftaki Almanca sesleri duymuyordu. Artık çok iyi anlasa da, 14 yıldan sonra istemediği zaman İspanyolca’ya göre çok sert geçişlere sahip bu kulak gıdıklayan dili yok saymaya alışmıştı. Duyduğu tek ses, yandaki küçük odada ısınmakta olan Javier’in (Martinez) duvara vurduğu topun sesiydi.

Xherdan (Shaqiri) yanındaki masaya yüz üstü uzanmış masaj yaptırıyor ve çıt çıkarmadan tek noktaya bakıyordu. Zaten, her ne kadar İsviçre’li olsa da, Philip* (Lahm) ve Bastian’ın* (Schweinsteiger) Bavyera aksanında şakalaşırken kullandıkları müstehcen kelimelerden bir şey anladığı şüpheliydi.

Sonra apar topar tünele doğru ilerlemeye başladılar. Bu sezon sadece 3 defa ilk 11 başladığı için, bu hareketliliği geç fark edip biraz arkada kaldı. Koridorda beklerken önündeki formanın sırtında “Robben”, altında da “10” yazıyordu. Bu kırmızı forma üzerindeki “10”, onu tam 12 yıl önceye, Münih Olimpiyat Stadı’nın çıkış tüneline götürdü. Bayern Münih’teki ilk golünü o statta Schalke’ye atmıştı ve asist bu “10” numaranın eski sahibi Mehmet’ten* (Scholl)’den gelmişti.

Bu gol Bundesliga’ya adanmış bir kariyerin ve hemen hepsini daha dün gibi hatırladığı tam 160

Yazının Devamı

Büyük Lewandowski

19 Mart 2013

26. HAFTA

Ajax altyapısı, dünyanın en estetik futbolcularını Hollanda’nın lale bahçelerinde üretip; Avrupa stadyumlarını süslemek üzere dağıtır. Porto fabrikasında mahzene yatırılan futbolcular, zamanı geldiğinde kaliteli şaraplar olarak zenginlerin yeşil sahalarını şenlendirir. Üretmek, alıp satmaktan çok daha karlıdır ve güçlü ekonominin temelidir.

İşte bu “futbolcu fabrikası” klişesinin, “Almanizasyon” filtresinden geçmiş yeni bir versiyonu da Borussia Dortmund’dur. Metafor değil, gerçek anlamıyla iflasa giden bir şirketin “üretip satma” mantığını, biraz modifiye ederek, “hammaddeyi ucuza alıp, işleyerek pazarlama”ya çevirmesi üzerine kurulmuş bir başarı hikayesidir.

Bu fabrikanın son popüler ürünü de, Polonya’dan ucuza alınıp; işlendikten sonra ulaştığı kaliteyle İngiltere, Almanya ve İtalya’nın zenginlerini sıraya sokan Robert Lewandowski.

2014’te bitecek sözleşmesini yenilemeye yanaşmıyor, zira o artık bir dünya yıldızı ve bunu hem kendisi, hem de menajeri çok iyi biliyor. Bu sezon 19 golle en yakın rakibinin 3 gol önünde gol krallığında zirvede olan Lewandowski, bu hafta Freiburg’a da 2 gol atarak, üst üste 8. haftayı da boş geçmedi ve bu alandaki kulüp rekorunu

Yazının Devamı