Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İngiltere Başbakanı Tony Blair, önceki gün Londrada açılan "Türkler" sergisinin kataloguna yazdığı önsözde şöyle diyor: "Bin yıllık bir dönem boyunca, yolda karşılaştıkları diğer özgün uygarlıklarla kaynaşarak batıya doğru yürüyüşlerini sürdüren Türki halkların öyküsü, dünyanın bugüne dek tanıdığı en görkemli imparatorluklardan biriyle zirve noktasına vardı. Orta Asyadan Ortadoğuya ve tabii Avrupaya uzanan bu uzun ve karmaşık yolculuk, anlamamız ve üzerinde durmamız gereken bir olaydır. Bu yolculuk, farklı kültürlerin etkileşiminin ve kaynaşmasının, dünyamızın geleceği için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir." Londranın prestijli mekanlarından Royal Academydeki "Türkler" sergisini gezmeden önce göz atmak fırsatını bulduğum The Turks in World History (Dünya Tarihinde Türkler) adını taşıyan, bu yıl yayınlanmış bir kitaptaki şu tanımlama da Tony Blairin yazdıklarını tamamlıyor: "Bu kitabın konusu olan Türkler, kullandıkları dille ve paylaştıkları kültürel ve tarihsel özelliklerle tanımlanabilen ama çok farklı unsurları da içinde barındıran bir halklar topluluğudur. Türkler, Avrasyayı boydan boya kat ederken aynı zamanda uygarlıklar içinden geçen bir yolculuk yapmışlar ama bunu yaparken kendi kimliklerini korumayı başarmışlardır."Dünya Tarihinde Türkler kitabının yazarı Carter Vaughn Findley, Türklerin modern Türkiyede noktalanan büyük yolculuğunun, Asya içlerinden Batıya doğru giden bir otobüsün çok duraklı yolculuğuna benzetilebileceğini ileri sürüyor. Bu uzun yolculuğun her durağında, eşyaları ve denkleriyle otobüsten inenler ve binenler oluyor. Sonunda varılmak istenen hedef, yolcuların çoğu için belki önemli bile değil; Önemli olan, farklı duraklardan binen yolcuların ortak bir kaderi paylaşma duygusunun, onları tanımlayan farklı özelliklerin önüne geçmesi. Otobüs arıza yaptığında elbirliğiyle onarılıyor ve yolculuk sürüyor. Bu uzun yolculuğun sonunda otobüs Türkiyeye vardığında, içinde bütün yol boyunca yerini korumuş yolcu kalıp kalmadığını bilmek zor, yazara göre.Türklerin, Asya bozkırlarından başlayan uzun yolculuğunun tek varış noktasının Türkiye olmadığını da belirten Vaughn Findley, modern Türkiyenin de yalnızca bu Türki mirastan değil. Anadolunun mirasından ve İslamiyetten de etkilendiğini vurguluyor. Türkiyenin Avrupa Birliğine kabul edilmesi halinde Osmanlı düşünürlerinin ve devlet adamlarının 200 yıllık rüyasının gerçekleşmiş olacağını belirten yazar, bu noktada İslami kökenden gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarda olmasının da önemli olduğunu vurguluyor ve şu soruyu soruyor: "Ulusal kimliği, İslamiyetle ve moderniteyle bağdaştırabilen bu model diğer İslam ülkeleri için bir örnek oluşturabilir mi?" Batıya giden otobüs Londradaki sergiyi gezen ve gezemeyenler için iyi bir rehber olacağını düşündüğüm sergi kataloğunu inceledikten sonra, yukarıdaki soruya "hayır" diye cevap verme eğilimim daha da güçlendi doğrusu. Sergiyle ilgili olarak İngiliz basınında çıkan bazı değerlendirmelerde de vurgulandığı gibi, Türklerin İslamiyeti kabul etmeden önce yaşadıkları büyük bir serüven var. Bu serüven boyunca bozkırları arşınlayan gözüpek göçebe kavimlerinin nasıl yerleşik düzene geçip güçlü bir devlet geleneği oluşturduklarını da görüyorsunuz. İslam uygarlığının etkileri bu temel üzerine oturunca, Osmanlıyı ve onun mirasçısı Türkiyeyi özgün bir konuma kavuşturuyor. Londradaki sergiside, Türklerin bu özgün serüveninin 600-1600 yılları arasında kalan bölümü dünyanın dikkatine sunuluyor. Türklerin uzun yolculuğunda belki de yeni bir aşamaya aracılık edecek olan bu serginin hazırlanmasında emeği geçen herkese ve maddi katkılarıyla serginin gerçekleşmesini sağlayan Garanti Bankası, Aygaz ve Corusa teşekkür ederken Londradaki sergini 12 Nisana kadar açık kalacağını belirtelim. Bu sergiyi görmek isteyenler kalkıp Londraya gitmek zorunda çünkü serginin gerçekleşmesinde büyük rolü olan Nazan Ölçere göre, bu serginin başka bir kentte ya da ülkede tekrarlanması mümkün değil. Türkiyenin özgünlüğü 25 yılda ihracat 30 kat, gelirimiz 3 kat arttı İhracat İthalat Toplam1979 2.261 5.069 7.3301980 2.910 7.909 10.8191985 7.958 11.343 19.3011990 12.959 22.302 35.2611995 21.636 35.709 57.3462000 27.775 54.503 82.0772001 31.340 40.410 71.7502003 47.252 69.339 116.5912004(t) 66.000 89.000 155.000 Bugün 24 Ocak 2005. Türkiye ekonomisinin dışa açılma ve piyasalaşma sürecinin başlangıcını oluşturan 24 Ocak 1980 kararlarının üzerinden 25 yıl geçmiş. 1979 yılının toplamında 2.2 milyon dolar ihracat yapabilen Türkiyenin bu yılın ilk iki haftasında 2.6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiği açıklandı. Geçen yılın toplam ihracatının ise 65 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Yani cari dolar değeriyle 25 yılda tam 30 kat artmış ihracatımız. 1979da 7.3 milyar dolar olan toplam dış ticaret hacmimizin ise 2004te 155 milyar doları bulduğu sanılıyor. Turizm gelirimiz de 300 milyon dolardan 15 milyar dolara dayanmış. Gerçekten çarpıcı bir gelişme. Fert başına düşen milli gelir rakamıyla ölçülen zenginleşmede ise bu çarpıcı başarıyı elde etmemiz mümkün olmamış ne yazık ki. Satınalma gücü paritesine göre 1980 yılında 2.143 dolar olan fert başına gelirimiz 2003 yılında ancak 6.690 dolara yükselebilmiş. Bu rakamlar son 25 yılın bir özeti belki de. oulagay@milliyet.com.tr Türkiyenin dış ticareti (milyon dolar)