Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Acaba 2003 yılı "adamın köpeği ısırdığı", daha doğrusu hükümetin ekonomiyi kusursuz yönettiği ve olumlu sonuçlar elde ettiği bir yıl olamaz mıydı? Adım "kara gözlüklü"ye çıktı ama aslında yıllar içinde dinmeyen özlemim, ekonomideki durumu gerçek boyutlarıyla kavrayacak bir hükümete kavuşmak oldu. Ekonomide hedeflerin tuttuğunu, açıklanan programın tutarlı biçimde uygulandığını, hükümetin slogan değil çözüm ürettiğini yazmak özlemiyle yanıp tutuştum. Bu yönde en küçük bir ışık gördüğümde onu yansıtmaya çalıştım, Kemal Dervişe ve 57. hükümetin bazı uygulamalarına da bu nedenle destek verdim. Derin bir krizi izleyen 2002 yılında, yılın ikinci yarısına damgasını vuran seçimlere karşın, ekonomideki hedeflerin önemli bir bölümünün tutturulması, hatta olumlu yönde aşılması, bu desteğin anlamsız olmadığını gösterdi sanırım. Bu yazının başlığını düşünürken "2003 de bir kriz yılı mı olacak?" ya da "Kendimizi yine kandırmayalım, durum kritik" türünden başlıklar geldi aklıma. Hemen ardından da o tarifsiz bıkkınlık duygusu kapladı içimi. Bugüne dek kimbilir kaç kez buna benzer başlıklar kullanmıştım yazılarımda. Bu tür bir başlığın "köpeğin adamı ısırması" kadar sıradanlaştığını düşünüp farklı bir başlık kullanmak istedim bu kez. AKPnin şansı Seçimi kazanmakta gösterdiği başarıyı ekonomiyi yönetmede de gösterdiği taktirde ekonomimizin önü açılabilirdi. Piyasaların ve medyanın önemli bir bölümünün yanı sıra, IMF de yeni hükümete avans vermeye niyetli görünüyordu.Şimdi gelinen noktada AKP iktidarının bu avansı hiç de iyi kullanamadığını söylemek zorundayız. Yaratılan iyimserlik ortamı içinde "güven" in sağlandığı izlenimine kapılan AKP iktidarı: Ekonominin sorunlarını kavradığını gösteren bütünsel bir program ortaya koyamadı. Özelleştirme programı gibi, yeterli hazırlığı olmayan projeleri tantanayla açıklamayı marifet sandı. Mali disiplinin zaten bozulduğu bir ortamda kaynağı belirsiz harcama yapma hevesine kapıldı. IMF ile ilişkilerde çözüme değil oyalamaya gitmenin sakıncalarını göremedi. Başbakan Gül ile AKP lideri Erdoğanın ekonomiye yaklaşım konusunda farklı çizgileri temsil ettiği izlenimini yarattı. Siyasi tarihimizdeki en garip intiharı gerçekleştiren 57. hükümetin erken seçime gitme kararını ve bu kararın ekonomimiz üzerindeki etkilerini burada bir kez daha tartışmaya açmadan, seçim sonrasında oluşan ortama dönmek istiyorum. AKPnin 3 Kasım seçimlerini tartışmasız bir zaferle sonuçlandırması sonrasında müthiş bir iyimserlik havası esti piyasalarda ve ülkede. Seçim öncesindeki beyanlarıyla, uygulanan IMF destekli ekonomik programa sahip çıkacağını açıklayan bir parti tek başına iktidara gelmişti. Arkasında güçlü bir seçmen desteği, önünde beş yıl vardı. Bütün bunların sonucunda bugün karşımızda, ekonomideki sorunları nasıl algıladığı ve nasıl aşacağı belli olmayan, IMF ile nasıl mutabakata varacağı bilinmeyen bir hükümet var. Öte yanda da nekahat döneminde yeni risklerle ve dış şoklarla karşı karşıya gelebilecek bir ekonomi. IMFnin uyarısı Türkiye tek rakamlı yılları kriz yılı, çift rakamlı yılları toparlanma yılı olarak yaşamaya alıştı bir süredir. Umarız 2003 yılında bir kez daha "köpek adamı ısırmaz". oulagay@milliyet.com.tr Ekonomide aklı temsil eder gibi görünen Başbakan Gülün bile durumun ciddiyetini tam olarak kavradığına emin değilim. IMF Başkan Yardımcısı Anne Kruegerin ziyareti sonrasında IMF tarafından yapılan yazılı açıklamada, "hükümetin övüldüğünü" söyleyen Başbakan Gül ne olur kendini aldatmasın. Bu kısa yazılı açıklama, anlayan için, tam bir son uyarı niteliği taşıyor. IMF hükümetin, çok kısa sürede, mali disiplini sağlayacak, banka sistemini sağlıklı yapıya kavuşturacak, iş ortamını geliştirecek "yeni ve somut adımlar konusunda net planlar" ortaya koymasını istiyor. Ancak bu sağlandığında Türkiyeye yeni bir heyet göndereceğini belirtiyor.