Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

18 Nisan tarihli Milliyet Ege gazetesinde “Hilebazın hiç mi suçu yok?” başlıklı yazımı yazalı beri yaklaşık iki ay geçti ve maalesef haklı çıktım.

O yazımda “ülkemizde dürüst çalışanları tenzih ederek, arılara çiçekle değil şekerle ürettirdiği balı Marmaris, Kars, Siirt, Anzer diye satanların, yurt dışından getirttiği ya da yurt içinden temin ettiği üstelik de en sağlıksızından margarini karıştırarak ucube yağ elde eden ve bunu tereyağı diye satan dilim varmıyor ama sanayicilerin, sütün kaymağını alıp onun yerine margarin katarak, bunu kaymaklı yoğurt diye tüketiciye satan süt ürünleri üreticilerinin, piyasadan topladığı palet altı tavuk parçalarını (ayak, kursak gibi) ve sakatatları sucuk, sosis, salama işleyip, sonra yüzde 100 dana diye etiketine yazan ve bunları afiyetle yediren et üreticilerinin bulunduğunu” yazmıştım...

Bunları yazarken de gıdalara taklit ve tağşiş yapan ve deşifre olmayan firmaların bundan ders çıkararak, düzgün çalışacaklarını ummuştum. Ancak vazgeçmek bir yana tam gaz devam ettiklerini görmek, gerçekten bende hayal kırıklığı yarattı Yeni listede yine tereyağına, yoğurda, eritme peynirine, tulum peynirine margarin ve nişasta, yüzde yüz dana etli sosise kanatlı eti, pideye domuz eti, bala şeker karıştıranlar mevcut.

Bunlar zaten eskiden beri bilinip yeni deşifre olanlar. Türkiye’de gıda da haksız rekabetin olduğunu bilmeyen yok.

Haksız rekabet gıdalara hile yapıp ucuza mal edenler ile gerçek gıda üretenler arasında geçiyor. Hilesiz gıda üretenler hep mağdur oluyorlar. Alım gücü zayıf olduğundan halk, mecburen ucuza yöneliyor. Gıda hilebazları bu durumdan haksız kazanç sağlayarak çok güzel yararlanıyorlar.

Bir taraftan da ülkemizde hileli gıdalar yüzünden, gelişmiş ülkelerde olmayan kadar sağlık sorunları da yaşanıyor. Türkiye’nin yanlış beslenmeden kaynaklı hastalıklara ödediği para yılda 15 milyar dolar. Bunun yanı sıra, sağlıksız nesiller yüzünden oluşan önemli orandaki işgücü kayıpları da işin cabası. Bakanlık denetlemeleri arttırdıkça, daha bir çok firma ismiyle karşılaşacağımızı şimdiden söyleyebilirim.

Çünkü; hala...

Zeytinyağına bitkisel yağ katanlar, Siyah olsun ki çabuk satayım diye, kuyulara doldurduğu zeytine paslı demir atanlar, Antibiyotikli sütleri piyasadan yok pahasına toplayarak, bundan taze kaşar peyniri üretenler, İthal eti, yerli diye satanlar da var...