Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Uluslararası Süt Zirvesi-Summilk 2011” İtalya’nın Parma şehrinde yapıldı. 50’ye yakın ülkeden iki binin üzerinde katılımcının yer aldığı zirveye, Türkiye’den Ulusal Süt Konseyi’nden ve bazı önemli süt fabrikalarının temsilcilerinden oluşan yaklaşık 30 kişilik bir grup katıldı. Türkiye’den giden grup IDF (Uluslararası Sütçülük Federasyonu) Başkanı Richard Doyle ile görüşme imkanı buldular. Bu görüşme son derece önemliydi.

Çünkü...
Türkiye’nin yıllık süt üretiminin her yıl artmasına karşın, ülke süt tüketimi yerinde sayarken ve de üretimin yüzde 92’sinin inek sütü olmasına karşın, AB bizden inek sütü ürünleri satın almazken, bu yönünde atılacak adımlardan birisi olması dolayısıyla önemliydi,
Türkiye’de AB kalitesini yakalamış hatta bazıları geçmiş ve ondan da önemlisi halka güvenli süt ürünleri sunan modern fabrikaların bulunuşunun IDF’çe bilinmesi, bunun sonucu olarak 2016 zirvesinin İstanbul’da yapılacak olması açısından önemliydi,
Ve hepsinden önemlisi on dört milyar litreye yakın yıllık süt üretimi gerçekleştiren yaklaşık 3 milyon üreticiyi ilgilendirdiği için önemliydi.

Türkiye’de üretim artıyor
2009 yılında yaklaşık 12 milyar litre, 2010 yılında 13.5 milyar litre olan yıllık süt üretimimizin, 2011 yılında 14 milyar litreye ulaşacak olması artık kimseyi şaşırtmıyor. Ülkemizde son yıllarda, özellikle kooperatif ve birliklere üyeliğin teşvik edilmesiyle kayıt dışılığın azaltılmasının, yapılan çalışmalarla hayvan hastalıklarının azaltılmasının, beslemede kalitenin artırılmasının, hayvan başına süt veriminin yükseltilmesinin, uygulanan soğuk zincirle kalite kayıplarının ve süt kayıplarının minimize edilmesinin bu sonucu doğurduğu konuyla ilgilenen herkes tarafından biliniyor.
Bu çalışmalarla süt üretiminin arttırılması sevindirici ama bunun yetiştiriciye olumlu yansıması için de mutlaka bazı işlerin yapılması gerekiyor. Bunlardan, yurt içi tüketimin arttırılması ve ihracat en önemlileri olarak göze çarpıyor.
Tüketimin artırılması, süt ve ürünlerinin yararlarının medyada doğru kişilerin ağzından verecekleri bilgilerle ve yurt çapında uygulanacak “okul sütü programlarıyla” olur. Bu programla okullarda yıllık 2 milyar litrelik süt tüketiminin yetiştiriciye, sanayiciye, tedarikçiye, inşaatçıya, teknik eleman-işçiye katkısı hayli fazla olacaktır.
Türkiye’nin son yıllarda süt ürünleri ihracatı attıysa da, bu artış üretime paralel gitmiyor. Artış için zoonoz hayvan hastalıklarının sona erdirilmesi ve sağım hijyenin sağlanması ile ilgili var olan çalışmaların hızlandırılması gerekiyor. Bu önlemler her şeyden önce kendi halkımızın sağlıklı gıdalar tüketmesi açısından son derece önem taşıyor. İhracat için ise AB ülkeleri dışında Ortadoğu, Türk Cumhuriyetleri, Rusya, İran, Arap ülkeleri, Çin, Hindistan ve Japonya gibi süt ve ürünleri ithalatçısı olan ülkelerle temas kurulmalı.
Bunlar gerçekleştiğinde en karlı il, Türkiye’deki sütün tek başına yüzde 10’unu üreten İzmir olacak. Hele bir de sütün çoğunun yine önemli oranda süt ürünleri işletmesi bulunan İzmir’de işleneceğini düşündüğümüzde.