Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




İyi bayramlar sevgili okurlar. Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşme yolunda ilerleyebilmesi için çaba harcayan TÜSİAD heyetiyle birlikte bulunduğum Madrid'ten yazıyorum bu yazıyı. AB dönem başkanlığını bu yılın ilk yarısı boyunca sürdürecek olan İspanya'nın, AB'nin geleceğine nasıl baktığını ve Türkiye'nin AB üyeliğine nasıl katkıda bulunabileceğini anlamak amacıyla bayramı burada geçiriyorum.

Dönem başkanlığının iyi değerlendirmek isteyen İspanya'nın öncelikli hedefi, ekonomik açıdan daha dinamik bir Avrupa'nın oluşumuna katkıda bulunmak. Mart ayı ortasında yapılacak AB Barcelona Zirvesi'nde ev sahibi olan İspanya'nın, gündemin bütünüyle ekonomik reform konusuna ayrılmasını istemesi de bundan kaynaklanıyor. İspanya, AB'nin ekonomik reform çabalarını gündemin başına alıp reformları hızlandırmaması halinde, 2000 yılındaki Lizbon Zirvesi'nde benimsenen, "2010'da AB'yi dünyanın en rekabetçi ekonomisi haline getirme" hedefinin de gerçekleşemeyeceğini düşünüyor.

Barcelona Zirvesi'nin bir özelliği de, Türkiye dahil, AB'ye üye olmayı hedefleyen ülkelerin de bu zirveye çağrılmış olmaları. Türkiye'nin bu zirveye dikkat çekici bir öneriler dizisiyle katılabilmesi halinde çok olumlu bir izlenim bırakabileceği vurgulanıyor. Türkiye'nin, ekonomik reformları konu alacak olan Zirve'ye, belki kendi deneyimlerinden de yola çıkarak bir fikir katkısında bulunması gerçekten de çok etkili olabilir. 16 marta kadar kalan kısa sürede Türkiye bunun başarabilir mi, doğrusu bilmiyorum ama bu yönde çaba harcanmasında yarar var gibi geliyor bana.
Türkiye'nin adını yaşadığı sorunlar nedeniyle değil, bu tür olumlu katkılar nedeniyle duyurması ve kendini Avrupa'ya tanıtması aslında birçok bakımdan önemli. İspanya İç ve Dış Ticaret ve Turizm'den sorumlu Devlet Bakanı Juan Costa 'nın, TÜSİAD heyetiyle yaptığı görüşmede de belirttiği gibi, Türkiye konusunda büyük bir "bilgi açığı" var Avrupa'da. Yalnızca ülkede bir kriz yaşandığında gündeme geliyor Türkiye ve bu tür olumsuz çağrışımlarla hatırlanıyor. Hedeflerini ve başarılarını yansıtmakta ise çok yetersiz kalıyor.

İspanyol Bakan Juan Costa, geçen hafta içinde Türkiye'ye yaptığı ziyarette Kemal Derviş'le tanışmış ve kendisini İspanya'ya davet etmiş. Bakan Costa, bu ziyaretin bir an önce yani İspanya'nın dönem başkanlığı bitmeden gerçekleşmesinin Türkiye için yararlı olabileceğini düşünüyor.
Gerçekten de Türkiye, AB yolunda ilerlerken İspanya'nın dönem başkanlığından yararlanmak istiyorsa Sayın Derviş'in böyle bir ziyareti bir an önce gerçekleştirmesinde fayda var her halde. Dış dünyada olumlu etki yapmayı çok iyi başaran Kemal Derviş'in, İspanya'da hükümet yetkililerine ve iş alemine Türkiye'nin nereden nereye geldiğini ve bundan sonraki hedeflerini anlatması, İspanyolların Türkiye'ye bakışını önemli ölçüde etkileyebilir ve AB yolundaki çabalarımıza da katkıda bulunabilir.

İspanya yılda 50 milyar doları aşan doğrudan sermaye yatırımları ve Akdeniz bölgesine yönelik hedefleriyle de Türkiye'nin ilgisini hakkeden bir ülke. İspanyol sermayesinin, Türkiye'nin ekonomik gelişmesine inanması halinde ülkemize hatırı sayılır miktarda yatırım sermayesi akıtması söz konusu olabilir. Akdeniz ülkelerine hizmet verecek bir kalkınma ve yatırım bankası kurmak isteyen İspanya'nın bu çabasına katkıda bulunmamız ise İspanya üzerinde çok olumlu bir etki yapabilir.
Evet, AB vizesi peşindeki Türkiye için İspanyol kartı önemli ama bundan yaralanmak için kalan dönem çok kısıtlı. Sonuç almak için derhal bir şeyler yapmamız gerekiyor. Zira "bugün gelinen noktada durum nedir, Türkiye'ye tam üyelik müzakerelerinin başlaması için bir tarih verilecek mi?" diye soracak olursanız size İspanya'dan vereceğim yanıt kesin bir "evet" olamıyor.