Bu yıl hedeflerimden biri şiirle tanışmak. Tanışmak diyorum çünkü eli kalem tutanın önce şiir yazmaya heves ettiği bir toplumda yaşamama karşın şiire yabancı kaldığımı hissediyorum. Acaba, şiir yazmak bir yana, şiir okumayı bile gözümde fazla büyüttüğüm için mi yabancı kaldım şiire, cesaret edip giremedim o dünyaya. "Bu iş beni aşar" diye mi koşullandırdım kendimi?
Şöyle bir düşünüyorum da bunca yıl içinde Türkçe ve İngilizce edebiyat derslerinde okutulan yüzlerce şiirden de yalnızca biri yer etmiş belleğimde. T. S. Eliot'ın J. Alfred Prufrock'ın aşk şarkısı adlı şiiri. "Gel gidelim senle ben.." diye başlayan, o unutulmaz şiir.
Şiirden uzak kalmanın aslında başka şeylerden de yoksun kalmak anlamına geldiğini anlamam için 2000 yılını beklemem gerekmezdi herhalde ama hayat böyle işte, insanın hangi sıçramayı hangi noktada yapacağı belli olmuyor.
Bir yandan kafamı en fazla meşgul eden konu olmaya devam eden küreselleşmeyi, bir yandan da 2000 yılında şiirle nasıl tanışacağımı düşünürken Gift Ajans'tan gelen bir yılbaşı tebrikindeki şiiri okuyunca, hele şairini ve yazılış tarihini görünce adeta büyülendim. 2000 yılına, 1941 yılında Yeni Edebiyat dergisinde yayınlamış olan bu şiirle merhaba demek istiyorum.
Bindokuzyüz senesinin
İki bine yerini
Verdiğini
Görmek istiyorum.
Ne zevkli şey olurdu
seyretmek torunumu
Van üniversitesindeki
kız arkadaşlarıyla
Kutbu şimalide kızak kaydığını
Vaşingtonda Kapitol
bahçesinde
Ren şarabı içip
Çinli dostu Şin - Fo'yla beraber
Şankay'dan haber beklemek!
Adana'da gençlik aşımı yaptırıp
Hindistan'da gerdeğe
girmek için
Arzuhalsiz müracaat etmek
Hastanelere
Ve duyduğum sevincin
Radyografisini gösterip Hindli karıma
"Sevgilim bak!" demek...
Ne tadına doyulmaz olurdu
Misis'li Çopur Ali'nin
Sorbonne'da
"Parçalanan Atomun
Sanayiye tatbikine dair"
Konferansını dinlemek.
Ve 1941 harbi için
"Ne acayip şey!" demek
Hey gidi 2000 senesi hey!
Orhan Kemal
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr