Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari, eski Fransa Başbakanı Michel Rocard, Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun eski üyesi Hans van der Broek ve özellikle "Üçüncü Yol" konusundaki çalışmalarıyla tanıdığımız Anthony Giddens gibi akil adamlardan oluşan Bağımsız Türkiye Komisyonu, Türkiyenin ABdeki yerini değerlendiren raporunu 6 eylülde açıkladıktan sonra AB başkentlerinde bir dizi toplantıya katılarak görüşlerini Avrupalı siyasetçilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, akademisyenlerle paylaşacak. Geçen hafta sonu İstanbulda tanışmak olanağını bulduğumuz komisyonun başkanı Ahtisaari, "bizim görevimiz aslında AB Konseyinin aralıkta yapacağı ve Türkiye ile ilgili kararını açıklayacağı toplantıya kadar sürecek, bu işin peşini bırakmayacağız", diyor. Ortaokuldan beri arkadaşım olan Can Paker, son dönemde ortaya koyduğu önemli çalışmalarla dikkati çeken TESEVin Yönetim Kurulu Başkanı. Aynı zamanda George Sorosun kurmuş olduğu Açık Toplum Enstitüsünün Türkiyedeki Danışma Kurulunun da başkanı olan Can, Enstitünün desteğiyle oluşturulan Bağımsız Türkiye Komisyonunun çalışmalarına büyük önem veriyor ve şu uyarıyı yapıyor: "Türkiyede hem hükümette, hem toplumda bu iş bitti, AB bize tarih verecek havasına çok erken girildi. Bence iş bitmiş değil, daha aşılacak engeller var, bu omisyonunun katkısını da bu nedenle önemsiyorum." ABD Başkanı Bushun, Fransa Başbakanı Chiracın, Almanya Başbakanı Schroederin, NATO Zirvesi vesilesiyle Türkiyede bulundukları sırada, ABnin Türkiyeye yaklaşımı konusundaki görüşlerini ve tavsiyelerini dinledik. Bushun ve Schroederin Türkiyenin tam üyeliğini destekler tavrı zaten biliniyordu ama Chiracın İstanbuldaki son basın toplantısında Schroederden farklı düşünmediğini açıklaması, Türkiyenin ABye katılımı sürecinde artık geri dönülmez noktaya gelindiği izlenimini güçlendirdi. Avrupalı siyasetçiler arasında bu görüşü paylaşmayanlar da var kuşkusuz. Bütün bunlara karşın, ABnin stratejik önceliklerini de hesaba katmak zorunda olan Avrupalı siyaset erbabının, bugünkü koşullarda Türkiyenin yolunu tıkayacak bir karara varması zor olur diye düşünmek mümkün. Kimin eveti önemli? Ancak Avrupalı siyasetçinin tavrını değerlendirirken göz ardı edilmemesi gereken bir başka nokta var. Chiraca yakın bir parti olan UMPden bir milletvekilinin, Chiracın İstanbulda yaptığı açıklama üzerine Le Figaro gazetesinde yayınlanan yazısı bu önemli noktayı gayet güzel özetliyor. Çevirisi 5 temmuz tarihli Radikalde yer alan yazısında özetle şöyle diyor UMP Milletvekili Dupontaignan: "Türkiyenin ABye katılımını geri dönülmez bir süreç olarak kabul etmek, Avrupa Parlamentosu seçiminin üzerinden bir ay bile geçmeden, Avrupa ve Fransız halkının büyük çoğunluğunun verdiği mesajı unutmak anlamına geliyor. Fransızların kendilerinden ayrı, hatta kendilerine rağmen inşa edilen bir Avrupadan giderek yaka silktiği bir dönemde, bir şeyleri zorla kabul ettirmeye çalışmak, Fransız demokrasisinin sağlığı açısından da tehlikeli. Tarih, bazı kararları halka dayatmanın işe yaramadığını açıkça göstermiştir." Türkiyenin ABye katılması ile ilgili son kararı verecek olan Avrupalı siyasetçilerin, kendi tabanlarındaki bu olumsuz havayı ne ölçüde önemseyeceklerini kestirmek kolay değil. Ama hemen tüm AB ülkelerinde siyasetçi takıma karşı ve ABnin genişlemesine karşı bir genel tepki olduğu ortada. Ayrıca Türkiyeye karşı, bilinen nedenlerle, bir özel tepki olduğu da bir gerçek. Tüm bu nedenlerle, aralık ayına kadar geçecek sürede Avrupa kamuoyunu ve özellikle de siyaset dışı kesimlerini etkileyecek çalışmalar büyük önem taşıyor. oulagay@milliyet.com.tr Toplumun tepkisi