Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rusya’dan et ithalatı ile ilgili haberleri basından muhtemelen okumuş-duymuşsunuzdur. Üç tarafı denizle çevrili olan ülkeye balık, tarihi boyunca göçebe olan ve hayvancılıkla uğraşan coğrafyaya süt de gelecek.
Bu haberler üzerine “Acaba işler tersine mi dönüyor, Türkiye Rusya ilişkilerinde Türkiye tarafı gelecekte tarımda ithal eden ülke mi olacak?” diye düşünüyor insan.
2015 yılının 24 Kasım’ında bir savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi üzerine Rusya, gerilen ilişkileri tarımsal üretim alanında fırsata çevirdi.
Artık birçok ürünü kendisi yetiştirmeye başladı ve gelecekte de eminim ki bunların sayı ve miktarları daha da artacak.
Ben görmedim ama özellikle Kuzey Kafkasya’da binlerce dekar seranın kurulduğunu, Adigey Cumhuriyeti’nde ikamet eden arkadaşlar söylüyorlar.
Neyse yazın Adigey’e gidince bunları görme olanağım olacak.

Halbuki henüz kirlenmemiş geniş tarım alanları, üretim hafızası, genç nüfus gibi büyük potansiyellerin değeri Türkiye’de bilinmiyor.
Gelecekte gıda egemenliğini yitirmemesi için Türkiye’de öncelikle köyden-kente göç önlenmeli.
Arazi tapılama-kadastrolaşma-toplulaştırma işlemleri tamamlanmalı ve araziler ile ilgili miras konusu da halledilmeli.
Tüm ülkenin ürün deseni çıkarılmalı, bölgelere göre üretim planlaması yapılmalı, sulanabilir araziler tespit edilmeli, sulama yatırımları bir an önce tamamlanmalı.
Tekrar tarıma kazandırılacak arazilerin yakınındaki kurulması planlanan ve faaliyette olup zarar veren taş-maden ocakları-toplu konut inşaatları ile termik santrallerin yapımı durdurulmalı ve faaliyetlerine son verilmeli.
Türkiye enerjide mutlaka yenilenebilir temiz enerji seçeneğini kuvvetli bir şekilde masada tutmalı.
Ardından başta tarım 4.0 olmak üzere üretim ile ilgili çiftçilere eğitimler verilmeli. Tabii ki çiftçilerin para kazanacakları konusunda onlara güvence de sunulmalı.
Bunun için destekleme politikaları tüm ürünlere uygulanacak şekilde yapılmalı.
En iyisi çiftçilerin kooperatifler şeklinde bir araya gelmeleri sağlanmalı ve bu da devlet politikası olmalı.
Çiftçiler bu şekilde ürün maliyetlerini azaltırken, kaliteli üretim yapacakları için de daha çok kazanacaklar.

Bu sistemde çiftçi malının pazarlaması ile uğraşmayacak, hele ileride başını ağrıtacak olan küresel iklim değişikliğiyle bu yapı sayesinde topyekün mücadele edebilecek.
Kooperatif çatısı, ayni zamanda küçük aile işletmelerinin ekonomi içerisinde kalmasını da sağlayacak. Bunun için destekleme politikaları ürününü kooperatifler aracılığıyla pazarlayanlar lehine olmalı.
Bu yapılırsa ülke gıda egemenliğini yitirmeyecek, hatta gelecekte dünyaya güvenli ürünler yedirebilecek…