Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman ULAGAY

New York büyük borsasında yaşanan postmodern kriz ABD ekonomisinin sağlamlığı sayesinde atlatıldı ama volatilite sürebilir.

Pazartesi ve salı günleri New York borsasında yaşananlar kırk yıllık borsacıları bile şaşırtacak nitelikteydi. Pazartesi günü 554 puan birden düşerek puan bazında tarihinin en büyük bir günlük düşüşünü kaydeden Dow Jones endeksi salı günü bu kez tarihinin en büyük bir günlük çıkışını gerçekleştirerek 337 puan birden arttı ve yeniden 7500 sınırına geldi. 19 ekim 1987 de yaşanan büyük çöküşte Dow Jones endeksi % 20 düşmüş ancak o dönemde endeks 2000'lerde olduğu için puan bazındaki düşüş 508 puanda kalmıştı.
Pazartesi günü % 7.2 değer yitiren Dow Jones endeksinin ertesi gün % 4.7 değer kazanması yaşanan krizin postmodern niteliğini öne çıkartıyordu. New York borsasında bu çapta bir oynaklık(volatilite) daha önce yaşanmamıştı. Dow Jones endeksinin salı günü önce pazartesi kapanışının 181 puan altına indikten sonra 337 puan değer kazanması bir gün içinde yaşanan artışı 518 puana yükseltiyor, borsanın işlem hacmi ise tarihinde ilk kez milyar rakamını aşarak 1.2 milyar hisseye yükseliyor ve önceki işlem hacmi rekorunu neredeyse katlıyordu.

Küresel çalkantı

New Lork borsasında yaşanan bu müthiş iki günün tek özelliği borsadaki volatilitenin ve işlem hacminin benzersiz boyutlara ulaşması değildi. New York'taki çöküşün çok daha küçük hacimli bir borsadaki, Hong Kong borsasındaki düşüşe tepki olarak yaşanması da küreselleşmenin eriştiği boyutları gösteriyordu. Tayland gibi dünya ekonomisindeki rolü çok sınırlı bir ülkede başlayan devalüasyon şoku ve borsa çöküşü kısa sürede diğer Güneydoğu Asya ülkelerine yayılmış ve sonunda Hong Kong da hedef haline gelmişti. Hong Kong dolarının değerini korumak amacıyla faizleri yükseltince 1987'den bu yana iyi performans gösteren ve son dönemde iyice şişmiş olan Hong Kong borsası çöktü ve oradan yansıyan dalgalar ABD borsasıyla Avrupa borsalarında çarpıcı düşüşlere neden oldu. Tayland'daki kelebeğin spekülatörlerin ağına düşmesi sonunda dünya devlerinin sallanmasına yol açtı.
ABD ve Avrupa borsalarında yaşanan bu çarpıcı düşüşlerin tek nedeni Hong Kong borsasındaki düşüş değildi. ABD ve Avrupa borsalarında son yıllarda yaşanan hızlı tırmanışlar aslında endekslerin fazlaca şiştiğini ve ciddi bir düzeltmenin yaşanması gerektiğini düşündürüyordu. Bu arada 1987 çöküşün onuncu yılında medyada hayli yaygın yer bulan çöküş senaryoları da birçok yatırımcıda kar realizasyonu tedirginliğini artırmıştı. İşte bu ortamda Hong Kong'daki çöküş beklenen sinyal olarak algılandı ve pazartesi günü başlayıp Avrupa'da salı günü de süren büyük düşüşler yaşandı.

ABD ekonomisinin gücü

ABD ekonomisi aslında tarihinin en parlak dönemlerinden birini yaşıyor, yüksek büyümeyle düşük enflasyonun ve düşük işsizlik oranının birlikte yaşanması "yeni ekonomik paradigma"dan söz edilmesini gündeme getiriyordu. Bu yeni paradigmanın geçerli olduğu ortamda borsadaki yükselişin küçük düzeltmelerle süreceğini ve Dow Jones endeksinin büyük çöküşlere uğramadan 10,000 puana kadar yükseleceğini iddia edenler de vardı.
ABD'nin bütçe açığını kapatmada gösterdiği başarı ekonominin geleceğine ilişkin iyimser belkentileri desteklerken özellikle yeni teknolojilerle yükselen sektörlerin ve firmaların performansı da ABD ekonomisinin geleceği konusunda olumlu beklentileri besliyordu.
Ekonominin böylesine sağlıklı geliştiği bir ülkede borsanın çökmesi aslında normal değildi ama borsalarda normal olmayan davranışlar da sergilenebiliyordu. ABD ekonomisinin gücünü kabul eden kimi piyasa analistleri ise buna karşın Dow Jones endeksinin fazla yükselmiş olduğunu ve borsada sağlıklı bir yükseliş için endeksin 6500 dolayına kadar inmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Avrupa'nın durumu

New York'taki düşüşün ardından Avrupa borsalarında yaşanan büyük düşüşün de tersine döneceği ve Avrupa borsalarının kısa sürede toparlanarak çıkışını sürdüreceği tahmin ediliyor. Avrupa ülkelerinin çoğunda ekonomik büyüme potansiyelinin arttığı bir dönemde şirket karlarının ve borsaların da bundan olumlu etkileneceği umuluyor. Ancak başta Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin borsalarında son yıl ve özellikle de son bir yıl içinde yaşanan hızlı tırmanışın peşinden bir kar realizasyonu beklentisinin bulunduğunu da gözardı etmemek gerekiyor.


Bizim borsada yani İMKB'de yaşanan iki günlük sert düşüşte de özellikle son aylarda ivme kazanan aralıksız yükselişin büyük payı bulunduğunu ve dünya borsalarında yaşanan düşüşün aranan bahaneyi yarattığını söylemek olası. Son çöküşler öncesinde, yılbaşından 23 ekime kadar İMKB'deki dolar bazında yükseliş(IFC endeksine göre) % 135'i buluyor ve İMKB tüm gelişen pazarlar içinde açık farkla birinci sırayı alıyordu.
Bu arada İMKB'nin özellikle son aylardaki hızlı yükselişte satın aldığı beklentilerin çoğunun henüz gerçekleşmemiş beklentiler olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu bakımdan ABD'nin durumuyla Türkiye'nin durumu arasında ciddi bir fark var ama bizim borsanın davranış biçimi de hayli kendine özgü galiba. Bu nedenle şimdi gelinen noktada sağlıklı bir değerlendirme yapma fırsatı varken bunun yerine hızlı bir tepki yükselişi yaşanırsa buna da şaşmamak gerekecek.




Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr