Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İlk kez, Cumhuriyet gazetesine dışardan katkıda bulunduğum 1980 yazında gelmiştim buraya. Türkiyenin, o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile yakınlık kurma hevesinin gene arttığı bir dönemdi, anımsadığım kadarıyla. Demirel hükümeti 24 Ocak kararlarıyla ekonomik istikrarı sağlamaya çalışırken AET ile ilişkileri canlandırma yolundaki niyetini de ortaya koymuş ve konu güncellik kazanmıştı. Belçikanın ve Avrupa Birliğinin başkentine bu kaçıncı gelişim, doğrusu hatırlamıyorum ama bu kez bir pazar sabahı kendimi Brükselde bulunca ister istemez geçmişe dönmek ve nostaljik anılar arasında dolaşmak ihtiyacını hissettim. Ben o dönemde gazeteciliğe heves eden acemi bir muhabir adayı olarak Brükselde yaptığım temaslarda pek de iç açıcı bir tabloyla karşılaşmamıştım. En sık duğduğum söz de "siz önce ekonominizi düzene sokup ülkenizde istikrarı sağlayın, sonra AETyi düşünün" olmuştu. Aradan üç ay geçmeden 12 Eylül geldi çattı ve AET ile bütünleşme hevesleri bir kez daha suya düştü.Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki gümrük birliğinin Avrupa Parlamentosunda onaylanmasından hemen sonra Brüksele gelip nabız yokladığımda, Türkiyenin ABye tam üye olarak katılmasının ne kadar zor olduğunu düşünmek zorunda kalmıştım bir kez daha. Türkiyeye sempatiyle yaklaşan Avrupalılar ve AB yetkilileri bize içtenlikle konuştuklarında, Türkiyenin tam üyeliğinin olanaksızlığını itiraf ediyorlardı.Önceki gün Brükselde CEPS (Avrupa Politikaları Araştırma Merkezi) ile EDPF (Ekonomi ve Dış Politika Forumu) tarafından düzenlenen toplantıyı izlerken bütün bunları anımsayıp "nereden nereye" diye düşünmeden edemedim. Bu kez iş fevkalâde ciddiye binmiş, Türkiyenin AB ile tam üyelik görüşmelerine başlaması güçlü bir olasılık haline gelmişti. AKP iktidarının AB ile bütünleşme hedefini ciddiye alarak gerekli reformları Meclisten geçirmesinin yanı sıra EDPF gibi sivil örgütlenmelerin katkısı da önemli rol oynamıştı bu süreçte.CEPS ile EDPFnin gerçekleştirdiği "Modern Türkiyenin Avrupa Dönüşümü" başlıklı çalışma, hangi Türkiyenin hangi Avrupa ile bütünleşebileceğini araştırıyor. Ekonomiden dış politikaya, siyasal yapıdan hukuk düzenine, uzanan bir yelpazede sekiz ayrı araştırmanın sonuçları bu nihai raporda bir araya getirilmiş. Henüz derinlemesine inceleme olanağı bulamadım dün dağıtılan raporu ama ciddiye alınması gereken bir çalışma olduğu belli. Bana öyle geliyor ki bu raporu okuduğumuzda kendi ülkemizi ve olanaklarımızı daha iyi tanımak fırsatını da bulacağız.Bu yazdıklarıma bakıp benim de nihayet ikna olduğumu ve "bu iş tamam, ABden görüşme tarihi alır ve beklemeden de kısa sürede kapağı ABye atarız" diyenlere katıldığımı sanmayın. Bir kere Avrupada çeşitli etkili çevrelerde Türkiyenin Avrupalı sayılmasını içine sindiremeyen çok sayıda insan var. Birçok Avrupa ülkesinde kamuoyu da sıcak bakmıyor bu olaya. Nereden nereye? Bir Türk diplomatının söylediğine göre, Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine başlanmasını önlemeye çalışanların şimdi sarıldıkları silahlar arasında iki iddia öne çıkıyor: (1) Türkiyenin tam üyeliği AB bütçesine taşınmaz boyutta bir yük getirecek; (2) Türkiyenin nüfusu 100 milyonu bulacak ve Avrupayı işgal edecek. Bu iddiaları ortaya atanlara malzeme sağlamamak için Türkiyenin ABden alabileceği mali desteğin hesabını gerçekçi yapmak gerekiyor. Önceki gün açıklanan raporun yazarlarından biri olan Kemal Derviş de bu noktaya dikkat çekti. Ancak raporun bir diğer yazarı ve aynı zamanda CEPSin direktörü olan Daniel Gros un verdiği rakamlar gene de etkileyiciydi.CEPS Direktörü Grosa göre 2015e doğru ABye tam üye olabilecek olan Türkiyeye bütçeden sağlanacak AB kaynakları 2020lerde yılda 20 milyar dolara kadar çıkabilecek. Ayrıca tam üyelik görüşmelerinin başlamasından dört - beş yıl sonra Türkiyeye yılda 10 - 12 milyar dolar mertebesinde doğrudan yatırım sermayesinin gelebileceğini düşünüyor CEPS Direktörü.Evet bunca yıl sonra Brükselden görünen manzara çok daha umut verici ama asıl hedefe varmak için yapacak çok şey var daha.Görüşme tarihini alırsak bu bir finish değil, zorlu bir yolun startı olacak. oulagay@milliyet.com.tr Kaç para gelir?