Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

IMF Türkiye Masası Şefi Martin Hardy sosyal sorunları da enflasyona bağladı
Uluslararası Para Fonu(IMF)'nin Türkiye masası şefi Martin Hardy'nin geçen hafta Euromoney toplantısında yaptığı konuşma ilginçti. Ekonomi basınında bazı bölümleri yer alan bu konuşmanın bana göre ilginç olan tarafı, IMF'nin Türkiye'ye bakış açısını bütünüyle özetleyen bir konuşma olmasıydı. Hardy'nin konuşmasından IMF'nin Türkiye'ye koyduğu teşhisin ipuçlarını çıkartmak mümkündü.
Benim anladığım kadarıyla IMF, Türkiye'deki sorunların temelinde yatan olgunun "kronik yüksek enflasyonla yaşama alışkanlığı" olduğu teşhisini koymuştu. Yüksek enflasyon kaynak dağılımını ve ekonomik istikrarı bozmakla kalmıyor, gelir dağılımını da sürekli olarak bozarak ülkede sosyal huzursuzluğun artmasına da yol açıyordu. Bu süreç Türkiye'de olduğu gibi yıllarca sürünce yaratılan sosyal dengesizlikler siyasal bunalımları da beraberinde getiriyordu.
Martin Hardy bir yandan Türkiye'nin sorunlarına köklü çözüm arayanların işe enflasyondan başlamalarının önemini vurgularken buna cesaret eden politikacıların olumlu puan almasının mümkün olduğunu da hatırlatıyor ve Arjantin'de Menem örneğini veriyordu. Geniş kitlenin ekonomik durumunu gerçekten geliştirmenin tek yolu enflasyonu bünyeden atmaktı.
Enflasyonu bünyeden atmak için ilk yapılacak şey ise kamu kesimi açıklarını istikrarlı bir şekilde düşürmekti. Bu temeldi ve bunu başarmadan enflasyonla mücadelede başarı mümkün değildi. Para, kur ve ücret politikaları bu temeli destekleyecek unsurlardı.
Dünyada yüksek enflasyonla yaşayan nadir ülkelerden biri olan Türkiye'de bundan sonra hükümet edeceklerin IMF'nin Türkiye'ye koyduğu teşhisten ve Martin Hardy'nin bu sözlerinden bir şeyler kapmaları belki yararlı olabilir diye düşündüm.


Son günlerde meydan meydan dolaşıp "kartelleri" halka şikayet eden bir "bacınız" olduğunu biliyorsunuz her halde. "Karteller"e giden kaynaklara el koyduğu için "kartelciler"in hedefi haline geldiğini iddia eden "bacınız" gene kendi iddiasına göre devletin parasını işçiye, memura, köylüye yani halka dağıtmış. Bu yüzden onu çekemiyorlarmış.
Ne yazık ki rakamlar "bacınız"ı doğrulamıyor. Bir işveren kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB)nin 52. Genel Kurulu için hazırlanan "Ekonomik Rapor '96"da yer alan veriler "bacınız"ın işçinin ve memurun gerçek gelirini nasıl tırpanladığını ortaya koyuyor.
Grafiklerde de görüldüğü gibi özellikle 1990 yılında kamu işçilerinin ücretlerinde yüzde 60'a, memur maaşlarında yüzde 15'e varan reel artışlar olmuş. "Bacınız"ın 1993'ün ikinci yarısında başbakan olup Türkiye'nin icabına bakmaya başlamasından sonra ise gerek kamu gerek özel kesimdeki işçiler ve gerekse memurlar, "bacınız"ın acı sillesini yemişler, 1994 - 96 döneminde yüzde 50'lere varan reel ücret kayıplarına uğramışlar. Enflasyonu yüzde 150'lere tırmandırmayı başaran "bacınız" işçisini memurunu da enflasyon busesiyle ödüllendirmiş. TOBB'un tahminlerine göre kamu kesimindeki işçilerin kayıpları "hacı ile bacı"nın hükümet ettiği 1996'da da sürmüş.
İşçi ve memur kardeşlerim, siz siz olun, bu grafiklere iyice bakın ve "bacınız"a sahip çıkın. Yoksa haliniz duman olur, "kartellerin" insafına kalırsınız maazallah.


Yazının başlığını görüp de bir takım haris politikacılarla al takke ver külah ilişkisi içinde olan büyük hırsızlara çağrı yaptığım sanılmasın. Bu çağrı dün sabah Emirgan korusunun arka kapısına park ettiğim arabamdan ceketimi, çantamı ve sürücü belgemle banka kartlarımı çalan hırsıza. Siyah bir Alfa Romeo marka araçla korunun içinden gelip bu hırsızlığı gerçekleştirdiği anlaşılan hırsız kardeşim; bugün yapacağım bir ödeme için çantamda bulunan bir miktar parayı afiyetle ye, ceketimi de giyebilirsin. Banka kartlarını bilmem kullanabilir misin ama benim için asıl önemli olanlar çantamda bulunan yazı notları ve defterlerle sürücü belgesi. Bunları geri almam için bana yardımcı olursan sevinirim.Bilgi verebileceğin telefon 505 63 17.

Bu esprinin patenti iş aleminden bir dostuma ait. Euromoney toplantısında karşılaştığımızda bana şu soruyu sordu: "Türkiye'de en etkili STK, yani sivil toplum kuruluşu hangisi?" Ben düşünmeye çalışırken cevabı da o verdi: "TSK, yani Türk Silahlı Kuvvetleri."
Gülmeden edemedim ve böyle bir espri ancak ilginçlikler ülkesi Türkiye'de yaratılabilirdi diye düşündüm. Son dönemde kamuoyu oluşturmak için takınılan tavırlar, düzenlenen brifingler, yapılan açıklamalar, çeşitli vesilelerle söylenen sözler bu espriye kaynaklık etti her halde. Etkisini artırmak isteyen diğer STK'lara duyurulur.


Yazara Email Osman Ulagay