Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman Ulagay

Başkan Clinton'u uğraştıran "uçkurgate" iddialarının ortaya çıkmasından aylar önce yapılmış olan ve şimdi Türkiye'de de gösterime giren "Başkan'ın Adamları" görmeye değer bir film. Seçimlerden iki hafta önce bir seks skandalı iddiasına konu olan Başkan'ı kurtarmak için yapılanların öyküsü bir yandan eğlendiriyor insanı, bir yandan da insanların "gerçek" diye inandırıldıkları şeylerin gerçek yüzünü gösteriyor. Ses ve görüntü kültürünün egemen olduğu bir toplumda, yaratıcı gücünüzü ve teknolojinin olanaklarını kullanarak nasıl olay icat edebileceğinizi, nasıl sanal savaş çıkartıp sahte kahramanlar yaratabileceğinizi ve toplumu günlerce nasıl oyalayabileceğinizi anlatıyor "Başkan'ın Adamları".

Geçen hafta Türk basınına yansıyan ilginç bir habere göre Devlet Bakanı Güneş Taner, Amerika'dan "içinde kadın kesilen bir sandık", getirmişti ve Sayın Bakan bu sandıkta adı henüz belli olmayan bir mankeni keserek sihirbazlığını gösterecekti. Konuyla ilgili haberlerde, hobi olarak sihirbazlıkla ilgilenen Sayın Bakan'ın Ankara'daki özel sohbetlerde hatta bazı siyasi toplantılarda su dolu bardaktan dolar çıkarttığı ve çeşitli hokus pokus numaraları yaptığı belirtiliyordu.
Haber gerçekten ilginçti ve Sayın Bakan'ın IMF ile "benzeri görülmemiş" bir anlaşma yapmadan nasıl dolar bulabileceği ve enflasyonu nasıl keseceği konusunda bize yeni ufuklar açıyordu ama daha sonra haberin doğru olmadığı ve Sayın Bakan'ın Amerika'dan "kadın kesme sandığı" getirtmediği açıklandı.
Bu haber nereden çıkmıştı? "Kimin adamları" tarafından "imal edilmişti"? Amaç, haberde adı geçen bakanın "sihirbaz" olduğunu mu hatırlatmaktı? Yoksa bakana karşı olanlar mı yaratmıştı bu haberi?

ANAP Milletvekili İlhan Kesici, Parti grubunda yaptığı uzun konuşmada Yılmaz hükümetinin enflasyonu düşürme programının bulunmadığını ileri sürüyor ve şöyle konuşuyor:
"Öyle umuluyor ki, bir akil adam gelecek, bir sihirbaz gelecek ve enflasyonu düşürecek. Enflasyonun indirilmesiyle ilgili bir formül var, X+2Y+3Z=10 gibi bir formül bu. Hiç kimse çözemedi bu işi. Bir akil adam gelecek, bu formülü çözecek, Türkiye de enflasyon belasından kurtulacak! Yani memurların herhangi bir katkısı olmayacak, işçilerin herhangi bir katkısı olmayacak, iş dünyasının olmasına hiç gerek yoktur, sermayenin hiç gerek yoktur, bankalar sisteminin katkısına hiç gerek yoktur; bütün ihtiyacımız, bir tane akil adamdır!... Öbürleri formülü çözmeyi bilemediler, bir tane formül çözecek olan bir vatandaş gelecek, bir aslan parçası gelecek, bu formülü çözecek! Hiç kimse herhangi bir sıkıntıya girmeden bu enflasyon inecek; yok böyle bir şey... Dünyanın hiçbir tarafında yok böyle bir şey. Türkiye'de de yok böyle bir şey."
Kesici belli ki "enflasyondan sorumlu bakan"ı kıskanmıştı ve enflasyonun sihirbazlıkla düşürülemeyeceğini iddia ediyordu.

Aslında Kesici haklı. Toplumun birçok kesiminin desteği olmadan, geniş tabanlı bir toplumsal uzlaşma sağlanmadan enflasyonun anlamlı şekilde aşağı çekilmesi, uygar ülkelerdeki düzeylere indirilmesi olanaksız. Türkiye'nin halen içinde bulunduğu çatışma ortamı bunun henüz hayli uzağında bulunduğumuzu düşündürüyor.

İlhan Kesici'nin grup konuşmasında geçen "sapıtma taşı" öyküsü şöyle:
Halk İslamına göre ölü, defnedilirken yukardaki cenaze merasimini hissedermiş: "Ağlaşmalar var, sızlaşmalar var, imamlar dua okuyorlar; herhalde birisi öldü. Acaba kim öldü?", diye merak edermiş. Sonra tören tamamlandıktan sonra cemaat yavaş yavaş ayrılır, ağlaşma sızlaşma azalır, imam talkın verir, herkes dağılırken ölü de aşağıda dermiş ki: "Tamam, cenaze bitti herhalde, ben de artık kalkıp gideyim." Kalkmak için yekindiğinde - tabir odur - kafayı taşa vurur - cenazenin üstüne konulan tahtaya, taşa vurur - sapıtma taşına vurur, "Ha, demek ki ölen benmişim, eyvah!"dermiş.

Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr