Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Memurun gözü, kulağı bu görüşmelerde..."Sendika ve toplugörüşme" sistemine geçilmeden önce de memur, her altı ayda bir belirlenen katsayılarla maaşına yapılacak zammı bekler, bu süreçte, bağlı oldukları bakanlık ve meslek örgütleri eliyle taleplerini gündemde tutmaya çalışırdı. "Toplugörüşme" sistemi hükümetle iletişimi daha derli toplu hale getirmekle birlikte, sistem tam anlamıyla bir "sendika" sistemi değil. Memur sendikaları ile Kamu İşveren Kurulu arasındaki "toplugörüşme"ler sürüyor. Memur sendikaları, Kamu İşveren Kurulu'yla sadece "toplugörüşme" yapabiliyor. Bu bir toplusözleşme niteliği taşımıyor. Grev hakkı da olmadığı için, sistem daha çok hükümetin "memurun nabzını yoklaması" niteliğine dönüşüyor. Yetkili memur konfederasyonları, görüşmeleri mümkün olduğunca grevli-toplusözleşmeli sendika anlayışına yakın yürütüyor ama süreç "Uzlaştırma Kurulu"nun vereceği kararların "hükümet takdirine" bırakılmasıyla sonuçlanıyor. Hükümet, Uzlaştırma Kurulu'nun kararlarını "tavsiye" olarak niteliyor ve kendi takdirine göre uygulamayı belirliyor. Sonuçta, memurun ne alabileceği yeni yıl bütçesi şekillenirken ortaya çıkıyor. Kuşkusuz bu süreçte memur sendikalarının "görüşme taktikleri" ve kamuoyuyla birlikte yarattıkları baskı bir faktör oluyor.Memurun grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı yaşama geçmedikçe, mevcut sistemin tatmin edici bir mekanizma üretmesi ve sonuç vermesi mümkün değil. Sistemin eleştirisi Şunu peşinen ifade etmek gerekir ki, memurların temel sorunu personel rejiminin iflas etmiş olmasıdır. 1970'lerde "modern personel rejimi" olarak sisteme giren 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, ihtiyacı on yıl bile zor karşılamış ve tıkanmıştır. Bu tıkanıklık sonraki süreçte ek düzenlemeler, yan desteklerle aşılmaya çalışılmışsa da personel rejiminin sorunlarını çözmek bir yana tam bir arapsaçına dönüştürmüştür. Bugün bir memur maaşını oluşturan unsurları izlemek bile çok zor hale gelmiştir. Onları bulan hatta aşan sayıda kalemden oluşan memur maaşlarının dayandığı mantık ve ölçüler çökmüştür.Memurların içine sürüklendiği bu karmaşayı ne sözleşmeli sistem ne kamu görevlisi yaklaşımı çözmüştür. Sisteme sokulan her yeni düzenleme, işi daha da karıştırmaktan başka sonuç vermemiştir. Bu karışıklığa yüksek enflasyon dönemlerinin yol açtığı erozyon da eklenince ve telafi edici ciddi bir düzenleme yapılmayınca, her düzeyde memur büyük sıkıntı içine düşmüştür. Temel sorun İflas etmiş personel rejimini yürütebilmek için "yan ödeme" başlığı altında yapılan ek ödemeler, özel tazminatlar, memur maaşları arasındaki dikey ve yatay adaletsizliği daha da artırmış ve önemli uçurumlar yaratmıştır. Öyle ki, aynı eğitime ve kıdeme sahip, aynı işi yapan ama farklı kurumlarda çalışan memurlar arasındaki maaş dengesizliği, meslekler arası çekişmeyi artık kurumlar arası çekişmeye dönüştürmüştür. Akla da, vicdana da sığmayan maaş farkları oluşmuştur.Şimdi son birkaç yıldır, ana maaşları da aşan miktar ve unsurlar haline gelen "yan ödeme" kargaşasının yarattığı dengesizlikler için "iyileştirme", "temel maaş", "denge tazminatı" gibi isimler altında bu dengesizliği giderecek ödeme türleri devreye sokulmuştur. Memurlar arasındaki dengesizliği gidermek elbette önemli bir ihtiyaçtır. Ancak, sistem artık "yama" anlayışıyla düzen tutacak halde değildir.Her hükümetin söz verdiği gibi bir personel reformu yapılması, ancak bunun reformdan da öte bir devrim niteliğinde olması gerekiyor. Kamu hizmeti ve memur ihtiyacının, iyi tanımlamaya ve iyi bir ayıklamaya ihtiyacı var. Eğer böyle bir çalışma gerçeklere uygun şekilde yapılır ve gerçekten bir sendikal düzene geçilirse, bu yönde en büyük adım atılmış olur. fbila@milliyet.com.tr Denge tazminatı