Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Son günlerde manşetlerden düşmeyen Murat Demirel ve Egebank olayı aslında aysbergin ucu. Nüfuzlu mevkilerdeki kişilerin soyadları ve etkileri kullanılarak gerçekleştirilen kamu bankaları soygunun küçücük bir parçası Egebank olayı. Kamu bankalarınca Egebank'a açılan kredilerin toplamının 150 milyon dolar dolayında olduğu söyleniyor. Kamu bankalarının toplam "görev zararları" ise en iyimser tahminle 25 milyar doları buluyor. Dünya Bankası'nın Türkiye ile ilgili son değerlendirmesinde yalnızca Ziraat Bankası ile Halk Bankası'nın görev zararlarının 20 milyar doları bulduğu belirtiliyor.
       Bu devasa "görev zararları"nın nasıl oluştuğu bütünüyle ortaya konabilse herhalde Türkiye'de çarkların nasıl döndüğünü ve devlet - siyaset - menfaat çeteleri ilişkilerinin nasıl işlediğini çok daha net görebileceğiz. Kimlerin kamu bankalarının özelleştirilmesine engel olduğunu da daha iyi anlayabileceğiz.
       Kamu bankalarının kitabına uydurularak soyulmasıyla Türkiye'ye gelen yabancı yatırım sermayesinin komik derecedeki düşüklüğü arasında bir ilişki kurmak ilk bakışta pek kolay olmayabilir belki ama bence bu iki olay arasında yakın bir bağ var. Türk usulü eş dost kapitalizmi sayesinde çarkını çevirmiş ve yükünü tutmuş olanların Türkiye'ye yabancı sermayenin gelmesini engellemekte de önemli bir rolleri olduğunu düşünüyorum. Mali sistemde şeffaflık olmasın, kamu bankaları olduğu gibi kalsın, yabancı sermaye gelmesin, eş dost kapitalizmi devam etsin, nüfuz ticareti yapan beylerin işi görülsün. Dünya Bankası da çark kırılmadan Türkiye ekonomisinin sağlığına kavuşmayacağını gördüğü için mali sektör reformu üzerinde ısrar ediyor.
       Yabancı doğrudan yatırım sermayesi çekme konusunda Türkiye gibi yaya kalan ülkelerden biri de Güney Kore idi. 1980'lerde ve 1990'larda büyük bir kalkınma atılımı gerçekleştiren Güney Kore'deki toplam yabancı yatırım sermayesi stoku 1996 yılı sonunda yalnızca 11.8 milyar dolardı. 1997 yılında Asya krizi patladı ve bu kriz Güney Kore'deki eş dost kapitalizmine büyük bir darbe vurdu. Devletin kredi olanaklarıyla desteklediği dev gruplar ve bankalar derin bir krize sürüklendi. Sonunda batmamak için IMF'ye sarılan Güney Kore, eş dost kapitalizminin kimi uygulamalarından vazgeçmek ve kapılarını yabancı sermayeye açmak zorunda kaldı. Bu gelişmeler sonucunda yalnızca 1999 yılında Güney Kore'ye 10.3 milyar dolar yabancı yatırım sermayesi girdi ve toplam yabancı sermaye stoku 28 milyar dolara yaklaştı.
       Günümüzde eş dost kapitalizmiyle bir yerlere gelmek artık mümkün değil. Oyunu küresel kurallara göre oynamak şart. Türkiye'de de eş dost kapitalizminin kaymağını yiyenlerin buna direnmesi anlaşılır bir davranış. Eş dost kapitalizmini en fazla eleştirenlerin bir bölümünün aynı zamanda küresel kurallara ve yabancı sermayeye karşı olması ise ilginç bir çelişki.



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr