Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD Başkanı Barack Obama’nın bugün Ermenilerin istediği “soykırım” sözcüğünü kullanıp kullanmayacağı merak ediliyor. Obama, Ankara’da iken soru üzerine, “Benim bu konuda sözlerim kayda geçti, görüşlerim değişmiş değil” diyerek, sinyal verirken, bir yandan da Türkiye-Ermenistan arasındaki sürece zarar vermek istemediğini belirtmişti.
Diplomatik çevreler, Obama’nın bu sözlerini 24 Nisan öncesinde Ankara’dan olumlu bir adım beklediği biçiminde yorumlamışlardı. Nitekim, öyle de oldu. Önceki gün gece yarısında Dışişleri Bakanlığı Ermenistan’la mutabakat sağlandığını açıklayınca, Obama’nın da eli rahatladı. Artık “soykırım” sözcüğünü kullanmamak için geçerli bir nedeni var. Seçmenlerine ve Ermeni diyasporasına dönüp, “Türkiye-Ermenistan uzlaştı ve yol haritası belirledi, şimdi bu sürece zarar vermenin manası yok” diyebilir.
Ankara’daki beklenti, Obama’nın bu gelişmelerden sonra, “soykırım” sözcüğünü kullanmayacağı yönünde.
Dışişleri’nin gece yarısı da olsa 24 Nisan’dan önce açıklama yapmasının amacı da bu olsa gerek...

Tek neden değil
Türkiye’nin Ermenistan’la mutabakata varması ve bunu açıklamasının tek nedeni şüphesiz 24 Nisan değil. Türkiye ile Ermenistan arasındaki görüşmeler özellikle son iki yılda, önce Viyana’da sonra İsviçre’de yoğunlaşmıştı. İlişkilerin normalleştirilmesi yolunda aşamalar kaydedilmişti. Henüz nihai sonuca varılmış değil ama ulaşılan olumlu aşama duyurularak, 24 Nisan’ın kolay aşılması için ortam hazırlanmış oldu.
Nihai hedef ise Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin Azerbaycan’ı da tatmin edecek biçimde kalıcı bir çözüme kavuşturulması.

Dört madde
Dışişleri’nin açıkladığı yol haritasının dört önemli aşaması var:
1- Diplomatik ilişkinin kurulması kararının karşılıklı açıklanması,
2- Büyükelçiliklerin açılması,
3- Sınırın açılması,
4- Soykırım iddialarıyla ilgili olarak ortak tarih komisyonunun kurulması.
Bu dört aşama, doğrudan Türkiye ile Ermenistan’ı ilgilendiren konular. Ayrıca, Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin normalleştirilmesi ve Yukarı Karabağ sorununun çözüme kavuşturulması da paralel bir süreç olarak izlenecek. İki sürecin eşzamanlı olmasa bile yakın bir seyir takip etmesi gözetilecek.

Bakü’nün tepkisi
Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşmanın, özellikle de sınırın açılması olasılığının Azeri kamuoyunda tepkiye neden olduğu biliniyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de bu tepkiyi dikkate alarak davranıyor. Ancak Ankara’daki diplomatik çevrelere göre Bakü yönetimi, kamuoyu kadar rahatsız değil.
Aliyev de, bir yandan, Minsk grubu çerçevesinde, Ermenistan’la teması sürdürüyor. Ankara’dan bilgi alıyor, bilgi veriyor. İki sürecin birbirini destekler biçimde yürümesi için çaba gösteriyor.
Aliyev, yakında Prag’da Sarkisyan’la bir araya gelecek. Ayrıca haziran başında Petersburg’da iki lider yeniden buluşacak.
Ankara’da Dışişleri çevrelerinin dikkat çektiği bir yön de Azerbaycan Dışişleri Sözcüsü Elhan Poluhov’un açıklamaları. Türk Dışişleri, Poluhov’un Ermenistan işgalinin sona ermesi gerektiğini vurgulamakla birlikte, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Komisyon’da yaptığı açıklamadan memnuniyet duyduklarını belirtmesini önemsiyor. Ayrıca, Poluhov’un, “Her bağımsız devletin başka devletlerle ilişki kurma hakkı var” sözlerine de önem veriyor. Bakü’nün, süreçlerin paralel yürümesi gerektiği görüşü ise Ankara tarafından da paylaşılıyor.

Ankara’nın ısrarı
Öte yandan, Ankara, Azerbaycan’ı rahatsız edecek biçimde adım atmayacağını tekrar Bakü’ye iletmiş durumda. Bir yandan Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesi görüşmelerini sürdürürken, diğer yandan, ABD ve Rusya nezdinde Yukarı Karabağ sorununun çözümünün hızlandırılması için baskı yapıyor.
Ankara, iki süreç paralel ve birbirini destekler biçimde gelişirse, alınacak sonuçların bütün Kafkasya için çok olumlu bir ortam yaratacağına inanıyor.