Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İngilizce basını ve Türkiye ile ilgili olarak çeşitli kuruluşlarca yapılan değerlendirmeleri uzun süredir izlemeye çalışan biri olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim: Şu son dönemde Türkiye'nin Avrupa için, AB için, Ortadoğu'nun ve küresel düzenin geleceği için önem taşıyan bir ülke olduğunu vurgulayan yazıların sayısında büyük bir artış var. Bu arada Türkiye'nin performansını ve AB'ye neler katabileceğini ortaya koyan raporlar da birbirini izliyor. Dünyanın en çok okunan haber dergilerinden biri olan Newsweek'in geçen hafta "Türkiye'yi kim kaybetti?" başlıklı bir kapakla yayınlanması çok şey anlatıyordu aslında. Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye karşı dürüst davranmadığını ve kendi yarattığı Kıbrıs sorununu bahane ederek Türkiye'yi dışlamaya ve caydırmaya çalıştığını, aklı başında pek çok Batılı görüyor ve buna tepki gösteriyor. Davos toplantılarını düzenleyen Dünya Ekonomik Forumu'nun Lizbon Kriterleri'yle ilgili gelişmeleri izleme raporunun en ilginç bulgularından biri Türkiye ile ilgili. AB üyesi ülkelerin küresel rekabette öne çıkmalarını sağlayacak ekonomik atılımın hedef ve koşullarını belirleyen Lizbon Kriterleri'ne uyum sağlama konusunda Türkiye'nin ortaya koyduğu performans, AB üyesi olan Polonya'nın ve AB üyeliği kesinleşen Romanya ve Bulgaristan'ın ortaya koyduğu performanstan daha iyi.Bu karşılaştırma, Türkiye ekonomisinin AB içinde pekâlâ rekabet edebileceğinin ve hatta AB ekonomisinin daha dinamik bir yapıya kavuşmasına katkıda bulunacağının bir göstergesi. AB'nin bize "Ekonominiz zayıf, bu nedenle AB'ye giremezsiniz" demesini zorlaştıran bir gösterge. Dünya Ekonomik Forumu'nun İstanbul'da düzenlediği bölgesel forumda açıklanan Europe@Risk başlıklı raporda da Türkiye'nin (1) Enerji güvenliğine katkıda bulunarak (2) İşgücü açığına çözüm getirerek ve (3) Jeopolitik risklerini düşürerek, Avrupa'nın karşı karşıya bulunduğu riskleri nasıl azaltabileceği ortaya konmuştu. AB'nin Türkiye'yi dışlayarak neler kaybedeceğini ortaya koyan, Türkiye dışında yazılmış, pek çok makale ve rapor da okudum son zamanlarda. Ancak bütün bunlar, AB'nin Türkiye'ye karşı tavrının belirlenmesinde fazla etkili olamıyor ne yazık ki. Çünkü tabandaki geniş kitle bunları dinlemeye hazır değil ve politikacıları da onlar daha fazla etkiliyor. Türkiye'nin kozları Türkiye AB ilişkilerinin böylesine kritik bir viraja geldiği noktada AB'nin Ankara Temsilcisi olarak göreve başlayan Marc Pierini, geçen hafta gazetemizi ziyaret etti. Deneyimli bir diplomat olan Pierini işinin çok zor olacağını biliyor ama bu ortamda nasıl davranması gerektiğini de iyi bilen biri olduğu izlenimini verdi bana.İtalya'dan Marsilya'ya göç etmiş bir ailenin çocuğu olan Pierini, duygusal faktörlerin politikadaki ağırlığını önemsemek gerektiğini düşünüyor. Türkiye AB bütünleşmesine karşı çıkanların da öncelikle duygusal tepkilerle davrandığını söylemek mümkün. Akla ve bilgiye dayalı bir söylemle duygusal tepkileri karşılamak ise pek kolay değil. Yıllık iznimin son bölümünü kullanmak için yazılarıma kısa bir süre ara veriyorum. oulagay@milliyet.com.tr Pierini ve duygu faktörü